Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 138

Değerli okuyucularımız,

Yeşil Büyüme Haftalık Bülten ekibi olarak, Ekim 2022’den bugüne kadar 138 hafta boyunca Türkiye'nin kurumsal sürdürülebilirlik alanındaki en kapsamlı bilgi kaynağını sizlere ücretsiz ulaştırdık

Bültenlerin derslerde öğrencilerle paylaşıldığını, şirket içi yazışmalarda yönetici özeti ve referans olarak kullanıldığını ve sektör uzmanlarının verimliliğini artırdığını görmek bizleri mutlu etti. Bültenimizin sektörde bu denli değer yaratması, sunduğumuz içeriğin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.

Bu değerin bir karşılığı olarak bültenimiz, 6 Şubat’tan itibaren ayda yalnızca ~100 TL (3$) veya yıllık abonelik ile 2 ay tasarruf ederek ~1000 TL (30$) karşılığında sizlerle olmaya devam edecek. 

Bu 100 TL karşılığında;

  • Ayda en az 4 adet bülten okuyacak,

  • Ekibimizin yabancı dillerdeki makaleleri inceleyerek oluşturduğu Türkçe analizlere erişebilecek,

  • Kurumsal Sürdürülebilirlikte en güncel gelişmeleri yorumlayabilecek,

  • Yayınlanan en yeni analiz ve raporlara erişebilecek,

  • Regülasyonlardaki gelişmeleri geç kalmadan öğrenmeye devam edebileceksiniz.

Abonelik sürecine geçmek istemeyen okuyucularımız, bültenin ücretsiz versiyonunda kalabilecekler. 

Ücretsiz versiyonda:

  • Her hafta bültendeki makalelerden bir tanesine erişim sağlayabilir,

  • Yabancı dildeki kaynaklara yönlendiren bağlantılara ulaşabilirsiniz.

İlginiz ve anlayışınız için şimdiden teşekkürler.

Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Avrupa Dışı Şirketler İçin Yeni Raporlama Standartları Geliyor

  • Nükleer Enerjide Yeni Dönem

  • 2025'in Öne Çıkan 10 Sürdürülebilirlik Trendi

  • Şirketlerin Sürdürülebilirlik Karneleri: CDP Health Check Raporu

  • KOBİ’ler İçin Yeni Gönüllü Raporlama Çerçevesi

  • AB Havacılık Çevre Raporu Yayımlandı

  • AB, Sürdürülebilirlik Raporlama Yükümlülüklerini Azaltmayı Görüşecek

ÖNE ÇIKANLAR
Avrupa Dışı Şirketler İçin Yeni Raporlama Standartları (NESRS) Geliyor

Bilindiği üzere CSRD, 2024 yılı itibarıyla yürürlüğe girdi ve şirketler ilk raporlarını bu sene içerisinde hazırlayacaklar. Ancak AB dışında konuşlu şirketler için raporlama yükümlülüğü ise 2029 yılında (2028 yılı verileriyle) başlayacak.

Bu kapsamda CSRD'nin şirketler için getirdiği raporlama çerçevesi olan ESRS (Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları)'lerin AB dışı şirketleri için uyarlanmış versiyonu olan NESRS (Non-EU Sustainability Reporting Standards)'lerin hazırlıkları da devam ediyor.

ESRS'leri kaleme alan kuruluş olan EFRAG, AB dışı şirketler için geçerli olacak standartların taslak metinlerini 15 Ocak'ta onayladı. Buna göre taslaklar, iki temel standardı (NESRS 1 ve 2) ve bunların yanı sıra çevresel, sosyal, yönetişim gibi ayrı başlıklara odaklanan konu standartlarını kapsıyor.

EFRAG'ın hazırladığı taslak metni incelediğimizde ESRS'lere göre iki önemli fark göze çarpıyor:

  • ESRS'ler sürdürülebilirlik raporlamalarının çifte önemlilik prensibine göre hazırlanmalarını isterken NESRS'ler ise bu zorunluluğu kaldırıyor. Buna göre, Avrupa dışı şirketler raporlarını sadece etki önemliliği prensibine göre hazırlayabilecekler. Bununla birlikte, NESRS, şirketlere opsiyonel olarak finansal risk/fırsat tarafını da raporlayabilme fırsatı sunuyor. Fakat bu tercihe dair yol haritası henüz net değil; ayrıca şirketlerin “olumlu” etkileri öne çıkarması durumunda olumsuz etkileri göstermesi de zorunlu.

