Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 135

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Şirketler CSRD’ye Hazır mı?

  • Otomotiv Sektörü Emisyon Limitlerinden Rahatsız

  • ETS'de Karbon Fiyatları Artabilir

  • İlaç Şirketlerinin Hissedarları Daha Gelişmiş Özen Yükümlülüğü Süreçleri İstiyor

  • AB'de Tek Tip Şarj Aleti Zorunluluğu

  • Demiryolları ve Elektrik Şebekelerinin Sıcakla İmtihanı

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Şirketler CSRD’ye Hazır mı? PwC Anket Sonuçları Endişe Veriyor

AB’nin yeni Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), sürdürülebilirlik raporlamasını şirketlerin iş modellerinin merkezine yerleştirerek, finansal raporlama kadar önemli bir gereklilik haline getiriyor. Ancak, küresel danışmanlık firması PwC tarafından gerçekleştirilen ankete göre, bu zorunluluğa tabi şirketlerin büyük bir çoğunluğu henüz tam anlamıyla hazır değil.

Ankete katılan 215 üst düzey yöneticinin sadece %42’si, şirketlerinin 2024'te CSRD raporlamasına başlamak için "tam anlamıyla hazır" olduğunu ifade etti. Daha da dikkat çekici bir sonuç ise sadece %4’lük bir kesimin raporlama süreçlerini tamamlamış olması. Diğer şirketlerin durumu ise şu şekilde:

  • %5’i henüz hiçbir hazırlığa başlamamış.

  • %22’si CSRD gerekliliklerini anlamaya çalışıyor.

  • Şirketlerin %30’u, başarıyla uyum sağlayabileceklerine dair kendilerine 5 üzerinden 3 veya daha düşük bir puan verdi.

2025'te raporlamaya başlayacak olan şirketlerde ise bu güven daha da düşük: yalnızca %14’ü kendisini "tamamen hazır" olarak değerlendiriyor.

Türk Şirketlerini Nasıl Etkileyecek? CSRD, sadece Avrupa’daki şirketleri kapsamıyor. AB şirketlerinin değer zincirlerinde yer alan Türk şirketleri de bu gerekliliklerin etkisi altında kalacak. Özellikle, AB ile ticari ilişkileri yoğun olan şirketler, CSRD kapsamında raporlama yapmak zorunda olan müşterileri tarafından artan bir denetim ve uyum baskısı hissedecek.

CSRD’nin, tedarik zincirleri boyunca çevresel ve sosyal etkilerin izlenmesini gerektirdiği düşünüldüğünde, Türk şirketlerinin de veri toplama, süreç iyileştirme ve sürdürülebilirlik raporlaması gibi konularda hazırlık yapmaları kritik önem taşıyor. Daha fazlası için CSRD Temel Eğitimi'ne göz atabilirsiniz.

PwC anketi, şirketlerin CSRD’nin iş dünyası üzerindeki etkilerini farkında olduklarını gösteriyor ancak bu farkındalığa rağmen, birçok şirket halen teknoloji, insan kaynakları ve veri yönetimi alanlarında eksiklikler yaşıyor. Anket, şirketlerin büyük çoğunluğunun (>%90), CSRD uyumunu sağlamak için teknoloji ve eğitim yatırımları planladığını, ancak yalnızca %36’sının gerekli raporlama teknolojilerini uygulamaya koyduğunu ortaya koyuyor.

Neden Şimdi Harekete Geçilmeli?

CSRD, sürdürülebilirlik raporlamasını yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir stratejik öncelik haline getiriyor. Bu bağlamda, hem AB’de faaliyet gösteren şirketlerin hem de onların değer zincirindeki Türk şirketlerinin bu gerekliliklere uyum sağlamak için zaman kaybetmeden adım atmaları gerekiyor.

Yeşil Büyüme olarak, bu alanda sunduğumuz eğitimler ve danışmanlık hizmetleriyle şirketlerin CSRD gerekliliklerine uyum sağlamalarına destek oluyoruz. Veriye dayalı raporlama süreçleri ve çalışan eğitim programlarıyla ilgili olarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
AB’nin Emisyon Limitleri Ekonomik Yük mü, Çevresel Kazanç mı?

