Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-117

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Net-Sıfır Bankacılık Birliği'nin Karbonsuzlaşma ve Sürdürülebilir Dönüşüm İçin Hayati Önemi

  • Binalarda Enerji Verimliliği Proje Yarışması

  • CDP, PCAF Sera Gazı Standardı İle Uyumlu Çalışacak

  • ESG Stratejileri Hukuk Departmanlarına Emanet

  • Denizcilik Sektörü Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII)'nde Düzeltmelere Gidecek

  • Gayrimenkulde Sürdürülebilirliğin Geleceğini Şekillendiren Trendler

  • Çin’in Temposu Baş Döndürüyor

HAFTANIN SPONSORU

Ücretsiz Yeşil Büyüme Webinarı

🌍 Etkinlikte, Avrupa Birliği’nin en güncel sürdürülebilirlik düzenlemeleri olan CSRD (Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi) ve ESRS (Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları) ile gelen yeni gereksinimlerin finans sektöründe yer alan şirketlere olan etkilerini masaya yatıracağız.

💡 Webinar İçeriği:

  • Sürdürülebilir Finansın Önemi: ESG faktörlerinin finansal karar süreçlerine entegrasyonu

  • ESRS ve CSRD’nin Rolü: Sürdürülebilirlik raporlamasının finansa etkileri

  • Etki Analizi: Yeni raporlama standartlarının getirdiği zorluklar ve fırsatlar

  • Uygulama Örnekleri: CSRD ve ESRS raporlama pratikleri

Yaklaşık 1 saat sürecek olan webinarda, AB Taksonomisi’nin sürdürülebilir finans içindeki yerini temel seviyede anlamış olacak ve gelecekteki daha derinlemesine eğitimler için hazırlıklı hale geleceksiniz.

📅 Tarih: 17 Eylül | 🕑 Saat: 14:00 - 15:30

ÖNE ÇIKAN KONU

Net-Sıfır Bankacılık Birliği'nin Karbonsuzlaşma ve Sürdürülebilir Dönüşüm İçin Hayati Önemi

Net-Sıfır Bankacılık Birliği (NZBA), bankaların 2050 yılına kadar kredi ve yatırım portföylerini net sıfır emisyon hedefiyle uyumlu hale getirme taahhüdünü içeren küresel bir inisiyatif. Bankaların öncülüğünde ve Birleşmiş Milletler çatısı altında bir araya gelen bu birlik, bankaların finansal stratejilerini sadece kâr odaklı olmaktan çıkarıp, iklim değişikliği ile mücadelede aktif bir rol almalarını sağlayacak şekilde dönüştürmelerini hedefliyor. 

NZBA Neden Önemli?

NZBA'ya katılan bankalar, 1,5°C küresel ısınma hedefi doğrultusunda, karbon ayak izlerini azaltma yolunda iddialı ve bilimsel temelli hedefler belirliyorlar. Bu taahhüt, öncelikle bankaların en fazla sera gazı emisyonuna neden olan sektörlerdeki (enerji, taşımacılık, inşaat vb.) finansman faaliyetlerini yeniden şekillendirmelerini zorunlu kılıyor. Ayrıca, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için bankalar, 18 ve 36 aylık sürelerde raporlama yaparak şeffaflık sağlamak zorundalar. Nihai olarak ise bankaların tüm portföyünün net-sıfıra ulaşması hedefleniyor. Böylece reel sektörde de ciddi bir karbonsuzlaşmaya ulaşılacağı tahmin ediliyor. 

Peki bu karbonsuzlaşma yolculuğu nasıl hayata geçirilecek? Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için bankalar, belirli aralıklarla raporlama yaparak şeffaflık sağlamak zorundalar.

18 Aylık Hedefler: NZBA taahhüdünün imzalanmasından sonraki 18 ay içinde, bankalar 2030 yılına kadar olan ilk ara hedeflerini raporlamakla yükümlüdür. Bu hedefler, bankaların en büyük sera gazı emisyonu ve emisyon yoğunluğuna sahip sektörlerini önceliklendirecek şekilde belirlenmelidir.

36 Aylık Hedefler: İlk öncelikli hedeflerin ardından, NZBA taahhüdünün imzalanmasından itibaren en geç 36 ay içinde, bankalar finanse edilen emisyonların önemli bir çoğunluğunu kapsayan ve dokuz öncelikli sektörü (tarım, alüminyum, çimento, kömür, ticari ve konut gayrimenkulleri, demir ve çelik, petrol ve gaz, enerji üretimi ve taşımacılık) içeren kapsamlı bir karbon azaltma hedefleri setini belirlemek zorundadır. Bu hedefler en geç 2030 yılı için belirlenmelidir.

