Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-124

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • AB Emisyon Ticaret Sistemi'nde Güncel Durum ve Öngörüler

  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi Tartışmaların Odağında

  • IEA 2024 Dünya Enerji Görünümü Raporu'na Göre Temiz Enerji Geçişleri Hızlanıyor, Ancak Zorluklar Devam Ediyor

  • Etki Yatırımı Nedir?

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

AB Emisyon Ticaret Sistemi'nde Güncel Durum ve Çeşitli Öngörüler

BloombergNEF'in 2024 İkinci Yarı AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) Görünüm Analizi'ne göre, Avrupa Birliği'nin karbon piyasası önümüzdeki yıllarda önemli değişimlere sahne olacak. Politika değişiklikleri, arz belirsizlikleri ve enerji piyasasındaki gelişmeler, karbon fiyatlarında dalgalanmalara neden olurken, uzun vadede kararlı bir fiyat artışı öngörülüyor.

Nedir? Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Avrupa Birliği’nin iklim değişikliği ile mücadelede kullandığı en önemli araçlarından birisi. Sisteme göre, sera gazı emisyonlarına getirilen sınırlama ile (cap), ETS’ye tabi sektörler için yıllık olarak gerçekleştirilecek toplam emisyon miktarı belirlenir. Belirlenen bu sınırlar içerisinde ETS’ye tabi kuruluşlara karbon tahsisatları verilir. Her bir karbon tahsisatı, 1 ton CO2 salımı için verilen izin anlamına gelmekte. Ayrıntılı bir okuma için bu yazımıza bakabilirsiniz.

2024 Karbon Fiyatlarında Durum

Tüm renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.

BloombergNEF, 2024 yılı için AB karbon fiyatının ortalama 65 €/ton seviyesinde olacağını öngörüyor. Bu düşük fiyatlar, özellikle rekor düzeyde düşük emisyonlar ve piyasada bulunan bolluk nedeniyle baskılanmış durumda. Ancak uzun vadede, karbon fiyatlarında keskin bir artış bekleniyor. BloombergNEF, 2030 yılına kadar fiyatların 145 €/ton seviyesine çıkacağını tahmin ediyor. Hatta 2035 yılında, karbon fiyatlarının 177 €/ton seviyesine ulaşması bekleniyor, tabii mevcut politika parametreleri sabit kalırsa.

2030 ve Sonrası

Önümüzdeki yıllarda AB ETS’de bir dizi reform yapılması bekleniyor. 2026 yılı, sistemin önemli değişikliklere uğrayacağı bir dönüm noktası olacak. Özellikle, havacılık sektörü için ücretsiz tahsisatların kaldırılması ve denizcilik sektörünün tamamen sisteme dahil edilmesi planlanıyor. Aynı zamanda, Piyasa İstikrar Rezervi mekanizmasının gözden geçirilmesi de gündemde. Tüm bu değişiklikler, karbon fiyatlarında dalgalanmalar yaratabilir ve bu durum da piyasada ciddi belirsizliklere yol açacaktır.

Analize göre, karbon fiyatları 2026'ya kadar düşük seviyelerde seyretmeye devam edebilir, ancak sonrasında piyasaya daha sıkı düzenlemeler gelecek. Lineer Azaltım Faktörü gibi mekanizmalar, emisyon tahsisatlarının arzını kısıtlayarak fiyatları yukarı çekecek. Özellikle enerji yoğun sektörlerdeki üretim düzeylerinin düşük kalması ve yenilenebilir enerji kapasitesinin artmaya devam etmesi, karbon tahsisatlarına olan talebi artırarak fiyatları daha da yükseltecek.

Riskler ve Belirsizlikler

BloombergNEF, AB ETS’deki arzı ve fiyatları etkileyebilecek bir dizi risk faktörüne de dikkat çekiyor. Bunlardan en önemlisi, AB'nin REPowerEU planı -Rus fosil yakıtlarından bağımsızlaşmayı amaçlayan girişim- kapsamında belirlenecek tahsisatın hacmi henüz belirlenmiş değil. Ayrıca, ETS'den elde edilen gelirlerin aktarıldığı İnovasyon ve Modernizasyon Fonları kapsamında 2025 yılına kadar piyasaya ne kadar ilave arz gireceği de belirsiz.

Bunun yanında, karbon ve gaz fiyatları arasındaki ilişki de yeniden gündemde. Özellikle jeopolitik gelişmeler enerji piyasalarını etkilediğinden, karbon piyasası da bu tür olaylara duyarlı kalmaya devam edecek.

