- Yeşil Büyüme Haftalık Bülten
- Posts
- Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 133
Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 133
Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!
Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;
TSRS'de Kapsam Değişikliği
ESG Önerilerinde Değişen Eğilimler
AB'nin Tekstil Politikalarının Üçüncü Ülkelere Etkileri: Gana Örneği
AB'den Plastik Peletlere Yönelik Düzenlemeler
SKDM Soru-Cevap Dökümanı Güncellendi
Uluslarası Adalet Divanı İklim Duruşmaları Sona Erdi
TÜRKİYE’NİN NET SIFIR YOLCULUĞU
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları'nda Kapsam Değişti
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK), Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS)’nin kapsamında değişiklik getiren önemli bir karar yayımladı. Karar, bazı şirketleri kapsam dışına çıkarırken, bazı küçük ölçekli şirketler için de esneklikler getiriyor.
TSRS’ye Kimler Tabi?
TSRS, temel olarak sermaye piyasası araçları borsada işlem gören şirketler için geçerli. Hisse senedi, borçlanma araçları gibi finansal enstrümanları borsada işlem gören bu şirketler, TSRS’ye uyum sağlamak zorunda. Ancak burada kritik bir detay var: Bu şirketlerin SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) tarafından onaylanmış geçerli bir izahname veya ihraç belgesine sahip olmaları gerekiyor.
Kimler Kapsam Dışında?
Karar, belirli şirket gruplarını TSRS uygulama zorunluluğu dışında tutuyor:
Borsa İstanbul’un Yakın İzleme Pazarı’nda işlem gören şirketler. Bu pazarda yer alan şirketler, finansal durumları veya faaliyetleri nedeniyle yakından izlenen şirketlerdir.
Girişim Sermayesi Pazarı’ndaki şirketler. Bu pazar, genellikle küçük ölçekli girişim şirketlerini ve nitelikli yatırımcıları içeriyor.
Borsada işlem görmeyen, ancak halka arz edilmeksizin sermaye piyasası aracı ihraç eden şirketler. Bu şirketler SPK onaylı ihraç belgeleri olsa bile TSRS kapsamında değil.
Küçük Bankalar ve Mali Kurumlar İçin Önemli Esneklik
TSRS, bazı küçük ölçekli bankalar ve mali kuruluşlar için önemli bir esneklik sağlıyor. Çalışan sayısı 250’den az olan veya yalnızca tek şubesi bulunan bu kuruluşlar, TSRS kapsamındaki Kapsam 3 sera gazı emisyonu açıklama zorunluluğundan muaf tutuldu. Bu şirketler için raporlama zorunlu değil, ihtiyari olacak.
KGK Kurul Kararı'na buradan erişebilirsiniz.
KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ESG Önerilerinde Değişen Eğilimler
ESG konuları, sadece sürdürülebilirlik departmanlarının değil, yönetim kurulları ve üst düzey yöneticilerin de öncelikli gündeminde olması gereken kritik bir alan. Bu konuların yönetim kurullarında ele alınma sıklığı ve bağlamı ise sürdürülebilirlik hedeflerinin başarısında belirleyici bir rol oynuyor.
Küresel yönetim danışmanlığı firması ISS Corporate bu konuda oldukça aydınlatıcı bir araştırma yaptı. Çalışma, ABD şirketlerindeki hissedarların şirket yönetimlerine sunduğu resmi gündem maddelerinin (shareholder proposals) konularını ve bu önerilerin zaman içindeki değişimini inceliyor.
Shareholder Proposals Nedir? Hissedarlar, bir şirkette sahip oldukları hisse miktarının getirdiği haklar çerçevesinde, şirket yönetiminden belirli konuların genel kurulda tartışılmasını veya karara bağlanmasını talep edebilirler. Bu talepler “proposal” olarak adlandırılır.