Avrupa Birliği'nin karbon nötr hedefleri doğrultusunda uyguladığı CO₂ cezaları, otomotiv sektörünü büyük bir ekonomik baskı altına alıyor. 2025'te otomobiller için 93,6 g CO₂/km, hafif ticari araçlar için ise 153,9 g CO₂/km sınırları uygulanması planlanıyor. 2030'da bu hedefler sırasıyla 49,5 g ve 90,6 g CO₂/km'ye düşecek, 2035'te ise tüm yeni araçların sıfır emisyonlu olması zorunlu hale gelecek. Limitleri aşan üreticiler, araç başına 95 € ceza ödeyecek ve toplam cezanın yıllık 15 milyar € seviyesine ulaşması bekleniyor.

Otomotiv üreticileri, cezaların ekonomik toparlanmayı yavaşlattığını ve rekabet gücünü zayıflattığını savunuyor. Almanya, Çekya ve İtalya gibi ülkeler, cezaların askıya alınması veya elektrikli araç dönüşümüne yönelik teşviklerin artırılmasını talep ediyor. Öte yandan, AB cezaların iklim hedefleri için kritik olduğunu belirtiyor ve esnek uygulamalarla sektörü desteklemeyi hedefliyor. 

2035 sıfır emisyon hedefine giden yolda AB'nin emisyon politikalarının sektördeki etkilerini daha ayrıntılı incelemek için konuyla ilgili kaleme aldığımız yazımıza göz atabilirsiniz. 

İlaç Şirketlerinin Hissedarları Daha Gelişmiş Özen Yükümlülüğü Süreçleri İstiyor

Artık yatırımcılar, yatırım yaptıkları şirketlerin sadece finansal performansını değil, aynı zamanda çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) performanslarını da yakından izliyor. Karbon ayak izi ya da diğer çevresel etkilerin yanında yatırımcıların en çok dikkat ettiği konulardan biri de şirketlerin olgun ‘due diligence’ süreçlerine sahip olup olmadıkları. Çünkü şirketlerin özellikle insan hakları ihlalleri gibi konulardaki eylemsizlikleri, yalnızca kurumsal itibarlarına değil, aynı zamanda yatırımcıların uzun vadeli finansal çıkarlarına da zarar verebilir. Bu bağlamda, yatırım yapılan şirketlerde insan hakları odaklı bir durum tespiti (due diligence) yapmak, artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline geldi.

Bu gerekliliğin bir yansıması olarak, altı küresel ilaç şirketinin (AbbVie, Eli Lilly, Gilead, Johnson & Johnson, Merck, Moderna) hissedarlarını temsil eden ICCR isimli kuruluş, bahse konu şirketlerin yönetim kurullarına insan hakları odaklı bir inceleme süreci (HRDD) başlatmasına dair resmi taleplerde (shareholder proposals) bulundu. ICCR’ın temsil ettiği yatırımcılar, bu şirketlerin insan hakları risklerini daha iyi yönetmek ve ilaçlara erişim konusundaki sorunları çözmek için kapsamlı bir inceleme sürecine girmesi gerektiğini savunuyor. Peki yatırımcılar neden kaygılı?

Çünkü sağlık sektörü, doğası gereği insan haklarının merkezinde yer alıyor. Ayrıca, sektörün büyük oyuncuları özellikle ilaç fiyatlandırma ve erişim konularında uzun süredir eleştirilmekte. Örneğin:

  • AbbVie’ye Hollanda’da, Humira adlı ilacın fiyatlandırmasıyla insan hakkı ihlali yaptığı iddiasıyla dava açıldı. Ayrıca firma, ABD’de rekabeti engelleyici uygulamalarla ilaç fiyatlarını yapay olarak artırmakla suçlanıyor.

  • Gilead, HIV/AIDS ilaçlarının patent haklarını devretmeyerek birçok ülkede erişim kısıtlamalarına yol açmakla ve FDA onaylı, toksik etkisi bilinen bir ilacın patenti sürsün diye ilacın daha güvenli versiyonun patent sürecini geciktirmekle suçlanıyor.

