Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 136

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Depozito Saha Yönetim Sistemi Kuruluyor

  • Tayland Plastik Atık İthalatını Yasakladı

  • GFANZ Faaliyet Odağını Değiştiriyor

  • Birleşik Krallık'ta Temiz Enerji Dönemi

  • Maden Sektöründe Gönüllü Sürdürülebilirlik Standartları

  • Çelik Üretiminde Sıfır Karbon

TÜRKİYE’NİN NET SIFIR YOLCULUĞU
Depozito Saha Yönetim Sistemi Kuruluyor

Sıfır Atık Projesi’nin önemli adımlarından olan Depozito Saha Yönetim Sistemi (DSYS)’nin kurulmasına yönelik ile iş birliği protokolü 7 Ocak 2025 tarihinde T.C. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Çevre Ajansı, TOBB ve TESK tarafından imzalandı. İlk olarak Sakarya’da pilot olarak devreye alınacak sistem, içecek ambalajlarının etkin bir şekilde toplanmasını, taşınmasını ve geri kazanımını sağlayarak çevreye duyarlı bir ekonomi inşa etmeyi amaçlıyor.

Sistem kapsamında, plastik, cam ve alüminyum ambalajlar üzerindeki özel barkod ve logo sayesinde, tüketiciler bu ambalajları iade ederek depozito bedellerini geri alabilecekler. İade işlemleri, depozito iade makineleri veya manuel toplama noktaları üzerinden gerçekleştirilecek. Toplanan ambalajlar, geri dönüşüm tesislerine iletilerek hammaddeye dönüştürülecek. Böylece lojistik maliyetleri azalacak ve çevre dostu üretim desteklenecek.

DSYS, ambalaj üreticilerine, piyasaya süren firmalara, satış noktalarına ve tüketicilere ise çeşitli yükümlülükler getiriyor. Bu yükümlülükler şöyle:

  • Ambalaj üreticileri, ambalajlarını DSYS standartlarına uygun üretmek ve özel barkod ile logo eklemek zorunda.

  • Ürünleri piyasaya süren firmalar, ambalaj bilgilerini Türkiye Çevre Ajansı'na bildirmek ve depozito bedelini ödemekle yükümlü.

  • Satış noktaları, depozitolu ürünlerin satışındaki depozito bedelini göstermeli ve iade noktası oluşturmalı.

  • Tüketiciler ise kullandıkları içecek ambalajlarını belirlenen iade noktalarına teslim ederek sisteme dahil oluyor.

  • Depo ve taşıyıcılar, toplanan ambalajları geri dönüşüm tesislerine ulaştırmakla sorumlu.

DSYS, her yıl 20 milyar ambalajın geri dönüşümünü hedefliyor.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
GFANZ Faaliyet Odağını Değiştirme Kararı Aldı

GFANZ (Glasgow Financial Alliance for Net Zero), finans dünyasını net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda harekete geçirmek için COP26’da kurulmuş ve bugüne kadar önemli yapı taşlarını hayata geçirmiş bir birlik. Michael Bloomberg ve ABD SEC Eski Başkanı Mary Schapiro gibi lider isimlerin yönetimindeki GFANZ geçmişte 500’den fazla küresel finans kuruluşunun desteğini alarak 100 trilyon doları aşan finansal varlıkla büyük bir etki alanı oluşturdu. Ancak birlik yapısını ve odak noktasını değiştirmeye karar verdi.

Son duyurusunda GFANZ, kuruluşundan bu yana belirlediği görevleri başarıyla tamamladığını ve bundan sonra bir Prensipler Grubu olarak yoluna devam edeceğini açıkladı. Yeni yapısında GFANZ, finans dünyasının liderlerinden oluşan bağımsız bir grup olacak. GFANZ, özellikle gelişmekte olan ülkeler ve düşük karbonlu ekonomilere geçiş sürecindeki pazarlarda karşılaşılan zorluklara çözüm geliştirmeyi hedefliyor.  