ESG bağlantılı öneriler incelendiğinde rakamlar bize şunları söylüyor:
Çevresel ve Sosyal Önerilerde Artış Görülüyor (E&S Proposals): Son 10 yılda, çevre ve sosyal konulara odaklanan (örneğin; iklim değişikliği, çalışan hakları, çeşitlilik, insan sermayesi yönetimi) önerilerin sayısı önemli ölçüde arttı. 2024 yılında sunulan tüm hissedar önerilerinin %62’si çevresel ve sosyal konular hakkındaydı. Bu oran 10 yıl önce ise %44 idi. Yani E&S konularının hissedarlar için daha önemli hale geldiğini söyleyebiliriz.
Tekliflerin Kabul Oranında Düşüş Görülüyor: Çevresel konularda bulunulan öneriler, 2021 yılında rekor düzeyde destek gördü. O dönemde, çevresel önerilerin %46’sı kabul edilirken, medyan destek oranı %49 seviyesine ulaştı. Ancak takip eden yıllarda destek düştü. 2023 ve 2024’te bu destek %19-21 seviyelerine geriledi.
Sosyal Önerilerde de Benzer Eğilim Mevcut: Sosyal konulardaki destek de 2021’de zirvedeydi, ancak sonraki yıllarda düzenli olarak düştü.
Diğer Yandan ESG Karşıtı Öneriler de Artıyor: ESG konularına karşı çıkan (Anti-ESG) hissedarların önerileri 2024’te bir önceki yıla göre %39 artış gösterdi. Bu da bize, ESG konularının siyasallaştığını yani bazı hissedarların ESG önlemlerine karşı tepki gösterdiğini işaret ediyor. Ancak ESG karşıtı bu öneriler hissedarlar tarafından genellikle destek görmüyor. Ortalama destek oranı çok düşük; sadece %1.7 civarında.
Uzlaşı Oranlarındaki Düşüş Dikkat Çekiyor: Geçmişte, sunulan birçok çevresel ve sosyal öneri şirket yönetimiyle varılan uzlaşma neticesinde geri çekiliyordu. Örneğin, 2021’de çevre ve sosyal alandaki önerilerin %49’u geri çekildi. Ancak bu oran 2024’e gelindiğinde %30 seviyesinde seyrediyor. Bu da bize ESG konularının daha tartışmalı bir hale geldiğini söylüyor.
Odak Noktası Yönetişimden İklim ve Sosyal Konulara Kaymış Durumda: 2010’larda yönetişim ve ücretlendirme konuları öne çıkarken, son yıllarda çevresel ve sosyal meseleler hissedarların öncelikleri arasına girdi. Bu durum, sürdürülebilirlik ve iklim krizi gibi konuların kurumsal gündemde ne kadar önemli hale geldiğini ortaya koyuyor. Yine de yönetişim konuları tamamen geri plana itilmiş değil. Bazı yıllarda yönetişim odaklı öneriler tekrar artış gösterebiliyor.
SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
AB'nin Tekstil Politikalarının Üçüncü Ülkelere Etkileri: Gana Örneği
Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat özelinde somutlaştırdığı sürdürülebilirlik hamlesiyle birlikte ilk net sıfır kıta olma hedefinde oldukça yol almış durumda. Döngüsel ekonomiye geçiş de AB’nin en önemli politikaları arasında yer alıyor. Ancak birliğin, bu hamleleri yaparken dünyanın geri kalanını yeterince düşünmediği fikrinde olanlar bir hayli fazla. AB’nin üretim ve tüketimden kaynaklanan bazı istenmeyen dışsallıkları ustaca kıta dışına iterek, birçok sorunu üçüncü ülkelere devretmeye çalıştığına ilişkin eleştiriler uzun süredir dile getirilmekte.
Bildiğimiz üzere AB, özellikle Sürdürülebilir ve Döngüsel Tekstil Stratejisi ve ilgili diğer düzenlemelerle getirdiği kurallarla birlikte tekstil atığını azaltmak, ürünlerin ömrünü uzatmak ve yeniden kullanım, tamirat, geri dönüşüm gibi yöntemlerle kaynak israfını en aza indirmek istiyor.
Ancak AB’nin bu stratejisinin özellikle Afrika ülkelerine olan etkisi incelendiğinde karşımıza ilginç sonuçlar çıkıyor. Chatham House tarafından yapılan araştırma bu etkileri Gana örneği özelinde ele almış.
