Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-126

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • SKDM Soru-Cevap Dokümanı Güncellendi

  • Maden Sektörü Yeni Bir Gönüllü Standart Oluşturmak İstiyor

  • ESMA, Denetimlerinde Çifte Önemlilik ve Sürdürülebilirlik Raporlamalarının Uyumluluğuna Odaklanacak

  • AB Taksonomisine Yönelik Eleştiriler ve Sürdürülebilir Finans Platformunun Yanıtları

  • AB’den Danimarka’ya 724 Milyon Avroluk Karbon Vergisi Yardımı

  • Uluslararası Enerji Ajansı, Enerji Teknolojisi Perspektifleri’ni Yayımladı

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

SKDM Soru-Cevap Dokümanı Güncellendi

Avrupa Komisyonu, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na ilişkin hazırlamış olduğu Soru-Cevap Dokümanı’nı 24 Ekim’de güncelledi. Ağustos ayında yapılan son güncellemeye göre dokümana 3 yeni soru eklendi, 9 sorunun cevapları ise değiştirildi. Yeni eklenen soruların ve değişen sorulardan önemli gördüklerimizin cevaplarını sadeleştirerek paylaşıyoruz:

Yeni Eklenen Sorular: 

  • Soru 41: AB dışında bir tesis işletmecisiyim. AB raporlama beyan sahipleriyle en iyi şekilde nasıl veri paylaşabilirim?

    Cevap: AB dışındaki operatörler, gerekli bilgileri AB raporlama beyan sahipleriyle paylaşmak için Soru 40’da belirtilen iletişim şablonunu kullanabilir. Ayrıca, Ocak 2025'ten itibaren SKDM Siciline eklenecek olan yeni bir portal, operatörlerin emisyon verilerini tüm beyan sahiplerine aynı anda yüklemelerine olanak tanıyarak veri paylaşımını kolaylaştırırken diğer yandan gizliliği de sağlayacak. 

  • Soru 113: Nasıl ‘SKDM yetkili beyan sahibi’ olabilirim?

    Cevap: SKDM beyan sahipleri SKDM Sicili aracılığıyla 'yetkili SKDM beyan sahibi' statüsü için Ocak 2025'ten itibaren başvurabilecekler. Başvurular, beyan sahiplerinin yerleşik oldukları AB Üye Devletinin Ulusal Yetkili Makamı tarafından işleme alınacak. Bu statü, SKDM’ye tabi malların AB gümrük bölgesine ithalatı için 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren zorunlu hale gelecek.

  • Soru 126: SKDM karşılaştırma kriterleri nasıl tanımlanacaktır?

    Cevap: SKDM karşılaştırma ölçütleri AB ETS karşılaştırma ölçütlerinin bir kombinasyonu şeklinde tasarlanacak. Sadece sınırlı sayıda ETS ürün kıyaslaması mevcut olduğundan ve bunlar CN kodlarına göre tanımlanmadığından ötürü bir kombinasyona ihtiyaç duyuluyor. SKDM kriterlerinin tanımlanmasına yönelik analitik çalışmalar başlamış durumda. Bazı durumlarda tesise özgü veriler gerekebileceğinden, SKDM karşılaştırma kriterlerinin sabit sayılar olması gerekmez. Bazı durumlarda CN kodu başına bir SKDM karşılaştırma kriteri olabilirken, ilgili üretim süreçlerinin benzer olması halinde ise CN kodu grupları başına (örneğin mal kategorileri) kriter belirlenmesi de mümkün olabilir. Öte yandan, aynı CN kodu için, örneğin birincil ve ikincil çelikten mamul mallar söz konusu olduğunda, farklı kriterler de kullanılabilir.

Güncellenmiş Sorular: 

  • Soru 27: İlk SKDM raporunu teknik hatalar nedeniyle miatlı tarihi içinde gönderemedim. Ne yapmam gerekiyor?

    Cevap: Eğer teknik hatalar sebebiyle rapor gönderim tarihi kaçırıldıysa, beyan sahibi derhal ulusal yetkili makamını (NCA) bilgilendirmeli ve durumu belgelemelidir. Oluşan mücbir sebep doğrultusunda tarih uzatma imkanı sağlanabilir.

  • Soru 39: SKDM’de yer alan sektörler özelinde hangi gömülü emisyonların raporlanması gerekir?