Yeni odak noktaları şunları içeriyor:  

  1. Kamu-Özel Ortaklıkları: Brezilya, Endonezya ve Vietnam gibi ülkelerde Just Energy Transition Partnerships (JETP) projeleriyle özel sermayeyi harekete geçirmek.  

  2. Düzenleyici Engelleri Aşma: Hükümetlerle ve düzenleyicilerle iş birliği yaparak özel sektör yatırımlarını engelleyen bariyerleri kaldırmak.  

  3. Özel Finansman Araçlarını Geliştirme: Dünya Bankası Özel Sektör Yatırım Laboratuvarı gibi platformlarla büyük ölçekli özel yatırımları teşvik etmek.  

Bu dönüşümle GFANZ, küresel ekonomiyi düşük karbonlu bir geleceğe taşımak için gereken yıllık 5 trilyon dolarlık yatırım açığını kapatma hedefiyle yola çıkıyor. Yapı taşlarını oluşturduğu sistem, artık finans dünyasında somut adımlarla net sıfıra ulaşmayı hızlandıracak şekilde kullanılacak.

Tayland Plastik Atık İthalatını Yasakladı

Çin’in 2018’de plastik atık ithalatını yasaklamasının ardından gelişmiş ülkeler, plastik atıklarını Güneydoğu Asya ülkelerine yönlendirdi. Bu ülkelerden biri olan Tayland; Japonya, ABD, İngiltere ve Avrupa ülkelerinden milyonlarca ton atık alarak bu ticaretin önemli merkezlerinden biri haline geldi. 2018-2021 yılları arasında Tayland’a 1,1 milyon tondan fazla plastik atık ithal edildi. Bu atıkların çoğu geri dönüştürülmek yerine yakıldı ve ortaya çıkan toksik gazlar halk sağlığına büyük zarar verdi.

Şimdi ise Tayland, plastik atık ithalatını tamamen yasaklayan bir yasa çıkararak bu soruna dur dedi. Yıllardır çevrecilerin mücadelesine konu olan yasa, Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi. Ancak, uzmanlar yasayla her şeyin bitmediğine dikkat çekiyor. Özellikle yasadışı ithalatı önlemek ve Tayland’ın plastik atıkların başka ülkelere taşınması için transit ülke olarak kullanılmasını engellemek için daha fazla çaba gerekiyor. 

Tayland’ın bu adımı uluslararası düzeyde plastik kirliliğiyle mücadelede örnek teşkil etmeli. Dünya çapında mikroplastiklerin neden olduğu sağlık riskleri artarken, plastik üretiminin 400 milyon ton gibi devasa bir seviyede olması sorunu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Plastik kirliliğini azaltmaya yönelik küresel anlaşma çabaları, petrol üreten ülkelerin direnci nedeniyle bir türlü istenilen başarıya ulaşamıyor. Eğer plastik üretimi konusunda gerekli adımlar atılmazsa çevre ve insan sağlığı üzerindeki tehlikeler gün geçtikçe artmaya devam edecek. 

PODCAST
Kurumsal Sürdürülebilirlik Mümkün'ün 8. bölümü yayında!

Bu hafta Yeşil Büyüme podcast serisinde Dijital Ürün Pasaportu'nu ele alıyor, 2024 İklim Eylemi İlerleme Raporu'nun sonuçlarını değerlendiriyoruz. Ayrıca, ESMA’nın 2024 Avrupa Ortak Denetim Öncelikleri'ne göz atıyoruz.

Sürdürülebilir Eurobond'ların ve inşaat sektörünün sürdürülebilirlikteki yerini öğrenmek istiyorsanız bu bölümü kaçırmayın!

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Maden Sektöründe Gönüllü Sürdürülebilirlik Standartları

Maden sektörünün küresel aktörleri bir süredir madenciliğin sürdürülebilirlik pratiklerine daha iyi ayak uydurabilmesi adına çeşitli adımlar atıyorlar. Bu adımların en önemlisi de sektörü temsil eden dört büyük kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Konsolide Madencilik Raporlama Girişimi (CMSI)'nin, bütünleşik bir madencilik standardı hazırlama çalışmaları. Taslak versiyonu hazırlanan ve kamuoyu görüşüne açılan bu gönüllü sektörel standart ayrıntılarını Ekim ayında sizlerle paylaşmıştık.

Ancak bahse konu standart, sektör ve değer zinciri paydaşları tarafından çeşitli eleştirilere uğruyor. Standarda gelen eleştiriler ve CMSI'nın bu eleştirilere cevaplarından bazıları şöyle:

  • Eleştiri: Taslak standart çok genel bir yapıda, denetimi güç ve pratikte uygulanamaz nitelikte.

    Yanıt: Standartta performans alanlarına yönelik net niyet beyanları ve kural koyucu kriterler bulunuyor. Ayrıca standart yerel koşullara uyum sağlayacak şekilde tasarlandı ve 20 yıllık standart geliştirme deneyimine dayanmakta.

  • Eleştiri: Yerli Halkların haklarına ilişkin maddeler yetersiz. FPIC (Free, Prior and Informed Consent-Özgür, Önceden ve Bilgilendirilmiş Rıza) prensibine dair ifadeler güçlü değil ve Yerli Halkların haklarının ihlali riski hala mevcut.

    Yanıt: Taslak, UNDRIP ve UNGP gibi uluslararası normlara dayanıyor. Şirketler için Yerli Halklarla anlaşma (consent) sağlama zorunluluğu getirilmiş durumda.

  • Eleştiri: Standart IFC Performans Standartları, ILO sözleşmeleri, EITI, OECD vb. gibi kabul görmüş standartlarla tam uyumlu değil.

    Yanıt: Metinde pek çok uluslararası çerçeveye referans yapılıyor ancak bazı noktalarda mevcut sistemleri tekrarlamamak için kasten “tam eşleştirme” yapılmıyor.

  • Eleştiri: Standartların geliştirilme süreci ağırlıklı olarak sektör odaklı ilerliyor. Sivil toplum, yerel topluluklar ve sendikalar gibi paydaşların sesleri yeterince duyulmuyor.

    Yanıt: Yeni yönetişim modelinde bağımsız bir başkan ve eşit temsilli bir yönetim kurulunun olacak; endüstri kontrolünün azaltılacak.

  • Eleştiri: Şirketleri “iyi” seviyeden öteye taşıyacak yeterli teşvik yok.

    Yanıt: Standartın getirdiği çok kademeli performans yapısı (Foundational, Good Practice vb.) ve şeffaf raporlamanın firmaları sürekli iyileştirmeye yöneltecektir.

  • Eleştiri: AB’nin kurumsal sürdürülebilirlik (CSDDD) gibi mevzuatlarına ve OECD sorumlu iş yapma kılavuzlarına tam uyumluluk bulunmuyor.

    Yanıt: Standardın kendisi bir “hukuki yaptırım standardı” değil, ancak içerdiği performans alanları AB dahil uluslararası düzenlemelerin gerektirdiği konuları kapsıyor ve bu çerçeveleri tamamlıyor.

YORUM: Taslak standartta çeşitli iyileştirmeler yapılacak ve son haliyle 2025'te bir kere daha kamuoyu görüşüne açılacak. Yaklaşık 60 ülkede faaliyet gösterecek 100'den fazla şirketin ve bu şirketlere ait tesisleri etkilemesi beklenen standartların, şirketlerin ortaklık yapıları sebebiyle Türkiye'deki maden şirketlerini de baskı altına alacağı aşikâr. Standart şirket performanslarını Temel, İyi, Lider gibi etiketlemeler vasıtasıyla kategorilendiriyor. Dolayısıyla bu durum da tedarik ilişkilerinde sürdürülebilir satın alma pratiği olarak şirketlerimizin karşısına çıkacaktır. 

Çelik Üretiminde Sıfır Karbon Dönemi Başlıyor

Çelik üretimi, dünya çapında tüm karbon emisyonlarının yaklaşık %8’ini oluşturuyor ve bu süreç çevreye ciddi bir yük getiriyor. Geleneksel yöntemlerle üretilen her bir ton çelik, genellikle iki tondan fazla karbon dioksit salımına yol açıyor. Ancak bu yüksek emisyonlar, yenilikçi teknolojilerle önemli ölçüde azaltılabilir.

