Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-125

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Türkiye Yeşil Taksonomisi Sunumu

  • SBTi, Hedef Belirleme ve Doğrulama Hizmetlerini Yeni Bir Web Sitesine Taşıyor

  • Yeşil Hidrojen Teknolojisinin ‘Zamana İhtiyacı Var’

  • İklim Değişikliği ve Nükleer Enerji

  • AB, Emisyon Ticareti Gelirleri ile Net Sıfır Projeleri Finanse Ediyor

  • ClientEarth, BlackRock'ı Yeşil Yıkama Suçlamasıyla Hedef Aldı

TÜRKİYE’NİN YEŞİL YOLCULUĞU

Türkiye Yeşil Taksonomisi Sunumu

Hatırlanacağı üzere, İklim Değişikliği Başkanlığı Eylül ayında milli taksonomimiz olan Türkiye Yeşil Taksonomisi’ne ait taslak metni kamuoyuyla paylaşmıştı. Taksonomi, yeşil yıkama gibi yanlış uygulamaları önlemekle kalmayıp, aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin çevresel sürdürülebilirliğini net kriterler ile değerlendirmeyi amaçlıyor. Özellikle bankalar ve finans kuruluşları için bu düzenleme, geleceğin sürdürülebilir finansına yön verecek önemli bir sinyal niteliğinde olacak.

Bu kapsamda İklim Değişikliği Başkanlığı, Taksonomi'ye ilişkin temel bilgilerin yer aldığı bir sunum hazırladı. Taslak dokümanı karmaşık bulanlar bu sunum sayesinde düzenlemeye daha rahat şekilde hakim olabilirler.

Bununla yetinmeyecek olanları ise 1 Kasım'da gerçekleştireceğimiz ücretsiz webinarımıza davet ediyoruz. Konuklarımız ERM Sürdürülebilir Operasyonlar Lideri Onur Durmuş ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Cem Veziroğlu ile birlikte yeni düzenlemeyi konuşacağız.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

SBTi, Hedef Belirleme ve Doğrulama Hizmetlerini Yeni Bir Web Sitesine Taşıyor

Bilimsel Tabanlı Hedefler Girişimi (SBTi), şirketlerin ve kurumların bilime dayalı azaltım hedefi belirlemelerinde çok önemli bir aktör haline gelmiş durumda. Son yıllarda SBTi'ın standartlarını, araçlarını ve rehberliğini kullanarak bilime dayalı hedefler belirleyen ve bunları doğrulatan işletmelerin sayısında büyük bir artış yaşandı. Kurumun resmi verilerine göre sadece son dokuz ayda emisyon azaltım hedeflerini doğrulatan işletmelerin sayısında görülen artış %60 civarında.

SBTi, bu artan talebi karşılamak üzere bazı yapısal değişikliklere gideceğini bu sene başında açıklamıştı. Buna göre kurum faaliyetlerini, standart belirleyici olarak görev yapacak bağımsız bir hayır kurumu ve hedef doğrulamaya ilişkin profesyonel servislerini sunduğu bir limited şirket arasında dağıtacak. SBTi Services isimli bu hizmet sağlayıcı şirket SBTi'ın hayır kurumu tarafına bağlı olarak faaliyet gösterecek.

Bu yeni organizasyonel yapı ışığında SBTi, hedef belirleme ve doğrulama hizmetlerini yürüteceği yeni bir internet sitesini hizmete açtığını duyurdu. www.sbtiservices.com isimli bu site taahhütte bulunan işletmelerin yanı sıra doğrulama için hedef hazırlayan ve sunan şirketler ve finans kurumları için bilgi ve kaynaklar içerecek.

Ayrıca siteye önümüzdeki günlerde Doğrulama Portalı isimli bir uygulamanın ekleneceği de duyuruldu. Bahse konu portal doğrulama ve ilgili süreçleri daha kullanıcı dostu hale getirme ve kolaylaştırma amacı taşıyor.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yeşil Hidrojen Teknolojisinin ‘Zamana İhtiyacı Var’

Hidrojen ve onun karbonsuzlaşma teknolojilerinde oynayacağı rol, uzun zamandır hem bilim dünyasının hem de endüstrinin gündeminde olan bir konu. Halihazırdaki karbonsuzlaşma teknolojilerinin ihtiyaçlarımıza yetmediği ve daha yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyduğumuz ortada. Karbon yakalama ve yeşil hidrojen gibi teknolojiler ise ufukta beliren seçenekler. Ancak bu teknolojilerin tekemmül ettiklerini henüz söyleyemiyoruz. Bu alanlarda yatırımlar, araştırmalar ve elbette tartışmalar da devam ediyor.