AB’nin Atık Çerçeve Direktifi, getirdiği genişletilmiş üretici sorumluluğu kavramı gereği, kullanılmış durumda olan ya da satılamayan ürünlerin imhasını yasaklayarak belirli noktalarda toplanmasını ve geri dönüştürülmesini gerektiriyor. Bu da AB ülkelerinin halihazırdaki geri dönüşüm kapasitelerinin çok üstünde bir gereksinim demek.
Burada da ürünlerin ikinci el olarak üçüncü ülkelere ihraç edilmesi çözümü devreye giriyor. AB ülkeleri, kullanılmış tekstil ürünlerini kendi sınırları içinde bertaraf etmek yerine, ikinci el ürün olarak sınıflandırarak yurt dışına ihraç edebiliyor. Mevzuatlar gereği, tekstil ürünlerinin “kullanılabilir” durumda olması koşuluyla atık değil “ikinci el” kategorisinde değerlendirilmesi mümkün.
Gana ise Batı ülkelerinden ikinci el tekstil ürünlerini ithal eden başlıca Afrika ülkelerinden biri. Bu ürünler ülkede oldukça popüler çünkü oldukça düşük maliyetlerle ülkeye sokulabiliyor. Bu, özellikle düşük gelirli kesimler için önemli bir avantaj. Ancak durumun Gana için olumsuz yönleri de var:
Yerel Üretimin Üzerinde Baskı Oluşturuyor: Ucuz ikinci el kıyafetlerin baskısı, Gana’daki yerel tekstil ve konfeksiyon sektörünün rekabet gücünü düşürüyor.
Atık Sorunu Oluşmuş Durumda: İthal edilen ürünlerin bir kısmı giyilemeyecek kadar kötü durumda oluyor. Bu kıyafetler ülkede büyük bir tekstil atığı problemine yol açıyor. Ancak Gana’nın geri dönüşüm ve atık yönetimi altyapıları bu yükü kaldırabilecek durumda değil.
Döngüsellikte Küresel Dengesizlik Mevcut: AB, kendi sınırları içinde döngüselliği sağlamaya çalışırken, kullanılmış veya atık niteliğindeki ürünlerin yükünü Gana gibi ülkelere kaydırmış oluyor.
Ancak haksızlık etmeyelim, AB ülkelerindeki geri dönüşüm kapasiteleri genişledikçe bu tip ‘ürün kusmaları’ zamanla azalacaktır.
AB, Yeşil Mutabakat ile sürdürülebilirlik hamlesine kalkıştığında, hareketlerinin kendi kadar güçlü olmayan paydaşlarını etkileyebileceğinin farkındaydı ve bu durumun iletişimini ‘leave no one behind’ sloganıyla yürüttü. Yukarıdaki Gana örneği de bir an önce bütüncül politikalar güdülmesi gerektiğini gösteriyor.
AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
AB'den Plastik Peletlere Yönelik Düzenleme
Görsel: wikipedia.org
Plastik kirliliği son dönemlerde sistematik bir şekilde mücadele edilmeye çalışılan önemli bir konu. Plastik kirliliğinin oluşmasında en büyük etmenlerden biri de kasıtsız salım (unintentional release) olarak adlandırılan, plastik içeren malzemelerin kullanımı veya nakliyesi esnasında oluşan ve farkında olunmayan kirlilikler. Boyalar ve araç lastiklerinden kopan mikroplastikler bu alanda başı çekmekte. Mücadele edilmesi gereken bir tür mikroplastik kirliliği daha var: plastik peletler.
Plastik eşya üretiminde üreticilerin hammadde olarak kullandığı küçük plastik topakları olan peletler, uluslararası taşımacılıkta önemli bir yere sahip. Bu küçük boncukların taşınması esnasında çeşitli kayıplar yaşanabiliyor ve peletler çevreye, özellikle de okyanuslara dağılabiliyor. Nurdles olarak da bilinen bu mikroplastik kirliliği türü halihazırda denizlerde görülen en yaygın ikinci kirlilik türünü oluşturmakta.