Y🌍RUM: Bilindiği üzere, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'ndaki fiyatlamalar, içinde bulunan haftanın ETS ücretleri baz alınarak belirleniyor. Ayrıca, yakın zamanda kurulması planlanan milli Emisyon Ticaret Sistemimiz de AB ETS ile uyumlu çalışacak. O açıdan bahse konu analiz ve öngörüler ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Şu an belki temiz üretim yapmamanın maliyeti görece düşük olabilir ancak işlerin çok da uzak olmayan bir gelecekte değişeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.

🎯 Karbon Piyasaları Eğitimi

💡 Çalışanlarınızla birlikte, sürdürülebilirlikte daima bir adım önde olmanız için!

Kurumunuzun güz eğitim takvimine dahil etmeniz gereken çevrimiçi Karbon Piyasaları Eğitimi’ne kaydolun.

Kurumsal anketlerde en çok talep edilen eğitimlerden birisi Karbon Piyasaları Eğitimi

Eğitimden Öne Çıkan Başlıklar:

  • Zorunlu & Gönüllü Karbon Piyasaları

  • Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)

  • Karbon Fiyatlandırma & Trade

  • Karbon Dengeleme (Offset) Yolları

📅 Detaylı bilgi ve kayıt için bağlantıya tıklayarak formu doldurun, ekibimiz size ulaşsın!

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi Tartışmaların Odağında

2024 yılı itibarıyla yürürlüğe giren AB'nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), iş dünyası ve yasa yapıcılar arasında bazı tartışmaların merkezinde yer almaya devam ediyor.

Nedir? CSRD, belirli büyüklükteki şirketlerin sürdürülebilirlik raporlaması yapmasını 2028 yılına kadar kademeli bir biçimde zorunlu kılıyor ve yaklaşık 40.000 AB şirketinin bu yükümlülük kapsamına alınacağı tahmin ediliyor. Şirketler, bu raporları Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları'na (ESRS) göre hazırlamak zorunda.

Bu standartlar, AB tarafından EFRAG’a (European Financial Reporting Advisory Group) hazırlatıldı ve diğer raporlama çerçevelerinden, özellikle de GRI (Global Reporting Initiative) ve ISSB (International Sustainability Standards Board) gibi uluslararası standartlardan ayrışan çok kritik bir fark taşıyor: Çifte Önemlilik Prensibi. Prensip, şirketlerin hem finansal açıdan önemli risk ve fırsatları hem de sosyal ve çevresel etkilerini aynı anda raporlamalarını şart koşuyor.

EFRAG, başlangıç olarak sektörden bağımsız on iki temel standart hazırladı ve bu standartlar Avrupa Komisyonu tarafından kabul edildi. Ancak, her sektöre özel sürdürülebilirlik ihtiyaçları göz önüne alındığında, ESRS’nin sektörel standartlarla desteklenmesi de gerekmekte. İşte bu sektörel standartlar da halihazırda geliştirilme aşamasında.

İş Dünyası ve Yasa Yapıcılar Arasında Çatışma

Sektöre özgü standartların geliştirilme biçimi ve süreci iş dünyası ile yasa yapıcılar arasında önemli bir gerilim yaratmış durumda. Avrupa'nın önemli şirketlerini bünyesinde barındıran Avrupa Endüstri Yuvarlak Masası'nın CFO Platformu, AB Finansal Piyasalar Komiseri Mairead McGuinness’e Ağustos ayında bir mektup yazarak, AB'nin sektörel standartlar konusunda "tekerleği yeniden icat etmemesini" talep etmişti. CFO’lar, yeni sektörel standartlar geliştirmek yerine yerine hali hazırda ISSB Standartları'nda kullanılan SASB (Sustainability Accounting Standards Board) Standartları'nın benimsenmesini önerdi. SASB Standartları, ISSB’nin bir parçası olduğu için, iş dünyasına göre kurumlar arası birlikte çalışabilirlik açısından daha pratik bir çözüm sunuyor.

CFO’lar ayrıca, ESRS ve ISSB standartları arasında iklimle ilgili konular üzerinde tam bir uyum sağlanamadığı, bunun da EFRAG’ın sektörel standartların geliştirme sürecini yanlış tasarlamasından kaynaklandığı fikrindeler. Sektörel standartların, ESRS'nin geliştirilme sürecinin başından itibaren tasarıma dahil edilmesi gerektiğini savunuyorlar.