Ancak öncelikle, hidrojen teknolojisine yabancı olanlar için kısa bir özet geçmemiz lazım: Hidrojen, yanması esnasında sadece su buharı ürettiği ve sera gazı salımına sebep olmadığı için oldukça ideal bir yakıt olarak görülüyor. Ayrıca enerji yoğunluğu yüksek olduğu için de depolama için de ideal. Hidrojen, üretiliş biçimine göre farklı renk kodlarıyla anılıyor:

Gri hidrojen, doğal gazın buhar reformasyonu ile üretilen ve üretim sırasında atmosfere yüksek miktarda karbon dioksit (CO₂) salınan bir hidrojen türü. Bu tür hidrojen, karbon yakalama teknolojisi kullanılmadığı için çevresel açıdan oldukça kirletici. Günümüzde üretilen hidrojenin büyük bir kısmı gri hidrojen olarak elde edilmekte ve fosil yakıt kullanılarak üretildiği için, uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm olarak görülmüyor.

Mavi Hidrojen ise gri hidrojen gibi fosil yakıt kullanılarak üretiliyor ancak üretim esnasında ortaya çıkan karbondioksit, karbon yakalama ve depolama teknolojileri marifetiyle yakalandığı için gri hidrojendeki kadar bir emisyona sebep olmuyor.

Asıl konumuz olan yeşil hidrojene gelirsek; yeşil hidrojen, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilen ve tamamen temiz olan bir hidrojen türüdür. Üretim sürecinde, güneş veya rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrikle suyun elektrolizi yapılır ve hidrojen ile oksijen elde edilir. Üretim sırasında karbon emisyonu oluşmadığı için çevreye zarar vermez.

Yeşil hidrojen doğal olarak devletleri, yatırımcıları ve şirketleri oldukça heyecanlandırıyor ve bu teknolojinin bir an önce günlük hayatın pratiklerine dahil edilmesi için çabalar sarf ediliyor. Ancak Ekim ayının başında yayımlanan bir araştırma, bunları konuşmak için henüz biraz erken olduğunu söylüyor.

Roxana T. Shafiee ve Daniel P. Schrag’ın Joule dergisinde yayımlanan araştırması, yeşil hidrojenin farklı sektörlerdeki kullanımını ve oluşan maliyetleri incelemiş. Araştırma, ABD ekonomisinin farklı sektörlerinde yeşil hidrojen kullanarak erişilmesi hedeflenen karbon azaltma maliyetlerini (USD/ton CO2) değerlendirmekte.

Shafiee ve Schrag’ın bulgularına göre, mevcut koşullarda yeşil hidrojenin karbon azaltma maliyetleri ton başına 500 ila 1.250 ABD doları arasında değişiyor ve bu da yeşil hidrojenin birçok sektör için şu anda ekonomik açıdan uygulanabilir olmadığını ortaya koymakta. Hatta bazı durumlarda maliyet, doğrudan hava yakalama teknolojilerinde olduğundan bile daha yüksek çıkmış. Üretim maliyetlerinin 2 dolar/kgH2’ye kadar düşmesi durumunda bile teknolojinin kullanım alanı, amonyak üretimi gibi hâlihazırda zaten hidrojen kullanılan sektörlerle sınırlı kalacak. Yani, depolama ve dağıtım maliyetlerinde de önemli bir düşüş olmadan, yeşil hidrojenin geniş çapta ekonomik olarak uygulanabilirliği oldukça sınırlı.

Aslında bu çalışmanın bulguları bizleri pek de şaşırtmadı. Çünkü sonuçlar Michael Liebreich’ın ünlü Hidrojen Merdiveni çalışması ile büyük oranda uyumlu.

Liebreich’ın Hidrojen Merdiveni, hidrojenin farklı kullanım alanlarını, ekonomik ve teknik uygunluklarına göre bir merdiven gibi sıralayan bir yaklaşım. Merdivenin üst basamaklarında hidrojenin kullanımının daha gerekli ve ekonomik olduğu alanlar yer alırken, aşağıya inildikçe ise seçenekler uygulanabilir olmaktan uzaklaşıyor.

Liebreich, hidrojen kullanımının mümkün olduğu alanları kaçınılmaz (unavoidable) ve rekabetçi olmayan (non-competitive) olarak ikiye ayırıyor. Öncelikle hidrojen kullanımının neredeyse kaçınılmaz olduğu ve temiz enerjinin geleceği için çok önemli olan alanları sıralayalım:

  • Gübre ve Amonyak Üretimi: Hidrojen, gübre yapımında kullanılan amonyağın üretiminde önemli bir bileşen ve bu sektörde hidrojen zaten yoğun şekilde kullanıldığı için, fosil yakıtlardan elde edilen gri hidrojen yerine yeşil hidrojenin kullanılması nispeten kolay bir geçiş olabilir.

  • Metanol ve Hidrokraking: Endüstriyel kimyasal üretimlerde hidrojenin kullanımı önemlidir. Hidrokraking ise, rafinerilerde daha değerli yakıtlar elde etmek için kullanılan bir işlem olup hidrojen ihtiyacı duyar.

  • Jet Havacılığı ve Deniz Taşımacılığı: Uzun mesafeli ve ağır yüklerin taşındığı bu alanlarda hidrojen kullanımı, karbonsuz bir alternatif olarak umut vadediyor.

Merdivenin alt kısmında yer alan alanlar ise, hidrojenin diğer alternatiflere kıyasla daha az rekabetçi ve verimsiz olduğu uygulamalardan oluşmakta:

  • Bireysel Araçlar ve Hafif Taşıtlar: Binek araçların ve hafif ticari taşıtların hidrojenle çalışması, bataryalı elektrikli araçlarla karşılaştırıldığında çok daha pahalı ve verimsiz. Elektrikli araç altyapısının gelişmesiyle hidrojen teknolojisinin kullanılma olasılığı giderek azaldı.

  • Evsel Isıtma: Hidrojenin konutlarda ısıtma amacıyla kullanılması, elektrikli ısı pompalarına kıyasla çok daha verimsiz ve çoğu zaman mantıksız olarak kabul ediliyor.

Michael Liebreich'ın çalışmasının temel mesajı, hidrojenin her alanda kullanılmasını beklemenin ekonomik ve teknik olarak mantıksız olduğu. Liebreich’a göre hidrojen, özellikle ağır sanayi, kimyasal üretim ve uzun mesafeli ulaşım gibi belirli alanlarda etkili bir karbonsuzlaştırma stratejisi olarak kullanılmalı, ancak elektrifikasyonun daha uygun ve ekonomik olduğu alanlarda yerini başka teknolojilere bırakmalı.

Sürdürülebilirlik Yöneticileri Olarak “Olsa da Dinlesek!” Dediğiniz Bir Podcast Var mı? 🤔

Bizim vardı; aradık, bulamadık ve bu boşluğu doldurmaya karar verdik!

Yeşil Büyüme’nin hazırladığı “Kurumsal Sürdürülebilirlik Mümkün”🎙️sürdürülebilirlik yöneticilerinin hem güncel gelişmelerden haberdar olacağı, hem de farklı sektörlerdeki gelişmelerle bağ kurabileceği yepyeni bir podcast.

Her hafta farklı kategorilerde belirlediğimiz konuları sürdürülebilirlik merceğiyle ele alıyoruz:

💻 Dijital 🏭 Sektörel📚 Kavramsal🌍 Global🔍 Derinlemesine Analiz 💰Finansal

Bu format sayesinde:

  • Güncel gelişmelerden haberdar olacak, sürdürülebilirlik dünyasında neler olup bittiğini yakından takip edeceksiniz.

  • Farklı sektörlerle bağ kurabilecek ve sürdürülebilirlik stratejinizi güçlendireceksiniz.

  • Derinlemesine analizlerle 101 düzeyini aşarak, sürdürülebilirlik temalarına hakimiyetinizi artıracaksınız.

  • Pratik bilgiler ve uygulanabilir örnekler ile işinizde hemen uygulayabileceğiniz çözümler bulacaksınız.

Podcast’imiz yayında! 🎧 Spotify’da, Apple Podcast’te veya YouTube’da dinleyebilirsiniz

🌱 Keyifli dinlemeler!

ENERJİ

İklim Değişikliği ve Nükleer Enerji

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu “İklim Değişikliği ve Nükleer Enerji” isimli raporunu geçtiğimiz hafta yayınladı. Rapor, nükleer enerjiyi genişletme hedeflerine ulaşmak için yatırımlarda çarpıcı bir artış gerektirdiğini vurguluyor. Geçtiğimiz hafta Brezilya'daki Clean Energy Ministerial (CEM) etkinliğinde yayınlanan rapor, nükleer enerjinin önümüzdeki dönemde oynayacağı kritik rolü yeniden gündeme getirdi.

Net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için temiz enerji teknolojilerinin hızlı bir şekilde yaygınlaşması gerekmekte ve nükleer enerjinin bu dönüşümde anahtar rol oynayacağı bekleniyor. IAEA, nükleer enerji kapasitesinin yüzyıl ortalarına kadar mevcut seviyenin 2,5 katına çıkacağını öngörüyor. Ancak bu hedefe ulaşmak için, yıllık nükleer enerji yatırımlarının 125 milyar dolar seviyesine çıkması gerekecek — bu rakam, 2017-2023 arasında gerçekleşen yıllık ortalama yatırımın iki katından fazla.

Yeni rapor, aynı zamanda dünya çapında giderek daha fazla ilgi gören bir konu olan özel sektör finansmanının önünü açmanın yollarını da inceliyor. Geçtiğimiz ay, aralarında dünyanın en büyük bankalarının da bulunduğu 14 büyük finans kuruluşu New York İklim Haftası etkinliğinde bir araya gelerek nükleer yeni inşa projelerinin finansmanında yer almak istediklerinin sinyallerini vermişti. 

Nükleer enerjinin, Avrupa Birliği (AB) Taksonomisi de dahil olmak üzere sürdürülebilir finansman çerçevelerine dahil edilmesi sürdürülebilirlik ekosistemi üzerinde somut bir etki yaratıyor. Geçtiğimiz yıl Finlandiya ve Fransa, nükleer enerji için yeşil tahvil ihraç eden ilk iki ülke olmuştu. Fransa’daki nükleer santrallerin de işletmecisi olan Fransız milli elektrik dağıtım şirketi Electricité de France (EDF), 2022 ve 2024 yılları arasında 4 milyar Avro yeşil tahvil ve yaklaşık 7 milyar Avro yeşil kredi vererek ilk alıcılardan biri oldu.

Nükleer enerjiye yapılacak yeni yatırımlar için özellikle gelişmekte olan ekonomilerde politika reformları, uluslararası işbirlikleri ve finansman modellerinin öne çıkarılmasının önemine vurgu yapan rapor, COP29'a giderken, temiz enerjiye geçişin finansmanı konusunun gündemin merkezinde olacağını belirtiyor.

Raporu buradan indirebilirsiniz.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

AB, Emisyon Ticareti Gelirleri ile Net Sıfır Projeleri Finanse Ediyor

Avrupa Komisyonu 23 Ekim'de İnovasyon Fonu'ndan hibe almayı hak kazanan 85 net sıfır teknoloji projesini duyurdu. Toplamda 4.8 milyar avroyu bulacak olan hibe paketi 2020'de kurulan İnovasyon Fonu kapsamında şu ana kadar sağlanan en büyük destek oldu.

Nedir? İnovasyon Fonu, Avrupa Birliği'nin Emisyon Ticaret Sistemi'nden elde edilen gelirlerle finanse ettiği ve emisyonların azaltılması, yenilikçi düşük karbon teknolojilerinin geliştirilmesi ve temiz enerji çözümlerinin yaygınlaştırılması amacıyla oluşturduğu bir finansman programıdır. Fon, büyük ölçekli yenilikçi projelerin yanı sıra pilot ve küçük ölçekli projelere de hibe desteği sunarak AB'nin 2050 yılına kadar iklim nötr olma hedefini destekler. Fon kapsamında şu ana kadar 12 milyar avroluk finansman sağlanmış durumda.

2023'te gerçekleşen çağrılara başvuran ve temiz teknoloji üretimi odaklı projeler enerji yoğun endüstriler, yenilenebilir enerji, enerji depolama, Endüstriyel Karbon Yönetimi, net-sıfır hareketlilik (denizcilik ve havacılık dahil) ve binalar gibi çok çeşitli alanları kapsıyor.   

Seçilen projelerin 2030'dan önce faaliyete geçmesi ve ilk on yıllık faaliyet süreleri boyunca emisyonları yaklaşık 476 milyon ton CO2 eşdeğeri azaltması bekleniyor. Seçilen projelerin katkı sunması beklenen alanlara dair detaylar:

  • Temiz teknoloji üretimi: Net-Sıfır Endüstri Yasası (NZIA) doğrultusunda, rüzgâr ve güneş enerjisi ile ısı pompalarının yanı sıra elektrolizörler, yakıt hücreleri, enerji depolama teknolojileri ve batarya bileşenleri için üretim tesisleri geliştirilmesi, inşa edilmesi ve işletilmesi.