  • Eli Lilly ise hayati önemdeki insülin fiyatlarını yüksek tutmak ve yeni, daha kârlı ilaçlara (GLP-1 türü) yönelirken insülin tedariğini ihmal etmekle itham ediliyor.

Tüm bu şikâyet ve soruşturmalar şirketlerin; BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 25. maddesinde yer alan, sağlık hizmetine erişme hakkını ihlal etikleri gerekçesiyle ceza ve yaptırımlarla karşılaşmasına sebep olabilir. Dolayısıyla hissedarlar bu şirketlerin ilaçlarını erişilebilir ve herkes için karşılanabilir kılmak adına gereken adımları atıp atmadıklarını denetlemek istiyorlar.

Y🌎RUM: Şirketlerin yönetim kurulları bu taleplere ne yanıt verecek bilemeyiz ancak Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi (CSDDD), bu tür süreçlere yönelik baskıyı daha da artıracak. Bilindiği üzere Direktif, belirli büyüklükteki şirketlerin insan hakları ve çevresel etkilerini tedarik zincirlerinin tamamında değerlendirmesini zorunlu kılıyor.

Bahsi geçen ilaç şirketlerinin çoğu, Avrupa pazarında önemli bir varlığa sahip ve CSDDD’nin kapsama kriterlerini karşılıyor. Bu nedenle, direktif yürürlüğe girdiğinde, insan haklarına uygun süreçleri hayata geçirmek ve bu şirketler için hem yasal bir gereklilik hem de sürdürülebilirlik açısından bir zorunluluk olacaktır. Dolayısıyla bu şirketlerle patent veya tedarik ilişkisi olan firmalarımızın da gerek kendi süreçlerini gerekse de bu firmaların özen yükümlülüğü süreçlerini dikkatle izlemesinde fayda var.

CSDDD ile ilgili özen yükümlülüğü süreçlerinizi nasıl yöneteceğinize dair bilgi edinmek istiyorsanız Aralık ayında verdiğimiz webinarımızı izleyebilir ya da şirketlere özel hazırladığımız raporumuzu edinebilirsiniz. İleri seviye ihtiyaçlarınız için ise bizimle iletişime geçebilirsiniz.

ETS'de Karbon Fiyatları Artabilir

Sürdürülebilirlik devamlı konuştuğumuz ancak yine de bir şekilde gelişmelerin gerisinde kaldığımız, bütünüyle anlamak için birçok alanda bilgi sahibi olmamız gereken bir konu. O yüzden devamlı söylüyoruz: şirketlerimiz sürdürülebilirlik ve bağlantılı konuları üst yönetim seviyesinde ele almalı ve bağlamı anlamayı önceliklerinin ilk sıralarına koymalılar.

Örneğin SKDM’nin devreye girmesiyle birlikte AB Emisyon Ticaret Sistemi ve karbon fiyatları da birçok şirketin gündemine girdi. Çünkü SKDM kapsamında ödenecek olan miktarlar ETS ile paralel ilerleyecek. Dolayısıyla oluşacak maliyetleri hesaplayabilmek için karbon piyasasını da yakından takip etmek gerekiyor. İşte burada, sadece şirketin üretim proseslerine dayalı bilgilerin yetmeyeceği, sürdürülebilirliğin aynı zamanda jeopolitik bir konu hüviyetine büründüğü noktaya geliyoruz.

Öyle ki, karbon fiyatları sadece şirketlerin üretim faaliyetlerinin karbonsuzlaştırılma  çabalarıyla ilintili bir konu değil. Fiyatlar ekonomik aktivite, enerji talebi, fosil yakıt fiyatları ve politika değişimleri gibi pek çok faktörden etkileniyor. Bunun son örneğini de karbon fiyatlarındaki son sıçramada ve S&P Global’in 2025 fiyat tahmin analizinde görebiliriz.