Ancak, bu eleştiriler ve öneriler, yasa yapıcılar üzerinde beklenen etkiyi yaratmış gibi görünmüyor. Komiser McGuinness, CFO’ların mektubuna cevaben yaptığı açıklamada, çifte önemlilik prensibinin AB’nin sürdürülebilirlik raporlamasının temelinde yer aldığını vurguladı ve bu durumun SASB/ISSB standartlarıyla uyumsuzluk yaratacağını ifade etti. Bu nedenle, EFRAG'ın sektörel standartları geliştirmeye devam edeceğini belirtti.

Bununla birlikte, McGuinness açıklamasında, kurumlar arası birlikte çalışabilirlik çalışmalarının sürdüğünü ve bu sürecin hızla ilerlediğini ekledi. İş dünyasının talepleri dikkate alınsa da, AB’nin sürdürülebilirlik politikalarındaki temel prensiplerden ödün vermeyeceği net bir şekilde ortaya konulmuş durumda.

Sürdürülebilirlik Raporu Hazırlama Rehberi Hediye

Haftalık bülteni 2 arkadaşınızla paylaşarak sadece premium abonelere özel hazırladığımız ”Sürdürülebilirlik Raporu Hazırlama Rehberi”ni ücretsiz olarak edinebilirsiniz.

Tek yapmanız gereken aşağıdaki ”Click to Share” butonuna tıklayarak bülteni çevrenizle paylaşmak.

ENERJİ

IEA 2024 Dünya Enerji Görünümü Raporu'na Göre Temiz Enerji Geçişleri Hızlanıyor, Ancak Zorluklar Devam Ediyor

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından 16 Ekim’de yayımlanan 2024 Dünya Enerji Görünümü raporu, her sene hazırlanan ve kurumun amiral gemisi niteliğinde bir yayın. IEA, Enerji Görünümü raporlarında küresel enerji piyasalarının nasıl şekilleneceğine dair kritik öngörüler sunuyor. Bu yılın raporu ise, özellikle temiz enerjiye geçiş, sürdürülebilir kalkınma ve enerji güvenliği konularına odaklanmış. Rapora göre, artan jeopolitik riskler ve enerji arzında yaşanan belirsizliklere rağmen, yenilenebilir enerjideki hızlı büyüme, dünyayı daha sürdürülebilir bir geleceğe taşımak için umut veriyor. Ancak, bu geçiş süreci büyük fırsatlarla birlikte önemli zorlukları da barındırıyor. Raporu sizin için inceledik ve önemli noktalarını irdeledik:

Temiz Enerjinin Yıldızı Yükseliyor 2024 raporuna göre, yenilenebilir enerji kapasitesindeki artış büyük bir hız kazanmış durumda. 2023'te 560 GW'lık yeni yenilenebilir enerji kapasitesi eklenerek rekor kırıldı ve 2030'a kadar küresel enerji talebindeki tüm büyümenin temiz enerji tarafından karşılanması bekleniyor. Özellikle güneş enerjisi, dünya genelinde temiz enerji geçişinin itici gücü haline geldi. 2030 yılına kadar mevcut güneş enerjisi üretim kapasitesinin üç katına çıkabileceği öngörülüyor. Rapor, günümüzün güneş paneli üretim kapasitesinin yılda 1.100 GW civarında olduğunu ve bunun 2023’e kıyasla üç kat daha hızlı bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu vurguluyor.

Bu hızlı büyüme sayesinde fosil yakıtlara olan talebin 2030'dan sonra düşmesi bekleniyor. Özellikle kömür ve petrol tüketiminde önemli düşüşler öngörülüyor. Ancak temiz enerji geçişi, küresel ölçekte eşit şekilde ilerlemiyor; gelişmiş ekonomilerdeki yenilenebilir enerji yatırımları hız kazanırken, gelişmekte olan ekonomilerde yatırım ve altyapı sorunları nedeniyle bu geçiş daha yavaş ilerliyor.

Elektrikli Araçlar ve Enerji Verimliliği Raporun dikkat çeken bir diğer bulgusu ise elektrikli araçların (EV) hızlı yükselişi. 2030 yılına kadar dünyada satılan her iki araçtan birinin elektrikli olacağı tahmin ediliyor. Ancak, elektrikli araçların hızla yaygınlaşmasına rağmen, şarj altyapısının geliştirilmesi gerekliliği büyük bir zorluk olarak öne çıkıyor. Eğer gerekli yatırımlar yapılmazsa, bu durum elektrikli araç satışlarında gecikmelere ve büyüme oranında düşüşlere neden olabilir.