EFRAG Taslak Metninden Alıntı: Çifte Önemlilik Etki Önemliliği Olarak Değiştiriliyor

  • Bir başka önemli farklılık ise, NESRS'nin, şirketlerin Avrupa dışı operasyonlarının raporlama kapsamı dışında bırakılabilmesine yönelik bir opsiyon içermesi. Yani örneğin bir Türk şirketi, raporlamasını temel olarak AB’deki faaliyetleriyle sınırlayabilecek. Ancak burada önemli bir istisna söz konusu: NESRS 1 ve 2 (genel gereklilikler) ile iklim standardı (NESRS E1) bu kapsama sınırlama uygulamasına dahil değil. Bu standartlarda tüm küresel faaliyetler dikkate alınmak zorunda olacak.

EFRAG Taslak Metninden Alıntı: AB Dışı Şirketlerin Avrupa Dışı Faaliyetleri Kapsam Dışında Bırakılıyor

Taslakların resmi olarak kabulü için bir kamuoyu istişaresi (public consultation) döneminin başlatılması ve sonrasında olası revizyonların yapılması planlanıyor. EFRAG, nihai metinleri 2025 yılı Kasım ayına kadar Avrupa Komisyonu’na sunmayı hedefliyor. Komisyon’un resmi onayıyla birlikte, NESRS’lerin en geç Haziran 2026 itibarıyla yürürlüğe girmesi bekleniyor. İlk raporlama yükümlülüğüyse 2029’da (2028 verilerine dayanarak) başlayacak.

Y🌎RUM: NESRS'lerin şirketlerin Avrupa dışı operasyonlarını raporlama kapsamı dışına çıkarması, özellikle karmaşık tedarik zincirine sahip şirketler için zorluk çıkarabilir. Hatta standartları hazırlayan EFRAG bünyesindeki bazı kurul üyelerinin de, şirketlerin hangi ürünlerin AB’ye gittiğini ve hangilerinin gitmediğini ayırmanın fiilen çok zor olabileceğini belirterek bu sınırlama opsiyonuna itiraz ettiğini biliyoruz. Ancak taslak metin yine de onay aldı.

NSRS'ler ile ilgili şirketlere tavsiyelerimiz ise şunlar olabilir:

  • AB içinde faaliyet gösteren global gruplar, 2028’e kadar sürdürülebilirlik veri toplama ve raporlama süreçlerini yeniden gözden geçirmeli.

  • Şirketlerin, tedarik zinciri takibi ve organizasyonel veri yönetimi alanlarında erkenden hazırlık yapması önemli.

  • Çifte önemlilik raporlaması yapan AB merkezli iştirakler, grubun geri kalanıyla uyum sorunları yaşamamak adına şimdiden koordinasyona başlamalı.

Nükleer Enerjide Yeni Dönem

Fosil yakıtlardan çıkış imkanlarının daha fazla araştırılmaya başlanmasıyla birlikte nükleer enerjiye olan teveccühün de arttığı dikkatli okuyucularımızın gözünden kaçmamıştır. Konu son dönemde, özellikle büyük teknoloji şirketlerinin yaptığı SMR (small modular reactor) yatırımlarıyla birlikte gündeme gelse de olayın boyutunun sadece bunlarla sınırlı olmadığını söyleyebiliriz.

Uluslararası Enerji Ajansı, geçtiğimiz hafta yayımladığı “Nükleer Enerji İçin Yeni Dönem” isimli raporunda bu alandaki son durumun röntgenini çekmiş ve gelişmelere ilişkin öngörülerde bulunmuş: 

2023 yılında 30'dan fazla ülkede 410'dan fazla reaktör faaliyet gösterdi ve küresel elektrik arzının %9'u nükleer enerji kaynaklı gerçekleşti.

Nükleer enerji, hidroelektrikten sonra en büyük ikinci düşük emisyonlu elektrik kaynağı konumunda.  Nükleer reaktörler; rüzgâr enerjisine göre %20, güneş enerjisine göre ise %70 oranında daha fazla elektrik üretmekte.