NZBA'nın Sürdürülebilir Finans İçin Önemi

Sürdürülebilir finans, sadece çevresel değil, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirliği de güvence altına alıyor. NZBA gibi girişimler, finans sektörünün dönüşümünü hızlandırarak, bankaların sadece finansal kârı değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel etkilerini de göz önünde bulundurmasını teşvik ediyor. Bu dönüşüm, hem bankaların hem de müşterilerinin düşük karbonlu bir geleceğe geçişini destekliyor. Sürdürülebilir finansın doğası gereği bu karbonsuzlaşma ve portföyü karbonsuzlaştırma çabaları yalnızca çevreye ve iklime katkı sunmakla kalmayacak. İklim değişikliği ve çevresel felaketlerden kaynaklı geçiş riskleri ve fiziksel riskler de düşünüldüğünde net-sıfır yolculuğu bankaların risk yönetimlerinde de önemli yer tutacak ve bankaları iklimle bağlantılı risklere karşı dirençli hale getirecek. Böylece bankaların daha karbon düşük faaliyetleri fonlaması hem kendi uzun vadeli finansal dayanıklılığına destek olacak hem de iklim değişikliği ile mücadelede öncü bir rol oynayacak.

TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

Binalarda Enerji Verimliliği Proje Yarışması

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji verimliliği konusunda farkındalığı artırmak ve bu alandaki başarılı projeleri teşvik etmek amacıyla "Binalarda Enerji Verimliliği Proje Yarışması" düzenliyor. Farklı türdeki binalarda enerji tasarrufu ve çevreye duyarlılığı ön plana çıkaran projelerin paylaşılmasını ve ödüllendirilmesini hedefleyen yarışmada binalar dört kategoride değerlendirilecek. Kategoriler ve başvuru şartları ise şöyle:

  • Kamu Binaları: Bu kategorideki binalar otomatik olarak yarışmaya dahil edilecek.

  • Ticari ve Hizmet Binaları: 20.000 m²'den büyük bir inşaat alanına sahip olan ya da yıllık enerji tüketimi 500 TEP'i geçen binalar başvurabilir.

  • Yeni Binalar: 2023 yılında tamamlanan ve en az 5000 m² inşaat alanına sahip binalar bu kategoriye dahil edilecek.

  • Üniversite Binaları: Kamu veya özel üniversitelerin binaları bu kategoride yarışacaklar. Kamu üniversiteleri otomatik olarak değerlendirmeye alınırken, özel üniversitelerin ayrıca başvuru yapması gerekiyor.

Yarışma için son başvuru tarihi 31 Ekim 2024 olarak belirlenmiş.

Yarışma hakkında detaylı bilgi edinmek, katılım koşullarını öğrenmek ve başvuru formlarına ulaşmak için burayı tıklayınız.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

CDP, PCAF Sera Gazı Standardı İle Uyumlu Çalışacak

Finans kuruluşlarının net sıfır yolculuklarının kendine özgü birtakım dinamikleri bulunuyor. Doğrudan emisyonlar bakımından çok önemli bir ayak izi bulunmayan sektörün asıl iklim etkisi finansal faaliyetlerinden kaynaklanır. Portföy etkisi de denen bu durumun materyalize edilmesi ise standart belirleyici kuruluşların hâlâ üzerinde çalıştıkları ve geliştirmeye çalıştıkları bir alan olmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta bu alanda önemli bir gelişme yaşandı ve iklim bildirimi alanında önemli bir yerde bulunan CDP, finans kuruluşlarının finansal faaliyetlerle ilişkili emisyonlarını (Scope 3, Kategori 15) daha şeffaf ve tutarlı bir şekilde raporlayabilmelerini sağlamak adına PCAF (Karbon Muhasebesi Finansal Ortaklığı) ile ortak çalışma kararı aldığını duyurdu.

2015 yılında finans kuruluşları tarafından başlatılan bir girişim olan PCAF'ın geliştirdiği Sera Gazı Hesaplama Standardı ile CDP raporlamasının uyum sağlaması, portföy etki metriklerinin raporlanmasını kolaylaştıracak ve bu metriklerin standart bir şekilde raporlanabilmesine katkı sunacaktır.