Bununla birlikte, enerji verimliliği alanında da ilerleme kaydediliyor. Elektrifikasyon ve enerji verimliliğine yönelik yapılan yatırımlar sayesinde küresel enerji talebi artmaya devam etse de bu talep, tarihsel olarak çok daha düşük bir hızda büyüyor. Bu da, enerji arzı için daha sürdürülebilir bir tablo demek. Özellikle gelişmiş ekonomilerde, enerji yoğun sektörlerin karbonsuzlaşması hız kazanırken, enerji verimliliğinde sağlanacak iyileştirmeler emisyon azaltımında kilit rol oynuyor.

Riskler Jeopolitik risklerin yanı sıra, temiz enerji tedarik zincirlerinin de giderek daha kırılgan hale geldiği görülüyor. Temiz enerji teknolojilerinde piyasa yoğunlaşması ve ticaret kısıtlamaları, temiz enerji kaynaklarına geçişi yavaşlatabilecek riskler yaratıyor. 2020’den bu yana, temiz enerji teknolojilerini etkileyen neredeyse 200 ticaret tedbiri yürürlüğe girdi. Bu da, tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıkların sadece fosil yakıtlar değil, temiz enerji teknolojileri için de önemli bir tehdit oluşturabileceğini gösteriyor.

Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Fırsatlar ve Zorluklar Rapor, gelişmekte olan ülkelerdeki temiz enerji yatırımlarına yönelik fırsatlar ve zorluklara da dikkat çekiyor. Çin dışındaki gelişmekte olan ekonomilerde temiz enerji yatırımları, küresel toplamın sadece %15’ini oluşturuyor, oysa bu ülkelerin nüfusu dünya nüfusunun üçte ikisine ve GSYİH'leri ise küresel GSYİH’nin üçte birine tekabül etmekte. Bu dengesizlik, sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmada belki de en ciddi engel.

Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Neler Gerekli?

Raporda, temiz enerji geçişlerinin hızlanmasının mümkün olduğu ancak mevcut politika ve yatırım ortamının bunu tam olarak desteklemediği belirtiliyor. IEA’nın öngördüğü gibi, güneş enerjisi ve lityum-iyon bataryalar gibi teknolojilerdeki üretim kapasitesi, temiz enerjiye geçişin hızlandırılması için yeterli düzeyde. Ancak, bu kapasitenin gelişmekte olan ülkelere taşınması ve daha dengeli bir şekilde dağıtılması gerekiyor. Gelişen pazarlar için sermaye maliyetlerinin yüksek olması, yeni girişimlerin önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Bununla birlikte, fosil yakıt fiyatlarının düşük seyretmesi de, temiz enerji projeleri için ayrıca bir zorluk oluşturabilir. Fosil yakıt fiyatlarındaki düşüşe rağmen temiz enerji yatırımlarının devam etmesi, politika desteği ve tüketici tercihleri ile yakından bağlantılı olacak. Hükümetlerin temiz enerjiye yönelik net politikalar geliştirmesi, emisyonların anlamlı bir şekilde azalması için kritik önemde.

Raporun tamamını buradan indirebilirsiniz.

SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS

Etki Yatırımı Nedir?

Ticari getiri ile o getiriyi sağlayan faaliyetlerin üzerimizde yarattığı etkinin dengesi uzun süredir tartışılan bir konu. Yaptığınız bir yatırım bir şekilde çevrenize zarar verirken, sizin kazancınızdan bağış yapmanız durumu eşitler mi? Bu ve benzeri soruların cevabı uzun süredir aranıyor ve sürdürülebilirliğin de önemli bir alanı. Etki yatırımı kavramı da bu açıdan bilinmesi gereken bir kavram. Bu hafta, etki yatırımı kavramından bahsetmek istedik.

Etki yatırımı, finansal getiri elde ederken aynı zamanda ölçülebilir ve olumlu sosyal veya çevresel etkiler yaratmayı hedefleyen bir yatırım türüdür. Geleneksel yatırım anlayışının aksine, etki yatırımında "etki" kavramı en az finansal kazanç kadar önemlidir. Yatırımcılar, sadece kazanç sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda çevreye ve topluma fayda sunmayı amaçlar.