2023 Yılı Küresel Düşük Emisyonlu Elektrik Üretim Kaynakları

Dünya çapında faaliyette olan reaktörlerin %70'inden fazlası gelişmiş ülkelerde bulunuyor ancak bu filo artık eskimiş durumda. Gelişmiş ülkelerin ortalama reaktör yaşı 36 iken gelişmekte olan ülkelerdeki reaktörler ortalama olarak 18 yaşında.

Nükleer enerjinin AB'nin elektrik üretimindeki payı gittikçe düşüyor. Bu pay 1997'de %34 iken halihazırda %23'e düşmüş durumda.

Pazar liderliği diğer alanlarda olduğu gibi burada da Çin'e geçmek üzere. Dünya genelinde 2017'den bu yana inşasına başlanan 52 reaktörün 48'i Çin ya da Rus tasarımı. Bu durum raporda nükleer enerji ile ilgili ileride yaşanabilecek en büyük sorunlardan biri olarak lanse edilmiş. Çin şu anda dünyada faaliyette olan en büyük üçüncü nükleer filoya sahip. 

Son birkaç yıldır yeni nükleer santrallerin inşasına ve mevcut olanların ömürlerinin uzatılmasına yönelik ilgi artmış durumda ve 2025 yılında nükleer santrallerden elde edilen üretimin tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşması bekleniyor. Bu duruma sebep olan olağan şüpheliler ise belli: enerji güvenliği kaygıları, politika desteğinin güçlenmesi, teknolojik ilerlemeler ve düşük emisyonlu sevk edilebilir enerjiye yönelik artan ihtiyaçlar.

Nükleer Enerji Kapasitesi Gelişimi İçin Yapılan Yatırımlar, 2000-2023

Nükleere yapılan yatırım 2023 yılında yaklaşık 65 milyar ABD dolarına ulaşarak on yıl önceki seviyenin neredeyse iki katına çıkmış durumda. Yukarıda da bahsettiğimiz küçük modüler reaktörler (SMR) özellikle ilgi çekiyor. Dünya genelinde birçok yatırımcı, özellikle veri merkezlerine güç sağlamak üzere 25 GW'a kadar SMR kapasitesi geliştirme planları yapmakta.

Bu durum nükleer enerji yatırımı ve işletmesinde bir anlayış değişikliğini de doğuracak gibi duruyor: Daha önceleri hep devletlerin projelendirdikleri ve işlettikleri nükleer enerji alanına artık özel sektör yatırımlarının da giriş yapabilmesi mümkün hale geldi.

Y🌎RUM: Raporda ülkemiz nükleer enerjiye yatırım yapan ülkeler arasında üçüncü sırada. Ayrıca 2022’de yayımlanan Ulusal Enerji Planı’na göre 2035 yılında 7.2 GW, 2050’de ise SMR’ler de dahil olmak üzere 20 GW’lık bir kapasite hedefimiz mevcut. Ancak raporda nükleer enerjinin yaygınlaşmasında önemli kısıtlarda biri olarak görülen “teknolojilerin belli ülkelerin elinde tekelleşmesi” durumu bizim için de geçerli.

İnşaatları Devam Eden Yeni Reaktörler

EĞİTİM
Sürdürülebilirlik Profesyonelleri İçin Yapay Zeka Kullanımı

Yapay zekanın hayatımızın ne kadar içinde olduğundan -özellikle de bu bültenin okuyucularına- uzun uzun bahsetmeye gerek yok. Artık konuşulması gereken şey, “AI'yı nasıl işimizin bir parçası haline getirebiliriz?” olmalı.

Yapay zeka teknolojileri diğer sektörlerde olduğu gibi artık sürdürülebilirlik profesyonellerinin de etki alanlarını genişletmeleri ve iş süreçlerini daha verimli hale getirmeleri adına önemli bir araç haline geldi.

Yeşil Büyüme olarak bu ihtiyaca cevap verebilmek adına “Sürdürülebilirlik Profesyonelleri İçin Yapay Zeka Eğitimi”ni tasarladık.

Katılımcılar; haftalık yönetim raporlarından paydaş iletişim materyallerine, sürdürülebilirlik sunumlarından güncel gelişmelere kadar pek çok konuda AI destekli içgörüler elde edebilir ve bu sayede hem zamandan tasarruf edip hem de elde ettikleri çıktıların kalitesinde fark yaratabilirler.