AB, geçtiğimiz seneden beri sürdürdüğü ve türünün ilk örneği olan pelet kirliliği ile mücadele çalışmalarında sona geldiğini duyurdu. 2025’in ilk aylarında yasalaşması beklenen düzenlemede pelet kirliliğini önlemek için taşımacılara ve işletmelere çeşitli sorumluluklar verilmiş. Buna göre;
Yıllık 5 tondan fazla plastik pelet işleyen ekonomik aktörler (üreticiler, işleyiciler, depolamacılar, dağıtıcılar vb.), AB içi ve AB dışı taşıyıcılar (karayolu, demiryolu, iç su yolları ve denizyolu ile plastik pelet taşıyanlar), plastik peletlerin taşındığı konteyner ve tankları temizleyen şirketler ve AB limanlarına uğrayan veya buralardan ayrılan deniz taşıtlarının sahipleri, işletenleri, acenteleri ve kaptanları kapsam dahilinde bulunuyorlar.
Kapsam dahilindeki taraflar, plastik peletlerin her aşamada düzgün biçimde taşınması, sızıntıların ve dökülmelerin önlenmesinden sorumlular.
Deniz taşımacılığına yönelik peletlerin uygun şekilde paketlenmesi, gemide doğru şekilde istiflenmesi ve gerekli teknik bilgilerin (kargo bilgileri, koruyucu önlemler vb.) sağlanması gibi ek yükümlülükler mevcut. Fakat bu yükümlülüklerin uygulanması diğer sektörlerden bir sene sonra başlayacak.
Yıllık 1.000 tondan fazla pelet işleyen büyük ölçekli işletmeler bağımsız bir üçüncü tarafça verilen uygunluk sertifikası almak zorunda. 1.000 tonun altındaki işletmeler için ise uyum beyanı (self-declaration) yeterli görülüyor.
Düzenleme, AB karar alıcı kurumları arasındaki müzakereler tamamlandıktan sonra yasalaşacak.
REGÜLASYONLAR
SKDM Soru-Cevap Dokümanı Güncellendi
Avrupa Komisyonu, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına ilişkin hazırlamış olduğu Soru-Cevap Dökümanı’nı 17 Aralık'ta güncelledi. Ekim ayında yapılan son güncellemeye göre dokümana 7 yeni soru eklendi, 7 sorunun cevapları ise değiştirildi. Yeni eklenen soruların ve değişen sorulardan önemli gördüklerimizin cevaplarını sadeleştirerek paylaşıyoruz:
Soru 71: Dolaylı emisyonlar için kullanılan emisyon faktörü, öncüllerin üretildiği ülke farklı olduğunda nasıl raporlanmalıdır?
Cevap: Öncüller ve nihai ürünlerin farklı ülkelerde üretildiği durumda, raporlanacak dolaylı emisyon faktörü, öncüllerin üretildiği ülkeye ait değer üzerinden hesaplanmalıdır.
Soru 86: Demir, çelik ve alüminyum ürünlerinin dönüşüm süreçlerinden hangileri gömülü emisyon hesaplamalarında dikkate alınmalıdır?
Cevap: Demir çelik ürünleri için sistem sınırları içinde olan dönüşüm süreçleri arasında yeniden ısıtma, yeniden eritme, döküm, sıcak haddeleme, soğuk haddeleme, dövme, dekapaj, tavlama, kaplama, galvanizleme, tel çekme, kesme, kaynak ve finisaj bulunur. Alüminyum ürünleri için ise yeniden ısıtma, yeniden eritme, döküm, haddeleme, ekstrüzyon, dövme, kaplama, galvanizleme, tel çekme, kesme, kaynak ve finisaj gibi süreçler yer alır.
Soru 95: SKDM, AB Üye Devletlerinin MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) sınırları içinde sabit tesislerde üretilen elektriğe uygulanır mı?
Cevap: Hayır. AB üye devletlerinin MEB'inde üretilen (örneğin, açık deniz rüzgâr parkları) ve AB'ye ithal edilen elektrik, gümrük kurallarına göre "AB menşeli" sayılır ve SKDM'ye tabi değildir.
Güncellenen Sorular
Soru 7: SKDM Tüzüğü hangi mallara uygulanır?
Güncel Cevap: SKDM Tüzüğü, AB Kombine Nomanklatür (CN) kodları kapsamında yer alan mallara uygulanır. Detaylı liste için Tüzüğün Ek I bölümüne başvurulabilir. Sektörler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Örneğin, gübre sektöründe amonyak, gübre üretiminde kullanılmasa bile SKDM kapsamındadır.
Soru 14: SKDM hangi üçüncü ülkelere uygulanır?
Güncel Cevap: Prensipte SKDM, AB üyesi olmayan tüm ülkelere uygulanır. Ancak, AB ETS’sine dahil olan veya ETS ile bağlantılı karbon fiyatlama sistemine sahip ülkeler (örneğin AEA ülkeleri ve İsviçre) kapsam dışında tutulacaktır. Elektrik ithalatı da bazı koşullar altında SKDM'ye tabi olabilir veya muaf tutulabilir.
Soru 40: SKDM raporu için üçüncü ülke üreticilerinden hangi bilgiler talep edilmelidir?
Güncel Cevap: Raporlama beyan sahipleri, üreticilerden Uygulama Yönetmeliği Ek IV'te yer alan bilgileri talep etmelidir. Bu bilgiler, Komisyon tarafından hazırlanan ve iletişim kolaylığı sağlayan bir Excel şablonunda da bulunmaktadır. Ayrıca, 2025 başından itibaren AB dışındaki tesis operatörleri, tesis ve emisyon verilerini doğrudan SKDM Kayıt Sistemine yükleyebilir ve beyan sahipleri bu bilgilere ulaşabilir.
Soru 77: Varsayılan değerler nelerdir? Bu nasıl çalışır?
Güncel Cevap: 30 Haziran 2024'e kadar yapılan ithalatlar için, raporlama beyan sahiplerinin tüm bilgilere sahip olmaması durumunda, Komisyon tarafından yayınlanan varsayılan değerler kullanılabilir. 30 Haziran 2024'ten sonraki ithalatlar için, kompleks ürünlerin toplam gömülü emisyonlarının %20'sine kadar varsayılan değerler kullanılabilir. Bu esneklik, tüm ithalatlar için değil, her bir ithal edilen karmaşık ürün için geçerlidir.
Güncellenmiş SKDM Soru-Cevap Dökümanını buradan indirebilirsiniz.
KOBİ’ler İçin Yeni Gönüllü Raporlama Çerçevesi
Görsel: https://biocode.io/
AB’nin kurumsal raporlama alanındaki çalışmalarını üstlenen Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu (EFRAG), borsada işlem görmeyen mikro işletmeler ve KOBİ’lerin sürdürülebilirlik raporlama ihtiyaçları için yeni Gönüllü Sürdürülebilirlik Raporlama Standartı’nın teknik hazırlıklarını tamamladığını duyurdu.
Bilindiği üzere, bu sene içerisinde yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), belirli eşik değerlerinin altında kalan işletmeleri kapsamıyor. Ancak kapsam dışında olan bu işletmelerin de sürdürülebilirlik raporlaması yapmaları teşvik ediliyor. Çünkü birçok KOBİ ve mikro işletme, değer zinciri vasıtasıyla CSRD yükümlüsü büyük şirketlerle bir şekilde bağlantılı oldukları için çeşitli isimler altında da olsa ESG verisi talepleriyle karşılaşmaktalar. Ayrıca küçük şirketlerin de ESG verilerini belirli bir sürdürülebilirlik raporlama çerçevesi dahilinde açıklamaları, bu şirketlerin sürdürülebilir finansa daha rahat erişebilmelerini sağlayacağı da değerlendiriliyor.