    Cevap: Her bir SKDM sektörü kendi ürünlerine özgü doğrudan ve dolaylı emisyonları raporlamalıdır. Örneğin çimento ve gübre her iki emisyon türünü de raporlamalıdır, diğer sektörler için ise sadece doğrudan emisyonlar raporlanır. Kesin yöntemler sektöre göre değişir ve AB ETS standartlarını takip eder. (Cevabı oldukça kısalttık, ayrıntılar için metnin orijinaline bakınız.)

  • Soru 52: SKDM Geçici Sicilinde paylaşılan veriler gizli tutulacak mı?

    Cevap: Evet, SKDM Kayıt verileri gizli tutulacak. Hassas veriler korunurken sadece iletişim bilgileri ve tesis konumları paylaşılıyor. Operatörler, beyan sahiplerine yalnızca gerekli sentez verilerini bildirmeyi tercih edebilirler. Ocak 2025'ten itibaren operatörler, özel bir portal aracılığıyla hangi verilerin paylaşılacağını da kontrol edebilecekler.

Soru Cevap Dokümanı’nı güncellenmiş haliyle buradan takip edebilirsiniz.

Maden Sektörü Yeni Bir Gönüllü Standart Oluşturmak İstiyor

Madencilik sektörü, hem yüksek çevresel etkisi hem de kritik metallerin yeşil dönüşümde oynadıkları rol nedeniyle sürdürülebilirlik gündeminin her zaman ön sıralarında yer alan bir sektör. 

Neden Önemli? Madencilik sektörünün geleneksel manadaki öneminin yanı sıra, lityum, kobalt ve nikel gibi madencilik ürünleri, rüzgar türbinleri ve elektrikli araç bataryaları gibi düşük karbonlu teknolojilerde kullanılıyor ve bu mineraller dünyanın net sıfır emisyon hedefine ulaşması için kritik öneme sahip. Uluslararası Enerji Ajansı, enerji dönüşümü minerallerinin pazarının 2022'de 320 milyar ABD dolarına ulaştığını tahmin ediyor. 

Sektörün küresel oyuncuları son dönemde madenciliğin sürdürülebilirlik pratiklerine daha iyi uyum sağlayabilmesi adına çeşitli çalışmalara imza atıyorlar. 

Son olarak, sektörü temsil eden dört büyük kuruluşun bir araya gelerek oluşturduğu Konsolide Madencilik Raporlama Girişimi, bütünleşik bir madencilik standardı hazırladığını ve bahse konu standardın 16 Aralık’a kadar görüşlere açıldığını duyurdu.

The Copper Mark, Kanada Madenciler Birliği, Dünya Altın Konseyi ve Uluslararası Madencilik ve Metal Konseyi (ICMM)’nin ortak çabalarıyla oluşturulan standart; sürdürülebilirlik, insan hakları, iş sağlığı güvenliği ve yönetişim konularını kapsayan toplam 24 başlık altında tasarlandı. Bahse konu çalışma Dünya Altın Konseyi'nin Sorumlu Altın Madenciliği İlkeleri (RGMP'ler), ICMM'nin Madencilik İlkeleri ve The Copper Mark’ın Risk Hazırlık Değerlendirme Kriterleri Kılavuzu'nu tek bir standartta birleştirerek mevcut ortamı basitleştirmeyi amaçlıyor. Standart, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir tesis için uygulanabilir nitelikte tasarlanmış.

Şu ana kadarki en büyük gönüllü sektörel standart olarak lanse edilen çalışmanın, tamamlandığında 60 ülkede faaliyet gösteren yaklaşık 100 şirket tarafından benimseneceği öngörülüyor.

Standart şirketleri uygulamalarına göre üç seviyeye ayıracak:

  • Temel Uygulama: Asgari uygulamaları gerçekleştiren şirketler bu seviyede yer alacak. Bu uygulamalar ise kurumsal düzeyde emisyonları azaltmayı taahhüt etmek, iklimle ilgili risk ve fırsatların bir değerlendirmesini yapmak ve bunları ele almak için yönetişim süreçleri oluşturmak olarak belirlenmiş.

  • İyi Uygulama: TCFD ile uyumlu taahhütler, açıklamalar ve senaryo analizleri yapmak, Kapsam 1 ve 2 emisyon azaltma hedefleri belirlemek ve Kapsam 3 emisyonlarını ölçmek ve izlemek.

  • Liderlik: Kapsam 3 emisyonlarını azaltma hedeflerine dahil etmek, sağlam bir iklim geçiş planı yayınlamak, karbon dengelemelerinin kullanımını açıklamak, iklim adaptasyonuna yatırım yapmak, en geç 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmayı taahhüt etmek ve bu konuda ilerleme raporları hazırlamak.

Aslında bu çabaları daha büyük bir planın bir parçası okumak gerekiyor. Geçtiğimiz sene UNEP ve PRI’nın destekleriyle kurulan Küresel Maden Yatırımcıları Komisyonu, yaklaşık 11 trilyon ABD doları değerinde varlığı yöneten küresel yatırımcılardan, 2030 yılına kadar sosyal ve çevresel açıdan sorumlu bir madencilik sektörü geliştirme çabalarına destek olma taahhüdü almayı başarmıştı. Bu kapsamda geliştirilen çalışmalar neticesinde, üyeleri aralarında Anglo-American, Rio Tinto ve BHP gibi küresel devlerin bulunduğu - ve yukarıdaki standardın çalışmalarında da liderlik eden- Uluslararası Madencilik ve Metal Konseyi geçen sene düzenlenen Davos Zirvesi’nin hemen ardından maden sektörünün doğa pozitif (nature-positive) olması için gereken adımların sıralandığı bir ‘masterplan’ hazırladığını duyurmuştu. Bu ana planın içerdiği taahhütler ise şu şekildeydi:

  • Dünya Mirası Alanlarında madencilik veya arama yapılmaması ve yasal olarak belirlenmiş tüm koruma alanlarına saygı gösterilmesi

  • Tüm maden sahalarında biyoçeşitlilikte en azından net kayıp olmamasını sağlamak.

  • Tedarik ve dağıtım zincirleri boyunca doğa kaybını durduran ve tersine çeviren girişimler ve ortaklıklar geliştirmek.

  • Doğal peyzajları restore etmek ve iyileştirmek

  • Doğa kaybına sebep olan temel sistemleri değiştirmek için harekete geçmek ve doğanın geri kazanımı için fırsatları teşvik etmek.

Standardın draft haline buradan göz atabilirsiniz.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

AB Taksonomisi’ne Yönelik Eleştiriler ve AB Yetkililerinin Yanıtları

Dünyanın en büyük finansal veri sağlayıcılarından Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu (LSEG), geçtiğimiz hafta AB Taksonomisi’nin işlevselliğine yönelik önemli eleştirilerde bulundu. Eleştirilerin odağında Taksonomi’de teknik tarama kriterlerinin (TSC’ler) karmaşıklığı ve sektörel kapsamın zayıflığı gibi konuların yanı sıra, Taksonomi kapsamında getirilen raporlama yükümlülükleri ve henüz kapsamda olan az sayıda şirketin dahi büyük bir kısmının raporlama yükümlülüklerini yerine getirememesi yer alıyor. LSEG ayrıca, taksonomiye uyumlu yatırım yapılabilir alanın oldukça sınırlı kalabileceğini ve çoğu şirketin henüz bu gereklilikleri karşılayamadığını da öne sürüyor. LSEG’e göre Taksonomi’nin yapısı karmaşık ve bu durum düzenlemeyi sadece uyum sağlamak için uyum sağlanan ‘basmakalıp‘ bir düzenlemeye dönüştürebilir.

AB Sürdürülebilir Finans Platformu (PSF) Başkanı Helena Viñes Fiestas ise LSEG'in bu eleştirilerine yanıt verdi. Viñes Fiestas bu eleştirileri dar bakış açılı bulduğunu belirterek, taksonominin sürdürülebilir bir ekonomi için önemli bir vizyon sunduğunu ve şimdiye kadar 440 milyar avrodan fazla iklim yatırımı yapıldığını vurguladı. Ayrıca, DNSH kriterlerinin kullanılabilirliğini artırma konusunda çalışmaların sürdüğünü de ifade etti. Helena Viñes Fiestas'ın başkanlığını yürüttüğü mevcut dönem PSF'nin gündeminde de ana odak, önceki dönemin yeni kurallar oluşturma çabasından farklı olarak, taksonominin daha kolay anlaşılabilir ve kullanılabilir hale getirilmesine yönelik çalışmalardan oluşuyor.

Diğer paydaşların ve uzmanların bakış açılarına da değinmek gerekirse, Climate Bonds Initiative CEO'su Sean Kidney de taksonominin iklim değişikliği ile mücadelede küresel standartları belirleme konusunda büyük bir başarı elde ettiğini, ancak raporlamada bazı zorlukların bulunduğunu kabul etti.

Bu tartışmalar ışığında, AB Yeşil Taksonomi’nin sadeleştirilerek daha erişilebilir ve uygulanabilir bir hale getirilmesi önümüzdeki dönemde sürdürülebilir finans gündeminin en önemli maddelerinden biri olmaya devam edecek. Bizim de zevkle (!) izlediğimiz bu tartışma, AB taksonomisinin sürdürülebilir finans dünyasındaki rolünü ve gelecekte karşılaşabileceği zorlukları bir kez daha gündeme taşıdı. Biz de bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Hatta siz de bizim kadar yakından izlemek isterseniz, 1 Kasım’da Türkiye Yeşil Taksonomisi Taslağı’nı inceleyeceğimiz ücretsiz webinarımıza kayıt olabilirsiniz.

ESMA, Denetimlerinde Çifte Önemlilik ve Sürdürülebilirlik Raporlamalarının Uyumluluğuna Odaklanacak

Avrupa Birliği’ndeki finansal piyasaların düzenlenmesi ve denetiminden sorumlu kuruluş olan Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesi (ESMA), şirketlerin yıllık raporlama süreçlerinde uyması gereken öncelikli düzenlemeleri ve konuları yıllık olarak belirlediği Avrupa Ortak Uygulama Öncelikleri (ECEP) Bildirisini geçtiğimiz hafta yayımladı. Bildiride finansal raporlar ve raporların dijitalleşme süreçleri ile ilgili konular da mevcut ancak biz kurumun sürdürülebilirlik raporları ile ilgili planlarına odaklandık. Buna göre ESMA, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi (CSRD) ile ilgili kilit konuları önümüzdeki yıl boyunca yakından incelenecek alanlar olarak belirledi.

Çifte önemlilik değerlendirmesi, sürdürülebilirlik raporlarının kapsamı ve yapısı ve raporlama sürecinde AB Taksonomisinin kullanımı gibi konular ESMA tarafından  uygulama önceliği olarak görülüyor. Bu üç önceliğe ve ESMA’nın neler istediğine kısaca bir göz atalım:

  • Önemlilik Değerlendirmesi: ESMA, sürdürülebilirlik raporlamasında hangi bilgilerin paylaşılacağına karar verirken kapsamlı bir “önemlilik” değerlendirmesi yapılmasını istiyor. Burada sadece finansal etkiler değil, çevresel ve sosyal etkiler de dikkate alınmalı. Şirketler, hangi iş ilişkilerini, faaliyet alanlarını ve paydaşları dikkate alarak bir değerlendirme yaptıklarını açıkça belirtmeliler. Ayrıca, etkilenen paydaşlarla görüşmelerden elde edilen içgörüler de bu süreçte önemli bir yer tutuyor. 

  • Değer Zincirinin Raporlara Dahil Edilmesi: Sürdürülebilirlik raporları, şirketlerin yalnızca kendi operasyonlarıyla sınırlı kalmamalı; değer zincirine dair önemli sürdürülebilirlik konularını da içermeli. ESMA, 2024 itibarıyla değer zincirine dair bilgilerin kademeli olarak daha geniş çapta raporlanmasını istiyor. Bu geçiş sürecinde, eksik kalan veriler için şirketlerin nasıl bir yol izleyeceklerini ve gelecekte bu verileri nasıl sağlayacaklarını açıklamaları gerekiyor.

  • AB Taksonomisine Uyumlu Açıklamalar: Son olarak, ESMA, AB Taksonomisi’nin 8. Maddesi kapsamındaki açıklamaların titizlikle yapılmasını bekliyor. Şirketlerin, çevresel hedeflere uyum derecelerini net bir şekilde raporlamaları kurumun dikkat edeceği konular arasında yer alacak.

Avrupa Komisyonu, özellikle CSRD’nin ilk senesinde raporlama sürecine uyumlulukla ilgili yumuşak bir tutum alınacağının sinyallerini veriyordu. Ancak yukarıdaki öncelikleri incelediğimizde ESMA’nın, Avrupa Komisyonu’nun tersine sert bir tutum almaya hazırlandığı sonucunu çıkarabiliriz.

Sürdürülebilirlik Yöneticileri Olarak “Olsa da Dinlesek!” Dediğiniz Bir Podcast Var mı? 🤔

Bizim vardı; aradık, bulamadık ve bu boşluğu doldurmaya karar verdik!

Yeşil Büyüme’nin hazırladığı “Kurumsal Sürdürülebilirlik Mümkün”🎙️sürdürülebilirlik yöneticilerinin hem güncel gelişmelerden haberdar olacağı, hem de farklı sektörlerdeki gelişmelerle bağ kurabileceği yepyeni bir podcast.

Her hafta farklı kategorilerde belirlediğimiz konuları sürdürülebilirlik merceğiyle ele alıyoruz:

💻 Dijital 🏭 Sektörel📚 Kavramsal🌍 Global🔍 Derinlemesine Analiz 💰Finansal

Bu format sayesinde:

  • Güncel gelişmelerden haberdar olacak, sürdürülebilirlik dünyasında neler olup bittiğini yakından takip edeceksiniz.

  • Farklı sektörlerle bağ kurabilecek ve sürdürülebilirlik stratejinizi güçlendireceksiniz.

  • Derinlemesine analizlerle 101 düzeyini aşarak, sürdürülebilirlik temalarına hakimiyetinizi artıracaksınız.

  • Pratik bilgiler ve uygulanabilir örnekler ile işinizde hemen uygulayabileceğiniz çözümler bulacaksınız.

Podcast’imiz yayında! Son bölümü🎧 Spotify’da, Apple Podcast’te veya YouTube’da dinleyebilirsiniz

🌱 Keyifli dinlemeler!

ENERJİ

Uluslararası Enerji Ajansı, Enerji Teknolojisi Perspektifleri’ni Yayımladı

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), temiz enerji sektörünün küresel bazdaki gidişatını analiz etmeye devam ediyor. Kurum geçtiğimiz aylarda yayımladığı Yenilenebilir Enerji 2024 ve Küresel Hidrojen Görünümü gibi raporlarla özellikle 2035 yılında nasıl bir dünyayla karşılacağımıza dair bilimsel perspektifler sunuyor. Fatih Birol ve Timur Gül gibi iki önemli değerimizin kuruma en üst düzeyde yön veriyor olması da bizim için ayrıca gurur verici.

IEA son çalışması olan Enerji Teknolojisi Perspektifleri isimli raporunu 30 Ekim’de kamuoyuyla paylaştı. Özellikle karar alıcılar için bir rehber olması amacıyla tasarlanan rapor, temiz enerji geçişinde ilerlemeler kaydedildikçe bu durumunu küresel ticaret ve üretimin değişen rolünü ortaya koyuyor.

Rapor oldukça hacimli ve bir o kadar da karmaşık. Ancak anahtar mesajları ve önemli noktaları sizin için basitleştirerek aktardık:

  • Temiz enerji teknolojilerinin üretimi, hükümetler ve sanayi için öncelikli hale gelmiş durumda. Özellikle güneş enerjisi, rüzgar, elektrikli araçlar, piller, elektrolizörler ve ısı pompaları gibi anahtar teknolojilerin küresel pazar değeri 2023'te 700 milyar doları aştı.

  • Şu anki politikaların olduğu gibi seyretmesi durumunda temiz teknoloji pazarı 2035'te yaklaşık 2 trilyon dolara ulaşarak ham petrol piyasasının şu anki değerine yakın bir değere erişecek.

  • 2023'te temiz teknoloji üretimine yapılan küresel yatırım öncesine göre %50 oranında  artarak 235 milyar dolara ulaşmıştı; bu yatırımların büyük kısmı güneş enerjisi ve pil üretimine ayrıldı. 2024’te ise yatırımların 200 milyar dolar seviyelerinde devam ettiği tahmin ediliyor.

  • Çelik ve alüminyum temiz teknoloji üretimi için kritik önemde. Ayrıca amonyak, gübre üretiminin yanı sıra denizcilik ve enerji sektörlerinde yakıt olarak potansiyel kullanım alanları buluyor. Temiz teknolojinin gözdesi olan bu üç maddenin üretimine yönelik teknolojiler, 2050’ye kadar yıllık ortalama 80 milyar dolar yatırım gerektiriyor ve bu pazarın büyüklüğünün 1.2 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor.

  • Çin, temiz enerji teknolojilerinin üretiminde en düşük maliyetli ülke konumunda. Avrupa Birliği ve ABD'de üretim %40-45 daha maliyetli. Yatırım kararlarını etkileyen maliyet dışında, politik destek, pazar erişimi ve sanayi altyapısı da önemli faktörler arasında.

  • Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya’daki gelişmekte olan pazarların temiz teknoloji üretiminden daha fazla ekonomik fayda elde edebilmesi için adil bir geçiş süreci gerekiyor. Bu bölgeler, maden işleme ve kritik minerallerin çıkarılmasının ötesinde değer zincirinde ilerleme potansiyeline sahip.

  • Temiz enerji teknolojilerinin yarısı Malakka Boğazı üzerinden taşınıyor ve bu da deniz ticareti güvenliği açısından izlenmesi gereken bir risk oluşturuyor.

Sürdürülebilirliğin önünde sonunda gelip dayandığı yer enerji konusu ve artık şu anki tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerektiği aşikar. Ülkemizin de enerji geçişinde aktif bir rol oynaması fosil yakıtlara olan bağımlılığımızın bize olan maliyeti düşünüldüğünde daha da önem kazanıyor.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

AB’den Danimarka’ya 724 Milyon Avroluk Karbon Vergisi Yardımı

Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz hafta Danimarka'ya, şirketlerin Emisyon Ticaret Sistemi'nden dolayı üstlenmek zorunda kaldıkları vergi yükünün azaltılması amacıyla 724 milyon avroluk bir yardım programı başlattığını duyurdu

Öncesi: Emisyon Ticaret Sistemi, belirli sektörlerdeki faaliyetlerden kaynaklanan emisyonlar için şirketlerin yetkili makamlardan emisyon miktarına karşılık gelen miktarda tahsisat satın almalarını gerektiriyor. Böylece, bu ödeme yükünden kurtulmak isteyen şirketlerin daha yeşil üretim sistemleri benimseyerek karbonsuzlaşma yolunda adım atmaları hedefleniyor. Ancak bu durum, şirketlerin faaliyetlerini bu tarz düzenlemeleri olmadığı üçüncü ülkelere taşımaları yani resmi deyimle ‘karbon kaçağı’ oluşması riskini de beraberinde getiriyor.

İşte Danimarka, karbon kaçağı listesinde yer alan sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin üzerinde oluşan vergi yükünü hafifletmek üzere bir vergi indirim paketi tasarlamış ve bu paketin finansmanı için de Avrupa Komisyonu'na başvurmuş.

Bu tip durumlarda Avrupa Komisyonu kendisine ülkelere yardım yapma yetkisi veren İklim, Çevre Koruma ve Enerji için Devlet Yardımlarına ilişkin Kılavuz İlkeler (CEEAG)'e göre karar veriyor.

Danimarka'nın talep ettiği yardımı onaylayan Komisyon'un kabul gerekçeleri ise şöyle:

  • Tedbir, karbon vergilerinin üretim maliyetlerinde sebep olduğu artış nedeniyle karbon kaçağı riski altında olduğu düşünülen sektörlerin gelişimine katkıda bulunan bir yapıda.

  • Program, yalnızca CO2 emisyon vergisi nedeniyle üretim maliyetlerinde önemli bir artışa maruz kalan şirketleri destekleyecek şekilde tasarlanmış.

  • Programdan yararlanacak olan şirketler bahse konu verginin %33'lük kısmını ödemeye devam edeceği için programın rekabet üzerindeki etkisi orantılı bir seviyede.

Bilindiği üzere Türkiye’de de milli bir Emisyon Ticaret Sistemi’nin kurulması planlanıyor. Halihazırda yürürlüğe giren SKDM şirketlerin üzerinde önümüzdeki seneden itibaren mali bir yük oluşturacak. Bu kapsamda bizim de oluşan bu yeni durumu nasıl yöneteceğimize dair tedbirleri bir an önce düşünmemiz gerekiyor.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

BİTERKEN

Danışmanlık ve Eğitim Hizmetlerimizden damıttığımız özet bilgileri bu bültende okudunuz. Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!