Eğitim İçeriğine Kısa Bir Bakış

  • Perplexity, Claude, Google DeepMind, ChatGPT ve NotebookLM gibi araçlarla uygulamalı seanslar

  • Sektöre özgü analizleri güçlendirecek yapay zeka kullanım teknikleri

  • Sürdürülebilirlik projelerini hızlandıracak raporlama ve sunum ipuçları

📍 Mekan: Çevrimiçi Zoom
📅 Tarih: 6 Şubat 2025 Perşembe
🕒 Saat: 13:00-16:30 TSİ
🪙 Ücret: 5.000 TL / Profesyonel Paket Abonelerine 3000 TL

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
2025'in Öne Çıkan 10 Sürdürülebilirlik Trendi

Hep söylüyoruz: sürdürülebilirlik artık yalnızca bir kavram değil; iş dünyasında kalıcı bir gerçeklik haline geldi. Her yılın getirdikleri ve götürdükleri olur ancak 2025 yılı, sürdürülebilirlik stratejilerini şekillendiren trendlerin öne çıktığı bir yıl olacak gibi görünüyor. Diğer yandan, dünya genelinde politika, enerji dönüşümü, iklim finansmanı, karbon piyasaları ve yapay zeka gibi alan ve konular kendi içerdikleri bağlamların yanı sıra sürdürülebilirliği ilgilendiren yönleriyle de tartışmalarının merkezinde yer alıyor. 

S&P Global, 2025 yılı için öngörülen sürdürülebilirlik trendlerini 10 önemli başlık açısından irdelemiş:

  • Politika: 2024’te yaşanan seçim yoğunluğu, sürdürülebilirlik politikalarını şekillendirmişti. 2025'te ise enerji güvenliği ve ekonomik büyüme, çevre politikalarına yön veren ana unsurlar arasında yer alacak. 

  • Enerji Dönüşümü: Temiz enerji teknolojilerindeki ilerlemeler devam ederken, birçok ülke enerji güvenliği ve ekonomik öncelikler nedeniyle  fosil yakıtlara yönelmeye devam ediyor. Özellikle veri merkezlerine olan talebin artması, enerji geçişi hedeflerini daha da karmaşık hale getiriyor. 

  • İklim Riskleri: Artan iklim kaynaklı felaketler, ülkeleri ve şirketleri uyum stratejilerine yatırım yapmaya zorluyor. Şiddetli iklim olaylarının ekonomik etkileri büyürken, şirketlerin bu riskleri finansal raporlamalarına entegre etmesi ve önleyici tedbirler alması bekleniyor. 

  • İklim Finansmanı: İklim değişikliği ile mücadelede finansman açığı büyürken, bu boşluğu kapatmak için yenilikçi çözümler de gittikçe ön plana çıkmakta. Yerel çerçevelerin iyileştirilmesi ve standartlaştırılmış finansman platformlarının geliştirilmesi, yatırımların ölçeklenebilirliğini artıracaktır. 

  • Karbon Piyasaları: Paris Anlaşması'nın 6. Maddesi üzerindeki anlaşmalar sayesinde uluslararası karbon ticareti hız kazanıyor. 2025 yılında karbon piyasalarındaki yatırımlar artarken, ülkelerin karbon emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmak için bu mekanizmaları daha etkin kullanması öngörülüyor.

  • Doğa ve Biyolojik Çeşitlilik: 2025 yılında şirketlerin doğayı sürdürülebilirlik stratejilerine daha fazla dahil etmesi bekleniyor. Biyoçeşitlilik kaybını önlemeye yönelik finansal araçların (örneğin mavi tahviller) yaygınlaşmasının doğa temelli çözümlerin benimsenmesini hızlandırması bekleniyor.

  • Tedarik Zincirleri: Korumacı ticaret politikalarının artışı, yeni tedarikçi arayışını zorlaştırabilir ve ürün maliyetlerini artırabilir. Bu durum, şirketlerin erişilebilirlik ve uygun fiyat hedeflerine ulaşmasına engel oluşturabilir. 

  • Adil Dönüşüm: Adil enerji geçişinin tanımı ve finansman sorumluluğu, 2025'te küresel gündemin önemli başlıkları arasında yer alıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede alınan önlemlerin, dezavantajlı gruplar üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek, kapsayıcı bir geçiş süreci açısından kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor.

  • Yapay Zekâ: Yapay zekânın enerji kullanımıyla ilgili tartışmalar, sürdürülebilirlik açısından önemli. YZ, enerji verimliliğini artırma ve karbon emisyonlarını ölçme gibi faydalar sunarken, veri merkezlerinin artan enerji talebi, bu teknolojilerin sürdürülebilirliğinin sorgulanmasına neden oluyor.

  • Sürdürülebilirlik Raporlaması: 2025 yılında, sürdürülebilirlik raporlaması konusunda küresel uyum çalışmaların hız kazanması bekleniyor. Avrupa Birliği'nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) gibi düzenlemeler, şirketlerin finansal ve çevresel etkilerini daha şeffaf bir şekilde raporlamalarını zorunlu hale gelmesi anlamına geliyor.

Şirketlerin Sürdürülebilirlik Karneleri Yayımlandı: CDP Health Check Raporu

CDP, Oliver Wyman ve Dünya Ekonomik Forumu işbirliğiyle hazırlanan Kurumsal Sağlık Kontrolü raporu, büyük şirketlerin çevresel sürdürülebilirlikte kat ettikleri yolu göstermesi açısından dikkat değer bir çalışma. Raporda iklim değişikliği ve doğa üzerindeki etkilerin azaltılması için atılan adımlar detaylı şekilde değerlendiriliyor.

2025 raporu, dünya genelindeki yaklaşık 25.000 şirketin verilerini temel alarak, şeffaflık, hedef belirleme, yönetim yaklaşımları ve bu süreçlerdeki ilerlemeleri beş ana başlıkta değerlendiriyor. Küresel piyasa değerinin %67’sini temsil eden bu veriler, şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğundaki performansını gözler önüne seriyor.

Bu raporda dikkatimizi çeken bazı verileri paylaşmak istiyoruz:

  • Rapora göre, şirketlerin yalnızca %10'u iklim ve doğa acil durumunu ele almak için somut adımlar atıyor. Bu şirketlerin ise yalnızca %1'i değerlendirilen en yüksek seviyeye ulaşıyor. Ayrıca rapor, şirketlerin büyük çoğunluğunun (yaklaşık %90'ı) ya en düşük seviyede kaldığını ya da asgari gereklilikleri karşıladığını belirtiyor. 

  • Şirketlerin %49’u faaliyet kaynaklı emisyonlarını raporluyor, bazı hedefler belirliyor ve iklim değişikliğiyle ilgili stratejileri süreçlere kısmen entegre ediyor.

  • Sadece şirketlerin %64’ü su verilerini, %46’sı ise ormanlara etkilerini paylaşıyor.

  • %89’u iklim riski değerlendirmesi yapıyor. Fakat %45’i net sıfır geçiş planına sahip.

  • %87’si tedarikçi ve müşterilerle emisyon azaltımı için iş birliği yapıyor.

  • Şirketlerin %9’u bütçelerinin %5’ini iklim geçiş planlarına uygun harcıyor.

KOBİ’ler İçin Yeni Gönüllü Raporlama Çerçevesi Onaylandı 

2024 yılında yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), belirli eşik değerlerin altında kalan işletmeleri kapsamıyordu. Ancak, bu kapsam dışındaki işletmelerin de sürdürülebilirlik raporlaması yapmaları teşvik ediliyor. Bunun temel sebeplerinden biri, mikro ve küçük şirketlerin, değer zinciri vasıtasıyla CSRD kapsamındaki büyük şirketlerle bağlantılı olmaları ve ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetimsel) verisi taleplerine maruz kalmaları. Bununla birlikte, küçük şirketlerin bu verileri standart bir çerçevede açıklamalarının finansmana erişimlerini kolaylaştırması ve uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomi oluşturulmasına katkı sağlaması hedefleniyor.

Bu kapsamda, Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu (EFRAG), borsada işlem görmeyen mikro işletmeler ve KOBİ’lerin sürdürülebilirlik raporlama ihtiyaçlarına yönelik geliştirdiği Gönüllü Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı’nı (VSME) resmen yayımladı. Standart, EFRAG’ın Avrupa Komisyonu’nun Eylül 2023’te açıkladığı KOBİ Destek Paketi’ni temel alarak, KOBİ’lerin daha kolay ve standart bir raporlama yapabilmelerini sağlamaya yönelik önemli bir adım. 

VSME, iki temel modülden oluşuyor. “Temel Modül”, raporlama yapacak şirketler için zorunlu olan bölümleri içeriyor. “Kapsamlı Modül” ise daha detaylı bilgi paylaşımı yapmak isteyen şirketler için isteğe bağlı bir yapı sunuyor. Bu yaklaşım, KOBİ’lerin bankalar, büyük şirketler ve yatırımcılardan gelen farklı ESG veri taleplerini tek bir formatta karşılamasına olanak tanıyarak raporlama yükünü hafifletiyor.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
AB Havacılık Çevre Raporu Yayımlandı

2050 yılında iklim nötrlüğüne giden yolda, "hard-to-abate" sektörlerden biri olan havacılığın önemi büyük. Dekarbonizasyonun zor olduğu sektörde giderek artan yolcu talebi ve hava trafiği, sürdürülebilir çözümleri her zamankinden daha önemli hale getiriyor. Bu kapsamda hazırlanan Avrupa Havacılık Çevresel Raporu havacılık sektörünün çevresel etkilerini ele alarak iklim değişikliği, gürültü ve hava kalitesine yönelik iyileştirme önerileri sunmuş.

Rapor, sürdürülebilir havacılık yakıtlarının (SAF) kullanımını artırmayı, hava trafik yönetiminde optimizasyonları hayata geçirmeyi ve verimli yakıt teknolojilerine geçişi öneriyor. Bu önlemlerle emisyonların en az üçte iki oranında azaltılabileceği belirtiliyor. Rapordaki bazı önemli bulgular şunlar:

  • 2023'te uçuş kaynaklı karbon emisyonları 133 milyon ton olarak hesaplandı ve 2019'a kıyasla %10 düşüş gösterdi.

  • ReFuelEU Havacılık düzenlemesiyle 2050 yılına kadar Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları (SAF) kullanım oranının %70'e çıkarılması hedefleniyor. SAF, net karbon emisyonlarını 2050 yılında en az 65 milyon ton (%47) azaltma potansiyeline sahip. 

  • Uçak motorlarının saldığı NOx ve partikül maddeler havaalanı çevresinde hava kalitesini olumsuz etkiliyor. NOx emisyonları, 2005'ten bu yana CO2 emisyonlarına göre daha hızlı arttı ve motor teknolojisinde gelişme olmazsa artmaya devam edeceği aşikâr.

  • Düşük karbon emisyonlu uçaklar (örneğin, elektrikli ve hidrojenle çalışan uçaklar) 2050'ye kadar kısa ve orta mesafeli uçuşlarda CO2 emisyonlarını %12 oranında azaltabilir.

  • Tek Avrupa Hava Sahası (SES2+) girişimi ile 2050 yılına kadar hava trafiği yönetiminde yapılan iyileştirmelerle 400 milyon ton CO2 tasarrufu sağlanabilir.

  • AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), 2013-2023 yılları arasında havacılıktaki net CO2 emisyonlarını 206 milyon ton azalttı. 2024'ten itibaren ücretsiz tahsisatların aşamalı olarak kaldırılması ve havacılık emisyon sınırının düşürülmesi planlanıyor.

  • Rapora göre küresel sürdürülebilirlik için SAF üretimi hızla artırılmalı. 2024’te SAF, jet yakıtı kullanımının sadece %0,53’ünü oluşturdu.

Rapor ayrıca hava trafiği talebinin artmasına rağmen çevreye verilen zararın azaltılabileceği üzerinde de duruyor. 2050'de yıllık uçuş sayısının 11,8 milyona ulaşması beklenirken, bu büyümenin emisyonları artırmamasının yolları da raporda tartışılmış.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
AB, Sürdürülebilirlik Raporlama Yükümlülüklerini Azaltmayı Görüşecek

Avrupa Birliği'nin, iklim ile ilgili düzenlemeleri sadeleştirmek ve şirketler üzerindeki raporlama yükünü azaltmak için gündemine aldığı Omnibus Yasa son dönemin en çok tartışılan konularından. Bir nevi torba yasa uygulaması olarak niteleyebileceğimiz  Omnibus Yasa, AB Yeşil Mutabakatı'nın üç önemli düzenlemesi olan AB Taksonomi Tüzüğü, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümülülüğü Direktifi'nde (CSDDD)'nde bazı değişiklikler öngörüyor. Bu hamlenin çıkış noktası doğru olabilir ancak herkes böyle düşünmüyor; özellikle bazı çevrelerde bu reform anlayışının işlerin sulandırılmasına çanak tutacağı endişesi hâkim.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Omnibus Yasa'yı tanıtırken reformun temel amacını şirketlerin üzerindeki gereksiz idari yükün azaltılması olarak tanımlamıştı. Ancak AB Dönem Başkanı Polonya'ya göre bu tanımlama çok jenerik ve ayrıntılandırılmaya ihtiyacı var. Bu kapsamda Polonya'nın tartışılmasını istediği başlıklar şunlar: 