Etki Yatırımının Tarihçesi

Etki yatırımı kavramı, 2000'li yılların başında sosyal ve çevresel fayda sağlamaya yönelik finansman modellerine olan ilginin artmasıyla ortaya çıktı. Ancak kökleri 1960'lı ve 1970'li yıllardaki sosyal sorumluluk hareketlerine kadar uzanır. O dönemde yatırımcılar, apartheid rejimi altındaki Güney Afrika'da faaliyet gösteren şirketlere yatırım yapmayı reddederek sosyal adaletsizliklere karşı durdular. Bu bilinçli yatırım anlayışı zamanla gelişerek etki yatırımının temelini oluşturdu.

Niyet ve Etki

Etki yatırımının temelinde niyet yatar. Yatırımcılar, yaptıkları yatırımlarla sosyal veya çevresel anlamda pozitif bir değişim yaratmayı hedeflerler. Etki, ölçülebilir ve somut olmalıdır. Örneğin, yenilenebilir enerji projelerine yapılan yatırımlar hem finansal kazanç sağlar hem de karbon salınımını azaltarak çevreye katkıda bulunur.

Geleneksel Yatırım, Etki Yatırımı ve Hayırseverlik Arasındaki Farklar

Geleneksel Yatırım: Yalnızca finansal getiri elde etmeyi hedefler. Sosyal veya çevresel etkiler genellikle göz ardı edilir.
Etki Yatırımı: Hem finansal kazanç sağlar hem de ölçülebilir sosyal ve çevresel faydalar yaratmayı amaçlar. Yatırımcılar, kâr ve etki arasında bir denge kurarak karar verirler.
Hayırseverlik: Finansal getiri beklentisi olmadan tamamen sosyal veya çevresel fayda sağlama amacı güder. Bağışlar ve hibe programları bu kategoriye girer.
Etki yatırımı, bu spektrumda ortada yer alır ve yatırımcıların hem kârlılık hem de toplumsal fayda hedeflerini bir araya getirmelerine olanak tanır.

Finansal Getiriye ve Etki Beklentisine Göre Yatırım Türleri

Etki Yatırımında Güncel Gelişmeler ve Zorluklar

Son araştırmalara göre, etki yatırımcılarının %19'u etki yönetimi ile finansal yönetim kararlarını bütünleştirme konusunda önemli ilerlemeler kaydetmiş durumda. Ancak %28'i, yatırımlarının etkisini diğer yatırımcılarla karşılaştırmada zorluk yaşadığını belirtirken sadece %8'i bu konuda kayda değer bir ilerleme gördüğünü ifade ediyor. Faiz oranlarındaki artış, enflasyon baskıları ve iklim değişikliği gibi faktörler, etki yatırımı stratejilerini etkileyen en önemli unsurlar arasında yer alıyor.

Güncel Trendler ve Gelecek Öngörüleri

Son yıllarda etki yatırımı alanında önemli bir büyüme yaşanıyor. İklim değişikliği, sosyal eşitsizlikler ve sürdürülebilirlik konularına artan küresel farkındalık, yatırımcıları bu alanlara yönlendiriyor. Teknolojideki ilerlemeler ve veri analitiğindeki gelişmeler, yatırımların etkisinin daha etkin bir şekilde ölçülmesine ve raporlanmasına olanak tanıyor.

Gelecekte, etki yatırımının daha da yaygınlaşması ve ana akım yatırım stratejilerinin bir parçası haline gelmesi bekleniyor. Özellikle genç nesillerin sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk konularına olan ilgisi, bu alandaki yatırımların artmasına katkı sağlayacak. Uzmanlar, etki yatırımı piyasasının önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyeceğini öngörüyor.

BİTERKEN

Danışmanlık ve Eğitim Hizmetlerimizden damıttığımız özet bilgileri bu bültende okudunuz. Dinamik Regülasyonlara uyum ve sürdürülebilirlik alanındaki deneyimimizden faydalanmak isterseniz işte Yeşil Büyüme’nin size değer katabileceği alanlar:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - Başta GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik ve raporlama eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Danışmanlığı - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarının, risk ve fırsatların üst bakışla raporlara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Sürdürülebilirlik İletişimi- Çoğunluğu yönetici seviyesinde 9000+ abone ve 28.000+ sosyal medya takipçisi ve ~20.000 Websitesi okuyucusuna mesajınızı iletin. Kapsamlı işbirliği paketi için irtibata geçin.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!