  • Enerji yoğun endüstriler: Enerji yoğun endüstrilerde yenilenebilir enerji entegrasyonunun, ısı ve enerji depolama çözümlerinin, geri dönüşüm ve yeniden kullanım oranlarının ve elektrifikasyonun artırılması.

  • Endüstriyel karbon yönetimi: Çimento, kireç ve kimya gibi enerji yoğun endüstrilerde yılda en az 50 milyon ton CO2 depolama hedefinin %13'üne katkıda bulunulması.  

  • Yenilenebilir hidrojen: Yılda 61 kiloton RFNBO (biyolojik kökenli olmayan yenilenebilir yakıt) üretilmesi. 

Seçilen projelerin hibe anlaşmaları 2025 yılının ilk çeyreğinde gerçekleştirilecek. Ayrıca bu 85 projeye ek olarak, gelecek vaat eden ancak yeterince olgunlaşmamış diğer projeler de Avrupa Yatırım Bankası'ndan proje geliştirme yardımı alacak. 

İnovasyon Fonu kapsamında bir sonraki teklif çağrısının ise önümüzdeki Aralık ayında açılması planlanıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS

ClientEarth, BlackRock'ı Yeşil Yıkama Suçlamasıyla Hedef Aldı

ClientEarth, küresel yatırım yönetimi şirketi BlackRock'ı yeşil yıkama (greenwashing) yapmakla suçlayarak Fransa’daki finansal denetleyici kurum AMF'ye şikayette bulundu. Çevre örgütü, BlackRock’ın bazı yatırım fonlarını ‘sürdürülebilir’ olarak pazarlamasına rağmen, bu fonların ExxonMobil, Shell ve Chevron gibi fosil yakıt devlerine büyük yatırımlar yaptığını öne sürüyor. Yapılan analizlere göre, bu fonlar 1 milyar dolardan fazla fosil yakıt varlığına sahip ve bazı fonların %27’si fosil yakıtlara bağlı.

Bu durum sadece yanıltıcı pazarlama ile sınırlı değil — ClientEarth, BlackRock’ın yatırımcıları yanılttığını savunuyor. Pek çok yatırımcı, karar alırken sürdürülebilirliği önceliklendiriyor. Hatta yapılan anketlere göre, Fransız yatırımcıların %75’i finansal kararlarında çevresel etkileri de kriter olarak kabul ediyor. Ancak ClientEarth’ün iddiasına göre bu yatırımcılar BlackRock’ın fonları aracılığıyla farkında olmadan fosil yakıtların kullanım alanlarının genişlemesine destek sağlıyorlar.

Bu suçlamalar, ESMA gibi düzenleyici kurumların yeşil yıkamayla mücadeleye hız verdiği bir dönemde geldi. Daha önce de paylaştığımız gibi, ESMA'nın yeni yönergeleri 2025’te tam olarak yürürlüğe girecek ve fonların “sürdürülebilir” veya “ESG” gibi terimleri kullanabilmesi için varlıklarının en az %80'inin ESG hedefleriyle uyumlu olması gerekecek. Bu düzenlemeler, fonların gerçekten sürdürülebilir olup olmadığını netleştirmek ve yatırımcıları korumak amacıyla getirildi. AMF de 2023-2024 gündeminde sürdürülebilir finansı öncelik olarak belirledi ve fonların pazarlanmasındaki tutarsızlıkları ele alarak, yatırımcıları yanıltıcı uygulamalardan korumayı hedefliyor.

Bu şikayet, finans sektörünü hedef alan artan sayıda iklim davalarının bir parçası. Örneğin, Hollanda merkezli çevre örgütü Milieudefensie’nin ING’ye karşı açtığı dava gibi, finansal kurumlar artık fosil yakıt projelerine sağladıkları finansman nedeniyle hesap vermek zorunda kalıyor. Bu tür davalar, varlık yöneticilerini ve bankaları yatırım stratejilerini gözden geçirmeye zorlayabilir ve iklim hedefleri ile yatırımcı beklentileri doğrultusunda hareket etmeye teşvik edebilir.

Sürdürülebilir finans çerçeveleri geliştikçe, şeffaflık talebi de giderek artacak. BlackRock gibi firmalar, bir yandan daha sıkı düzenlemelere uymak zorundayken, diğer yandan gerçek ESG taahhütleri ile yatırımcıların güvenini koruma zorluğuyla karşı karşıya.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

BİTERKEN

Danışmanlık ve Eğitim Hizmetlerimizden damıttığımız özet bilgileri bu bültende okudunuz. Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!