  1. KOBİ’ler özelinde idari yüklerin azaltılması ve düzenlemelerin sadeleştirilmesine dair ne gibi fikirler var?

  2. Düzenleyici yüklerin hafifletilmesi konusunda Avrupa Komisyonu’nun dikkate alabileceği somut öneriler neler olabilir?

  3. Ortak yasa koyucular ve üye devletler sadeleştirme ve yük azaltma konusunda nasıl destek sağlayabilir?

Konuya bu sorular çerçevesinde yaklaştıkça durumun karmaşıklaştığını görüyoruz. Bunlardan biri de tedbirini erken alan şirketlerin durumu.

Öyle ki Nestlé, Ferrero, Unilever gibi önde gelen sermaye grupları tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu'na sunulan mektupta şirketler, şu ana kadar uyumluluk için ciddi yatırımlar yaptıklarını ifade ediyor ve şimdiye kadar kabul edilen regülasyonların yeniden gözden geçirilmesinin yasal belirsizlik yaratacağını belirtiyorlar.

Mektupta ayrıca CSDDD konusunun yeniden açılmasının gerekçesiz olduğu ve bu durumun mevcut uyum süreçlerini aksatabileceği üzerinde de durulmuş. Şirketler, Omnibus Yasa'nın, halihazırda yürürlükte olan düzenlemeler için pratik rehberlik ve destek sağlamaktan öteye geçmemesi gerektiği fikrindeler.

Y🌎RUM: Şu anda belki bu tartışmalar bizlere uzaktan hoş gelen davul sesi gibi tınlayabilir ancak mesela 2027 yılından itibaren TSRS yükümlüsü şirketlerin Türkiye Yeşil Taksonomisi kapsamındaki faaliyetlerini de raporlamak zorunda olacaklarını, burada sözü geçen Yeşil Taksonomi'nin de büyük oranda AB Yeşil Taksonomisi'nden esinlenerek oluşturulduğunu söylersek nasıl bir ekosistemin içerisinde olduğumuz daha iyi anlaşılabilir. Belki biraz gecikmeli ve hafifleyerek geliyor, ama Yeşil Mutabakat neticede bizi de etkiliyor.

EMAS ve ESRS Uyumu Sağlanıyor

Avrupa Birliği, sürdürülebilirlik ve çevresel şeffaflık konularında iş dünyasını dönüştürmek için adımlar atmaya devam ediyor. Bu dönüşüme dair son dönemde atılan adımlardan biri de, gönüllü bir çevre yönetim sistemi olan Eco-Management and Audit Scheme (EMAS) ile 2024 yılında yürürlüğe giren Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nın (ESRS) uyumlu hale getirilmesi oldu.

Avrupa Komisyonu ve EFRAG, gönüllü çevre yönetim sistemi EMAS ile  ESRS arasında uyumu güçlendiren bir çalışma yayımladı. Raporda, EMAS kapsamında hazırlanan Çevresel Beyanlar’ın, ESRS’nin raporlama gerekliliklerini karşılamak için doğrudan kullanılabileceğine dikkat çekiliyor. Bu sayede, EMAS kaydı bulunan 4.100’den fazla şirketin raporlama sürecinde zaman ve kaynak tasarrufu sağlayabilmesi amaçlanıyor.

Y🌎RUM: EMAS'ın, ESRS’ye uygun veri sağlamak için sağlam bir altyapı sunduğunu söyleyebiliriz. Şirketler, EMAS’ın sunduğu yönetim sistemini kullanarak çevresel hedeflerini takip ederken tutarlı ve düzenli raporlar ürettiler. Bu uyumluluk durumu, özellikle Yeşil Mutabakat’ın çevresel sürdürülebilirlik hedeflerini kurumsal süreçlere dahil etmek isteyen işletmeler için büyük bir kolaylık olacaktır.  

BİTERKEN
Yeşil Büyüme ile İşbirliği Yapın

Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.