Finans kuruluşlarının portföylerinden kaynaklanan emisyonların operasyonel emisyonlarından yaklaşık 750 kat fazla olduğu ve CDP raporlaması yapan finans kuruluşu sayısının geçtiğimiz sene %75 artış gösterdiği göz önüne alındığında, bahse konu işbirliği, özellikle TSRS raporlaması yapacak finansal kuruluşların raporlarının daha tutarlı gelmesini de sağlayabilir.

CDP'nin PFAC ile olan işbirliğinin detaylarını irdeleyen webinar kaydını buradan izleyebilirsiniz.

ESG Stratejileri Hukuk Departmanlarına Emanet

ESG alanında dünya genelindeki artan baskı birçok şirketi ESG stratejisi oluşturmaya ve bu stratejileri iş anlayışına entegre etmeye itti. Elbette bu, bugünden yarına halledilebilecek bir iş değil ve her şirketin konuyu ele alış şekli imkanları, yapısı ve şirket kültürüyle birebir alakalı. Ancak düzenlemelerin karakteri ve ESG kavramının birinci elden ilgilendiği konular bu stratejilerin ele alınış biçimini de giderek daha fazla şekillendiriyor.

Global hukuk firması Morrison Foerster, şirketlerin ESG stratejilerinde ve yapılanmalarında hukuk departmanlarının rolünü incelediği bir anket çalışması yapmış. Çalışmaya göre giderek karmaşıklaşan düzenlemeler ve artan yeşil yıkama riski, şirketlerin ESG politikalarında hukukçuların ağırlığının giderek artacağına işaret ediyor. Anketin bulgularına kısaca göz atacak olursak:

Hukuk Departmanlarının Rolü Artıyor: Anket, şirketlerin ESG stratejilerinin giderek hukuk departmanları tarafından yönetildiğini gösteriyor. 2024'te ankete katılan hukuk departmanı temsilcilerinin %25'i, organizasyonlarının ESG stratejilerini yönettiklerini belirtmiş, oysa bu oran 2023'te %9'du.

Üst Yöneticilerin Etkisi Azalıyor: ESG stratejilerinin yönetiminde CEO ve CFO gibi C-Level liderlerin rolünün azaldığı, bu görevi daha çok hukuk danışmanlarının devraldığı görülüyor. 2023'te C-Level liderlerin %56'sı ESG stratejilerini yönetirken, 2024'te bu oran %33'e düşmüş durumda.

ESG Uyumunda Sorumluluklar Devrediliyor: Diğer yandan hukuk departmanlarının ESG uyumundaki rolünde ise azalma gözleniyor. Bunu, ESG uyuma ilişkin sorumlulukların artık diğer departmanlarla paylaşılmasında mesafe alınmasına bağlayabiliriz.

ESG Stratejilerine Karşı Tedbirli Yaklaşım: Anket katılımcılarının %63'ü, ESG stratejilerinin kamuya duyurulmasının risk taşıdığını düşünüyor. Bu riskin ana nedeni ise mevzuat inceleme ve greenwashing (yeşil yıkama) davalarında görülen artış.

Anket elbette global bir dağılımı yansıtıyor ve Türkiye'de durumun henüz bu profesyonellik seviyesinde olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, ülkemizde de hukukçuların ESG konularında kendilerini geliştirme iştahlarının oldukça üst seviyede olduğunu Yeşil Büyüme olarak bize gelen taleplere bakarak bile rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu çalışmalar olgunlaştıkça ESG konuları bizde de daha profesyonel şekilde ele alınmaya başlanacaktır.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Denizcilik Sektörü Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII)'nde Düzeltmelere Gidecek

Küresel ticaretin bel kemiği denizcilik sektörü bir yandan değişen koşulların getirdiği operasyonel zorluklarla baş ederken diğer yandan da çevresel etkilerini en aza indirmeye yönelik önemli adımlar atıyor. Bu çabaların başında, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) karbon salımını azaltmaya yönelik stratejileri geliyor. Bu stratejilerin en önemli araçlarından biri olan Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII), gemilerin çevresel performansını ölçmek için geliştirildi. Ancak, CII uygulaması bazı gemi türleri için adil ve etkili sonuçlar vermediği için tartışmalara yol açıyor. Özellikle bunker gemileri, mevcut CII metodolojisinin zorluklarını en çok hisseden gemiler arasında yer alıyor.

CII Nedir? 