VSME olarak kısaltılan standart, Temel Modül ve Kapsamlı Modül isminde iki bölümden oluşuyor. Bu iki modülün KOBİ'lerin şu anda iş ortaklarından (bankalar, yatırımcılar ve büyük şirketler) gelen veri taleplerinin önemli bir kısmını karşılaması bekleniyor. Buna göre 11 temel başlıktan oluşan Temel Modül’ün doldurulması, raporlama yapmak için zorunluyken Kapsamlı Modül’e ise daha gelişmiş verileri açıklamak için başvurulabilecek.
EFRAG, yeni standartların şirketler arasında kabul görmesini hızlandırmak amacıyla 2025 yılı içerisinde çeşitli eğitim materyalleri, webinarlar ve tamamlayıcı rehberler yayımlayacak ve ayrıca raporlamanın kolaylaştırılması adına çeşitli dijital araçlar ve platformlar geliştirecek.
Gönüllü bir bildirim çerçevesi sunan ve ESRS’nin yapısıyla uyumlu olarak tasarlanan VSME’nin CSRD kapsamına zorunlu olarak raporlama yapacak şirketler üzerinde herhangi bir etkisi bulunmuyor.
TEKNOLOJİ/İKLİM
Adalet Divanı İklim Duruşmaları Sona Erdi
Görsel: https://www.icj-cij.org/
2-13 Aralık tarihleri arasında Lahey’deki Barış Sarayı’nda gerçekleştirilen Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) duruşmaları tamamlandı. BM Genel Kurulu’nun talebiyle başlatılan bu süreçte, devletlerin iklim değişikliğiyle mücadeledeki uluslararası yükümlülükleri ele alındı.
ICJ, danışma görüşü oluşturmak için bu duruşmalar sırasında 98 devlet ve 12 uluslararası kuruluşun sunumlarını dinledi. Avrupa Birliği, Dünya Sağlık Örgütü ve Küçük Ada Devletleri İttifakı gibi önemli aktörlerin katılım gösterdiği sürece Türkiye dahil olmadı.
Mahkeme katılımcılara iki temel soru sordu:
Devletlerin Sorumlulukları: İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının önlenmesi, iklim değişikliğinin etkilerinin hafifletilmesi ve bu krizden en çok zarar gören ülkelere (örneğin ada devletleri ve kıyı ülkeleri) destek sağlama konusunda devletlerin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülükleri neler?
Yasal Sonuçlar: Devletlerin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda uluslararası hukuk ne gibi sonuçlar doğurabilir?
ICJ’nin vereceği danışma görüşü bağlayıcı olmasa da iklim politikaları açısından bir hukuki çerçeve sunma potansiyeline sahip. Özellikle devletlerin, “iklim krizine karşı ne yapmak zorundalar?” sorusuna net yanıtlar getirerek gelecekteki politikalarını şekillendirebilir. Bu süreç aynı zamanda büyük kirleticilerin tarihi sorumluluklarını gündeme taşıyabilir.
Bununla birlikte, mahkemenin bu adımı siyasi ve hukuki bir baskı oluşturabilir. İklim krizini ihmal etmek artık hukuki açıdan savunulamaz hale gelirken, gelişmekte olan ülkeler ve ada devletleri gibi en kırılgan grupların haklarını korumak adına önemli bir zemin oluşabilir.
Sonuç Beklentileri
Mahkemenin nihai danışma görüşünün oluşturulması aylar, hatta yıllar sürebilir. Ancak bu adımın yine de uluslararası toplum için iklim adaleti yolunda dönüştürücü bir etkiye sahip olabilir ve devletlerin ihmalkâr davranışlarına karşı hukuki dayanak oluşturma potansiyeli mevcut.
Yenilenebilir Enerji Yatırımları Kömür Talebini Azaltabilir mi?
Uluslararası Enerji Ajansı dün Kömür 2024 raporunu yayımladı. Halihazırdaki durumu özetleyen ve 2027’ye kadar olan döneme ait öngörülerde bulunan raporda bahsedilenler sürdürülebilirlik açısından maalesef çok da olumlu değil. Rapora göz atalım:
Küresel kömür talebi 2024’te zirve yaptı: Küresel kömür talebinin 2024 yılında %1 oranında artarak tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 8,77 milyar tona (Bt) ulaşması bekleniyor. Ayrıca kömürden elektrik üretimi de 2024 yılında yine tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 10 700 terawatt-saate (TWh) ulaşmış durumda.