2020’de kurulan İsveç merkezli startup Stegra, bunun mümkün olduğunu gösteren yenilikçi bir çelik üretim tesisi inşa ediyor. Şirket, yaklaşık 7 milyar dolarlık bir fon toplayarak bu projeyi 2026’da faaliyete geçirmeyi planlıyor. Tesis, rüzgâr ve hidroelektrik kaynaklarından sağlanan temiz enerjiyle suyu elektroliz yoluyla hidrojene dönüştürecek ve bu hidrojen, demir cevherini işlemek için kullanılacak. Bu süreç, geleneksel yöntemlere kıyasla karbon emisyonlarını neredeyse sıfıra indiriyor.

Stegra’nın yılda 4,5 milyon ton çelik üretmesi bekleniyor, bu küresel ölçekte küçük bir miktar olsa da çelik endüstrisinin karbon emisyonlarını azaltmada önemli bir adım olabilir.

Birleşik Krallık Elektrik Üretiminde Karbonun Yerini Temiz Enerji Aldı

Sanayi Devrimi ile kömüre dayalı enerji üretiminin öncüsü olan Birleşik Krallık, son 75 yılda enerji kaynaklarını dönüştürmek için önemli adımlar attı. 1950’lerde dünyanın ilk sivil nükleer santralini açan ülke, 1990’larda doğal gazın yükselişine tanık oldu ve 2000’li yıllarda yenilenebilir enerji yatırımlarıyla sürdürülebilirlik hedefine yöneldi. Tüm bu değişimler, 2024 yılında Birleşik Krallık’ın elektrik üretiminde en temiz yılı yaşamasını sağladı.

Carbon Brief analizine göre, kömürün tamamen devreden çıkarılması ve yenilenebilir enerjinin yükselişi sayesinde, her birim elektrik üretiminde düşen karbon emisyonu 2014’teki 419 gCO2/kWh’den 124 gCO2/kWh’ye geriledi. Elektrik üretiminden kaynaklanan toplam emisyonlar ise 150 milyon ton CO2’den 40 milyon tonun altına düştü.

Bu başarıda fosil yakıtların enerji üretimindeki payının %29’a düşmesi ve yenilenebilir enerjinin %45’e ulaşması da kritik etmenler arasında. 2024’te Birleşik Krallık için rüzgâr enerjisi gazın ardından ikinci en büyük elektrik kaynağı oldu. Elektrikli araçlar ve ısı pompaları gibi teknolojilerin kullanımı ile beraber karbon ayak izi önemli ölçüde azaldı. 

Birleşik Krallık, 2030 yılına kadar elektrik üretiminde %95 temiz enerji hedefini sürdürürken, yenilenebilir enerji projelerini hızlandırması ve artan elektrik talebini karşılaması gerekiyor. Ancak 2024’teki bu başarı, enerji dönüşümünün mümkün olduğunu da gösteriyor.

ETKİNLİKLER
Bu Hafta Hangi Sürdürülebilirlik Etkinlikleri Var?

CSRD Uygulama: En Son İçgörüler, Dersler ve Politik Gelişmeler | Webinar
📍 Mekân: Çevrimiçi
📅 Tarih: 21 Ocak 2025, Salı, 11:00-12:00 ET / 08:00-09:00 PT
👥 Düzenleyen: Sustainserv
ℹ️ Açıklama: Webinarda, ABD ve Avrupa'dan başarılı uygulamalardan elde edilen deneyimler paylaşılacak. ESRS standartlarının mimarları Kerstin Lopatta ve Alexander Bassen'den önemli bilgiler alınacak. Ayrıca, CSRD’yi bir uyum sürecinden öteye taşıyarak yenilikçi iş fırsatlarına dönüştürmenin yolları ele alınacak. 
🔗 Kayıt için: Webinar Kayıt

BİTERKEN
Yeşil Büyüme ile İşbirliği Yapın

Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.