Bilindiği üzere Avrupa’nın Rusya’dan doğalgaz tedariğinin sağlıklı işlemesi, politik hususlardan dolayı her zaman için diken üzerinde olan bir konu. Şu anda da özellikle piyasalarda Ocak ayı için yeni tedarik anlaşması sürecinde sorunlar yaşanacağı ve bunun da doğalgaz arzını olumsuz etkileyeceği gibi bir beklenti mevcut. Bu da karbon fiyatlarının 73 avro/mtCO2 seviyesinden 78 avro/mtCO2’ye yükselmesine sebep olabilir.

ETS Karbon Tahsisat Fiyat Geçmişi ve İleriye Yönelik Tahminler (S&P Global Commodity Insights)

Karbon fiyatları artabilir çünkü yeni yılda Rusya'nın Ukrayna üzerinden AB'ye gaz tedariki durdurulursa, analistler gazdan kömüre geçişin artmasını ve kömür kaynaklı elektrik üretiminin artmasıyla tahsisatlara (EU Allowance) olan talebin yoğunlaşmasını bekliyor.

Görüldüğü üzere, Avrupa’ya SKDM kapsamında bir mal satan Türk şirketi yöneticisinin sadece kendi üretiminden kaynaklanan konulardan başka ilgilenmesi gereken birçok konu var. 

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
AB'de Tek Tip Şarj Aleti Zorunluluğu Geliyor

Elektronik atıklar, döngüsel ekonomi açısından çok önemli bir yer işgal ediyor. Bünyesinde yüksek oranda plastik ve birçok metal çeşidi barındıran elektronik cihazlar, üreticilerin politikaları gereği birbiriyle uyumlu olmuyor ve ayrıca 'planlı eskitme' uygulamaları neticesinde belirli bir süre sonra kullanılamaz hale geliyor. Özellikle her teknolojik cihaz için kullandığımız farklı nitelikteki şarj ve veri kabloları yarattıkları kaosun ötesinde ciddi bir israfa da sebep oluyor.

İşte Avrupa Birliği'nin, elektronik cihazlardan kaynaklanan atık miktarını azaltma çalışmaları kapsamında kanunlaştırdığı Ortak Şarj Cihazları Direktifi geçtiğimiz haftadan itibaren yürürlüğe girdi. Buna göre AB'de satılan yeni cep telefonları ve diğer taşınabilir elektronik cihazların şarj portlarının artık USB-C şarjını desteklemesi gerekiyor. AB, aslında Direktifi 2022 yılında yürürlüğe sokmasına rağmen üreticilerin hazırlıklarını tamamlayabilmesi adına iki senelik bir geçiş süreci tanımıştı. Bu süreçte Apple gibi küresel elektronik devleri de ürettikleri yeni ürünlerde bu zorunluluğa ayak uyduracaklarını açıklamışlardı.

Direktif şu an için aşağıdaki elektronik cihazları kapsıyor:

  • cep telefonları tabletler

  • dijital kameralar, kulaklıklar

  • video oyun konsolları

  • taşınabilir hoparlörler

  • e-okuyucular

  • klavyeler

  • fareler

  • taşınabilir navigasyon sistemleri

  • kulaklıklar

Dizüstü bilgisayarlar ise 28 Nisan 2026'dan itibaren kapsama girecek.

Yeni düzenleme, tüketicilerin farklı cihazlar için birden fazla şarj cihazı taşımak zorunda kalmamasını sağlarken, yıllık 11 bin ton elektronik atığı azaltmayı hedefliyor. Ayrıca bu standartlaşma sayesinde, kullanıcılar yeni cihazlarını şarj cihazı olmadan satın alabiliyor ve yılda yaklaşık 250 milyon avro tasarruf edilmesi planlanıyor. Bunun yanı sıra, hızlı şarj teknolojilerinde de uyum sağlanarak farklı markalardaki cihazlar arasında şarj hızında tutarlılık elde edilmesi de bu yeni düzenlemenin hedefleri arasında.

İKLİM/ENERJİ
Demiryolları ve Elektrik Şebekelerinin Sıcakla İmtihanı

İklim değişikliği ve buna bağlı olarak sıcaklıkların yükselmesi hayatımızı şu an belki çok aklımıza gelmeyen şekillerde de zorlaştıracak. Bu olası zorlukları şimdiden düşünüp tedbirlerini ona göre almayan toplumların da ileride çok zorlanacağı aşikar.