Küresel kömür tüketimi hâlâ yükseliyor veya en azından zirve seviyelerde seyrediyor: IEA, küresel kömür talebinin 2024’te ve onu takip eden birkaç yılda tarihin en yüksek seviyelerine ulaşacağını ve bu seviyelerde “plato yapacağını” vurguluyor. Bu durum, sürdürülebilirlik açısından bir meydan okuma olarak görülebilir. Çünkü karbon emisyonlarının azaltılması yerine sabit bir yüksek seviyede kalması anlamına geliyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları gelişiyor ancak kömürü tahtından edemiyor:
Yenilenebilir enerji kapasitesi hızla genişliyor; güneş, rüzgâr ve nükleer gibi alternatif kaynaklar yaygınlaşıyor. Ancak elektrik talebinin özellikle Çin ve Hindistan gibi hızlı büyüyen ekonomilerde hızla artması, kömür kullanımının bir anda sona erdirilmesinin önünde büyük bir engel.Gelişmiş ekonomilerde kömür tüketimi düşüyor ama küresel ölçekte etkisi sınırlı:
ABD ve AB gibi gelişmiş ekonomilerde kömür kullanımı düşüş gösteriyor. Ancak bu azalmalar küresel düzeydeki toplam kömür talebini ciddi oranda azaltmıyor; çünkü Asya’daki gelişmekte olan büyük ekonomilerde talep artmaya devam ediyor.Karbon Yakalama, Kullanım ve Depolama (CCUS) teknolojileri yavaş ilerliyor: CCUS teknolojileri, kömür kaynaklı emisyonları azaltmada henüz kayda değer bir etki oluşturabilmiş değil. Gelişimdeki bu yavaşlık, kömürden kaynaklanan karbon emisyonlarının yakın vadede önemli ölçüde düşürülemeyeceği anlamına gelebilir.
Üretim ve ticaretin yapısında değişimler görülüyor, ancak genel trend sürdürülebilirlik lehine değil: Üretimde ve ticarette, Rusya’nın ihracat rotalarının Asya’ya kayması veya Endonezya’nın ihracatında görülen esneklikler gibi bölgesel değişimler yaşansa da küresel üretim ve ticaret hacimlerinin yüksek kalması, sera gazı emisyonlarının azaltılmasını zorlaştırıyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişmesi kömürden çıkışta tek başına yeterli değil. Ülkeler ekonomik büyümelerini zaman zaman kaynakların sürdürülebilir bir şekilde tüketilmesinden öne koyuyorlar. Bu durum da ancak finansmanın daha sürdürülebilir teknoloji ve iş yapış biçimlerine aktarılmasıyla önlenebilir.
Raporu buradan indirebilirsiniz.
AKADEMİ
Temel TSRS Eğitimi
Günümüzde sürdürülebilirlik, yalnızca temel çevresel önlemler almayı değil, şeffaf, doğrulanabilir ve kıyaslanabilir verilerle desteklenen bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), kapsamını genişleterek birçok şirket için zorunluluk haline gelirken, bu alandaki kafa karışıklığı da giderek artıyor.
TSRS ile tanışmanız ve temel bilgileri öğrenmeniz için 45 dakikalık bir eğitim hazırladık. Bu eğitimde:
TSRS’nin şirketiniz için neden kritik olduğunu,
Sürdürülebilirlik raporlamasının temel yapı taşlarını,
TSRS 1 ve TSRS 2’nin kapsamını,
Geçiş sürecini nasıl yöneteceğinizi öğreneceksiniz.
Neden Katılmalısınız?
✓ Temel seviyede tasarlandı, ön bilgi gerekmiyor.
✓ Pratik ve uygulanabilir bilgiler içeriyor.
✓ Sınırsız erişimli eğitim materyalleri sunuyor.
🔗 Kayıt için: Eğitim Kayıt
BİTERKEN
Yeşil Büyüme ile İşbirliği Yapın
Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:
Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.
Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.
Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.