Karbon Yoğunluğu Göstergesi (CII), deniz taşımacılığı yapan gemilerin enerji verimliliğini ve karbon salınımını ölçen bir sistem. 1 Ocak 2023’te uygulamaya giren bu sistem, gemilere yıllık olarak A’dan (en iyi) E’ye (en kötü) kadar bir verimlilik derecesi veriyor. Derecelendirme, geminin taşıdığı yük miktarı, kat ettiği mesafe ve tükettiği yakıt gibi parametrelere dayalı olarak hesaplanıyor. Amaç, gemi sahiplerini ve işletmecilerini daha çevre dostu operasyonlara yönlendirmek ancak, sistemin tek tip bir çözüm sunma çabası, bazı gemi türlerinin performanslarının değerlendirilmesinde çeşitli zorluklara sebep oluyor.

Bunker Gemilerinin Karşılaştığı Zorluklar 

Bunker gemileri, diğer gemilere yakıt sağlamak amacıyla limanlar arasında kısa mesafelerde seyir yapar. Sundukları hizmetin doğası gereği bu gemilerin operasyonları genellikle kısa süreli ve sık seyirlerle sınırlıdır. Ancak mevcut CII metodolojisi, bu tür gemilerin kısa mesafeli seyirlerini yeterince dikkate almadığı için bunker gemileri düşük derecelendirmeler alabiliyor. Bu da operasyonel maliyetlerin artmasına ve çevreye uyum sağlama çabalarının zorlaşmasına yol açıyor.

IBIA’nın Önerisi

Uluslararası Bunkerciler Birliği (IBIA), bu soruna dikkat çekerek bunker gemileri için CII metodolojisinde değişiklikler yapılmasını öneriyor. IBIA, IMO’nun CII sistemini gözden geçirdiği şu günlerde, kısa mesafeli seyirler yapan gemiler için bir “düzeltme faktörü” eklenmesi gerektiğini savunuyor. Böylece, bunker gemileri gibi özel operasyon koşullarına sahip gemilerin çevre dostu olma çabaları cezalandırılmamış olacak.

IBIA’nın IMO temsilcisi Dr. Edmund Hughes, bu konuda yaptığı açıklamada, “CII sisteminin uluslararası deniz taşımacılığını destekleyen tüm gemi türlerine adil bir şekilde uygulanması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle, CII metodolojisinde kısa mesafeli seyirler yapan gemiler için gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz” dedi.

Önümüzdeki Süreç ve Beklentiler 

IMO, 2024 Mart ayında yapılan toplantısında CII sistemindeki eksiklikleri kabul etmiş ve bu eksikliklerin gözden geçirilmesi için çalışmalar başlatmıştı. Eylül ayında yapılacak olan IMO’nun Deniz Çevresini Koruma Komitesi (MEPC) 82. oturumunda, bu eksikliklerin ele alınması ve IBIA’nın önerdiği değişikliklerin değerlendirilmesi bekleniyor.

Gayrimenkulde Sürdürülebilirliğin Geleceğini Şekillendiren Trendler

Ticari gayrimenkul sektörü, sürdürülebilirliğin giderek daha büyük bir öncelik haline gelmesiyle birlikte büyük bir dönüşümden geçiyor. Çevresel, teknolojik, düzenleyici ve sosyal dinamikler bu değişimi yönlendiriyor ve sektörde yeni stratejilerin şekillenmesine yol açıyor. Sektöre yönelik olarak gözlemlediğimiz ve  bu dönüşümü yönlendiren temel eğilimleri şöyle özetleyebiliriz:

İlk olarak, iklim değişikliği hayatımızın her alanını etkilediği gibi gayrimenkul sektörünü de derinden etkiliyor. Eskiden göz ardı edilebilen çevresel riskler, şimdi projelerin planlanmasından değerleme süreçlerine kadar her aşamada dikkate alınıyor. Örneğin, sel riski altındaki bir bölgeye yatırım yapmak artık eskisi kadar mantıklı görülmüyor. Şirketler, bu yeni dünyada ayakta kalabilmek için daha dayanıklı ve çevre dostu projelere yöneliyor.

Bir diğer önemli konu ise sürdürülebilir finans. Yeşil binalar ve çevre dostu projeler için verilen krediler ve tahviller, sektörde büyük bir dönüşüm yaratıyor. Artık yatırımcılar sadece finansal getiriyi değil, aynı zamanda projelerin çevresel ve sosyal etkilerini de göz önünde bulunduruyor. Bu da sektörde daha bilinçli ve sürdürülebilir adımlar atılmasını sağlıyor.