Elektrik şebekeleri ve demiryolları da, sıcakların artmasına bağlı olarak yükü artacak altyapı yatırımları arasında yer alıyor. Üstelik bu şebekeler fiziki olarak da artan sıcaklıklara karşı hassas konumdalar. Örneğin olası sıcaklık artışlarında artacak iklimlendirme ihtiyaçları ve yoğun elektrifikasyon, elektrik iletim ve dağıtım altyapısının yükünü oldukça artıracak. Bu yük de kablolar ve transformatörler gibi bileşenlerin aşırı ısınmaya bağlı olarak arızalanmasına ya da yangın riskinin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Benzer durumlar, toplu taşıma için çok önemli olan demiryolları için de geçerli.

Bu olası krizlere karşı hazırlıklı olabilme adına AB yetkilileri, elektrik şebekeleri ve demiryollarına yönelik olarak 'stres testleri' yapmayı planladıklarını açıkladılar.

Stres Testi Nedir? Bir sistemin (bu sistem bir finans kuruluşu, bir bilişim altyapısı, enerji şebekesi ya da demiryolu ağı olabilir) olağanüstü veya aşırı koşullar altında nasıl performans gösterdiğini ve hangi noktalarda zayıflayabileceğini belirlemek amacıyla yapılan bir incelemedir.

Bu test sırasında normalden çok daha yüksek yük, sıcaklık ya da talep gibi senaryolar yaratılır. Sistem bu ağır şartlar altında çalıştırılır ve aldığı sonuçlara bakılarak olası riskler, arızalar veya güvenlik açıkları tespit edilir.

AB yetkililerinin tasarladıkları stres testleri 3 ve 4 derecelik sıcaklık artışı senaryolarını içerecek. Ayrıntıları önümüzdeki dönemde belli olacak olan ve sonrasında sağlık gibi diğer alanları da kapsaması beklenen stres testlerinin şimdilik şunları içermesi bekleniyor:

  • Demiryolu altyapısı (raylar, traversler, köprüler, tüneller, sinyalizasyon sistemleri, istasyonlar vb.) üzerinde aşırı sıcaklık artışını simüle eden modeller kullanılacak.

  • Mevcut veriler (örneğin geçmiş ısı dalgaları, gelecek iklim projeksiyonları) kullanılarak, raylarda oluşabilecek genleşme, sinyal arızası gibi sorunlar önceden öngörülmeye çalışılacak.

  • Aşırı sıcaklarda (örneğin 40°C ve üzeri hava sıcaklığı) ray sıcaklığı 55-60°C’lere kadar çıkabildiğinden, raylarda eğilme (buckling) veya genleşme yaşanıp yaşanmadığı ölçülecek.

  • Elde edilen verilerle, rayların hangi sıcaklık seviyesinde ne kadar direnç gösterebildiği ve hangi parçaların veya sistemlerin zayıf halkayı oluşturduğu belirlenecek.

  • Mevcut elektrik iletim hatları, trafolar (transformatörler), trafo merkezleri, dağıtım panoları vb. altyapılar üzerinde yüksek sıcaklık senaryoları oluşturulacak.

  • Aşırı sıcak dönemlerde gerçek zamanlı veri toplanarak kritik eşik değerler (örneğin transformatör içindeki yağ sıcaklığı, iletim hattı sıcaklığı) güncellenecek.

  • Stres testleri sayesinde, kritik bir eşiğe gelindiğinde devreye girecek acil durum planları (örneğin seçici kesintiler, anlık tüketim kısıtlamaları gibi) hazırlanacak.

Yüksek elektrik talebi ile baş etmenin yöntemlerinden biri olan akıllı şebekeler ile ilgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz.

Ülkemiz dünyanın en büyük metropollerinden birini barındırıyor, ayrıca elektrik şebekelerinin sebep olduğu orman yangınlarından da oldukça muzdaribiz. Bu açıdan, işlerin daha zorlaşacağı aşikârken bizim de benzeri tedbirleri acilen uygulamaya geçirmemiz şart.

BİTERKEN
Yeşil Büyüme ile İşbirliği Yapın

Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.