Regülasyonlar ve raporlama gereksinimleri de hızla değişiyor. Özellikle büyük şehirlerdeki yeni projeler, artık çok daha sıkı çevresel standartlara tabi. Şirketler, bu standartlara uyum sağlamak için şeffaf ve hesap verebilir olma yolunda adımlar atmak zorunda kalıyor.

Teknoloji ise bu dönüşümün en büyük destekçisi. Akıllı bina teknolojileri sayesinde hem binalar daha verimli hale geliyor hem de çevresel ayak izleri küçülüyor. Bu da hem yatırımcılar hem de kullanıcılar için cazip projelerin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Son olarak, sosyal sorumluluk konusu da önem kazanıyor. Gayrimenkul sektörü artık sadece binalar inşa etmekle kalmıyor, aynı zamanda topluma değer katan projelere imza atıyor. Sosyal konut projeleri, yeşil alanlar ve topluluk merkezleri gibi girişimler, sektörde fark yaratıyor.

Özetle, gayrimenkul sektörü, gözlemlediğimiz bu trendlerle birlikte daha sürdürülebilir ve topluma duyarlı bir yöne doğru evriliyor. Dönüşüm, yakalayabilen şirket ve yatırımcılar için büyük fırsatlar sunuyor.

Yeşil Büyüme, gayrimenkul şirketlerine özel sektörel eğitimler veriyor. Ayrıntılar için bize ulaşın.

GLOBAL

Çin’in Temposu Baş Döndürüyor

Çin, sürdürülebilirlik hedeflerine yönelik önemli adımlar atmaya devam ediyor. Ülke, 2025 yılına kadar 1200 GW yenilenebilir enerji kapasitesine ulaşarak, 2030 hedefine birçok uzmanın beklediğinden çok daha önce ulaştı. Bu başarının arkasında ise, kapsamlı ve stratejik politikalar yer alıyor. Çin’in enerji dönüşümüne katkı sağlayan Whole-Country Rooftop PV programı, ülke genelinde çatı tipi güneş panellerinin yaygınlaşmasını sağladı ve temiz enerjiyi doğrudan yerel topluluklara ulaştırdı. Bununla birlikte, pandemi sonrası ekonomik canlanma ve talebin hızla toparlanması, üretim kapasitesinin önemli ölçüde artmasına imkan tanıdı. Sürekli gelişen teknoloji, üretimde verimliliği artırdı, operasyonel maliyetleri düşürdü ve daha yüksek enerji çıkışı sağladı. Ayrıca, batarya depolama ve şebeke altyapısı gibi destekleyici teknolojiler, bu hızlı kurulumları mümkün kıldı.

Ancak, yenilenebilir enerji kapasitesinin artması, Çin'in ajandasındaki tek sürdürülebilirlik gündemi değil. Ülkenin bir sonraki büyük hedefi, bu büyüyen yenilenebilir enerji gücünü kullanarak kömür santrallerini erken emekli etmek ve enerji şebekesini %15'ten %100 yeşil enerjiye dönüştürmek. Çin’in bu alandaki kararlı adımları, net-sıfır hedefine ulaşma yolunda büyük bir ilerleme kaydedilmesini sağlıyor.

Bu başarılar, Çin’in rekabetçi politikaları ve elektrikli araç (EV) sektöründe de kendini gösteriyor. Çin, 2025 yılına kadar yeni enerji araçlarının (NEV) satışlarında %50 pazar payına ulaşmayı hedefliyor. Elektrikli hafif ticari araçlar (LDV) ve 2/3 tekerlekli araçlar gibi segmentlerde küresel liderliğini sürdürüyor ve 2035 yılına kadar tüm modlarda elektrikli araç satış payının %80'e ulaşması bekleniyor. Çin’in yenilenebilir enerji hedefleri, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda ekonomik büyümeyi de destekleyen geniş çaplı reformlarla destekleniyor.

Çin’in sürdürülebilir finans ve enerji alanında attığı bu adımlar, yalnızca ülkenin gelecekteki enerji politikalarını şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda küresel arenada da önemli bir örnek teşkil ediyor. Yenilenebilir enerji üretim kapasitesini artırırken, elektrikli araç sektöründeki liderliğini koruma çabaları, Çin’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynuyor. Bu dönüşüm, diğer ülkeler için de kritik dersler ve fırsatlar sunuyor.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik: