Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-123

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Sürdürülebilir Kalkınma için Yapay Zekâ Platformu

  • Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Doğuşu: Howard Bowen'ın İlham Verici Mirası

  • Sürdürülebilirlik Raporlamaları Yük mü, Fırsat mı?

  • Alüminyum Sektörü Nasıl Karbon Nötr Olur?

  • SBTi, Ahşap ve Odun Lifleri Yol Haritası'nı Geçici Olarak Kullanıma Kapattı

  • Azerbaycan'da Yeşil Finansman Yolunda Yeni Adım: "Yeşil Finans Taksonomisi" Geliyor

Ücretsiz Webinar: Türkiye Yeşil Taksonomi Taslağı

Yeşil finansman ve sürdürülebilirlik dünyasında yeni bir dönemin kapılarını aralayan Türkiye Yeşil Taksonomi Taslağı hakkında bilgi edinin. Webinarda, taslağın finans ve reel sektör üzerindeki etkilerini konuşacak, AB Taksonomisi ile karşılaştırmasını yapacak ve şirketlerin uyum süreçlerini ele alacağız.

📅 Tarih: 1 Kasım 2023

🕑 Saat: 14:00 - 15:00

💻 Platform: Çevrimiçi Webinar

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sürdürülebilir Kalkınma için Yapay Zekâ Platformu

7-8 Ekim 2024 tarihlerinde Hamburg'da düzenlenen Hamburg Sürdürülebilirlik Konferansı (HSC), sürdürülebilirlik alanında yeni çözümler üretmek için dünyanın dört bir yanından 1600'den fazla katılımcıyı buluşturdu. Bilim insanları, iş dünyası liderleri, politikacılar ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelerek Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na (SKA'lar) ulaşma yolunda iş birliği yapmanın yollarını tartıştı. Konferansın en dikkat çeken gelişmelerinden biri ise Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Almanya Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı (BMZ) tarafından yapılan Sürdürülebilir Kalkınma için Yapay Zeka Platformu duyurusu oldu.

Fuarın ikinci gününde UNDP ve BMZ, yapay zekânın (AI) sorumlu kullanımını teşvik etmek amacıyla AI SDG Compendium adlı küresel bir platformun kurulduğunu duyurdu. Platform, yapay zekâ teknolojilerini sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için kullanan projeleri bir araya getirecek. Amaç, yapay zekâyı küresel çapta daha adil ve sürdürülebilir kalkınma için bir araç haline getirmek.

AI SDG Compendium ile birlikte, aynı zamanda Hamburg Sorumlu AI Bildirisi’nin (Hamburg Declaration on Responsible AI) temeli de atılmış olacak. 2025 yılında imzalanması planlanan bildirinin, yapay zekânın sorumlu, kapsayıcı ve sürdürülebilir kullanımını teşvik edecek uluslararası bir anlaşma olması planlanıyor.

Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Doğuşu: Howard Bowen'ın İlham Verici Mirası

Bugün iş dünyasında sıkça duyduğumuz Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), şirketlerin sadece kâr elde etmenin ötesine geçerek topluma katkıda bulunması gerektiğini savunan bir yaklaşım. Peki, bu fikir nasıl ortaya çıktı?

KSS’nin temelleri, 1953 yılında ekonomist Howard Bowen’ın "İş Adamının Sosyal Sorumlulukları" adlı eseriyle atıldı. Bowen, bu kitabında o dönemdeki sadece kâr odaklı iş anlayışını sorgulayarak, işletmelerin çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve yerel topluluklar gibi paydaşlarının da çıkarlarını göz önünde bulundurması gerektiğini savundu. İş dünyasında sadece hissedarların değil, tüm toplumun yararını gözeten bir bakış açısı geliştirilmesi gerektiğini öne süren Bowen, bu vizyonu sayesinde "Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Babası" olarak anılıyor.

“oldie but goldie”

Bowen’ın yaklaşımı, şirketlerin topluma sosyal adalet ve ekonomik fayda sağlayarak uzun vadede daha sürdürülebilir bir ekonomi inşa edebileceğini savunuyordu. Ona göre, sadece kâr maksimizasyonuna odaklanan bir şirket anlayışı yerine, topluma değer katan bir iş dünyası, hem işletmelerin hem de toplumun kazançlı çıkmasını sağlayacaktı.

Ancak Bowen’ın bu fikirleri herkes tarafından benimsenmedi. Ünlü ekonomist Milton Friedman, KSS'nin en güçlü eleştirmenlerinden biriydi. Friedman, 1962 yılında yayımladığı "Kapitalizm ve Özgürlük" adlı kitabında ve 1970’te The New York Times’a yazdığı makalesinde, bir işletmenin tek sosyal sorumluluğunun yasal sınırlar içinde kârını artırmak olduğunu savundu. Ona göre, şirketler topluma en iyi hizmeti, ekonomik verimlilik ve kârlılığa odaklanarak verebilirdi.

Bu karşıt görüşler, iş dünyasında uzun yıllar sürecek bir tartışmanın kapılarını araladı. Bir yanda Friedman’ın desteklediği "hissedar teorisi", diğer yanda ise R. Edward Freeman’ın savunduğu "paydaş teorisi" vardı. Paydaş teorisi, bir şirketin başarısının sadece hissedarlarına değil, tüm paydaşlarına katkı sağlamasına dayandığını savunuyordu. Yani müşterilerden çalışanlara, yerel topluluklardan çevreye kadar birçok farklı grubun çıkarları gözetilmeliydi.

Geçen yıllar içinde yapılan birçok akademik çalışma, Kurumsal Sosyal Performans (KSP) ile Kurumsal Finansal Performans (KFP) arasındaki ilişkiyi inceleyerek bu tartışmayı derinleştirdi. Her ne kadar tartışmalar devam etse de, günümüz iş dünyasında şirketlerin yalnızca kârı hedeflemenin ötesinde sorumlulukları olduğu konusunda geniş bir kabul mevcut. KSS’nin modern kurumsal stratejilere entegre edilmesi, etik değerlere, sosyal refaha ve çevresel sürdürülebilirliğe verilen önemin giderek arttığını gösteriyor.

Howard Bowen’ın o dönemki yenilikçi fikirleri, bugünkü iş dünyasına büyük bir miras bıraktı. Onun vizyonu, şirketlerin topluma karşı daha sorumlu bir şekilde hareket etmesi gerektiği düşüncesini besleyerek, bugün dünyada birçok işletmenin daha sosyal ve çevresel açıdan duyarlı olmasına ilham verdi.

Sürdürülebilirlik Raporlamaları Yük mü, Fırsat mı?

Kurumsal sürdürülebilirlik raporlamaları şirketleri özellikle son dönemde çok meşgul eden ve zaman zaman da zorlayan bir konu. Raporlama ekosisteminin oturduğunu söylemek henüz zor, raporlama çerçevelerinden hangisinin seçilmesi gerektiği çoğu zaman belirsiz, raporlama sürecinin kendisi ise zaten yeterince karmaşık. Üstelik çoğu işletmenin bu raporları kendi kendilerine hazırlama yetenekleri de bulunmuyor. Özetle, süreç bazen gerçekten zahmetli olabiliyor.

Ancak, tüm bu zorluklara rağmen sürdürülebilirlik raporlamaları aslında büyük fırsatlar da sunuyor. European Capital Markets Institute'un (ECMI) Genel Müdürü Karel Lannoo da bizimle aynı fikirde. Lannoo geçtiğimiz hafta kaleme aldığı makalesinde, sürdürülebilirlik raporlamasının getirdiği fırsatlara Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) özelinde dikkat çekmiş ve neden önemli olduklarını anlatmış.

Lannoo’nun vurguladığı gibi, CSRD ve benzeri sürdürülebilirlik raporlamaları başta karmaşık görünse de, uzun vadede şirketlere önemli avantajlar kazandırıyor. Şirketler bu raporlar sayesinde daha şeffaf, rekabetçi ve sürdürülebilir hale gelebiliyor. Bunlar elbette bilinmeyen şeyler değil ancak yine de söz konusu faydalara bir göz atmak size kendinizi iyi hissettirebilir.

İşte CSRD’nin 10 faydası, birçoğu diğer raporlama standartları için de geçerli:

  • Tek ve Kapsamlı Rapor: Finansal ve finansal olmayan tüm bilgileri tek bir raporda toplayarak şirketin tam bir profilinin ortaya çıkmasını sağlar.

  • Daha Kapsamlı Şirket Görünümü: Sadece bilanço ve gelir tablosuna odaklanmaz, aynı zamanda şirketin sürdürülebilirlik performansını ve uzun vadeli planlarını detaylandırır. Özellikle bu, tam da yatırımcıların istediği şey.

  • Standartlaştırılmış Raporlama: Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS) ile raporlar standart hale gelir ve şirketler arası karşılaştırmalar daha kolay olur.

  • Güven ve Şeffaflık Sağlar: Dijital ve standart raporlar sayesinde yatırımcılar ve paydaşlar daha güvenilir ve şeffaf bilgiye ulaşır.

  • Çifte Öncelik Yaklaşımı: Hem finansal performans hem de çevresel ve sosyal etkiler göz önüne alınarak daha kapsamlı bir raporlama sunar.

  • Net Zaman Çizelgesi: Belirlenen zaman dilimi ile şirketlerin hazırlık yapması ve uyum sağlaması kolaylaşır.

  • Tek Avrupa Standardı ile Uyum: Tek bir Avrupa standardı sayesinde iç pazarda uyum ve rekabet avantajı sağlar.

  • Sermaye Piyasalarına Kolay Erişim: İyi hazırlanan raporlar, şirketlerin dış yatırımcılara ve finansman kaynaklarına daha kolay ulaşmasını sağlar.

  • Daha İyi Denetim ve Kontrol: Şirket yönetim kurulları daha etkin denetim yapabilir ve dış denetçilerin katılımı artar, bu da hesap verebilirliği güçlendirir.

  • Öğretici ve Stratejik Bir Süreç: Şirketlere sürdürülebilirlik konusunda bilinçlenme fırsatı sunar, yeni hedefler belirlemelerine ve uzun vadeli stratejiler geliştirmelerine yardımcı olur.

Her zaman söylüyoruz, sürdürülebilirlik raporlaması işletmenin kendisine tuttuğu bir ayna olarak görülmelidir.

Yeşil Büyüme’yi Çevrenizle Paylaşın!

Haftalık bülteni 2 arkadaşınızla paylaşarak sadece premium abonelere özel hazırladığımız ”Sürdürülebilirlik Raporu Hazırlama Rehberi 2024”ü ücretsiz olarak edinebilirsiniz.

Tek yapmanız gereken aşağıdaki ”Click to Share” butonuna tıklayarak bülteni çevrenizle paylaşmak.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Alüminyum Sektörü Nasıl Karbon Nötr Olur?

Avrupa Komisyonu'nun Ortak Araştırma Merkezi (Joint Research Center - JRC), Lovro Zore imzalı yeni raporunda, alüminyum sektörünün dekarbonizasyon sürecini masaya yatırıyor. Sektörün Avrupa Birliği'nin 2030 ve 2050 iklim hedeflerine ulaşabilmesi için uygulayabileceği teknolojik çözümlerin kapsamlı bir değerlendirmesini sunan raporu sizin için inceledik.

Alüminyum sektörü, Avrupa ekonomisi için stratejik bir öneme sahip olmasının yanı sıra, karbon ayak izinin küçültülmesi gereken alanlardan biri olarak öne çıkıyor. Sektör, Avrupa Birliği'nin toplam karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %0.3'ünü oluşturuyor. Ancak, bu emisyonları azaltmak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın hedeflerine ulaşmak için kaçınılmaz. Raporda öne çıkan başlıca dekarbonizasyon yöntemleri şunlar:

  • Elektrifikasyon: Yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan elektrikle doğrudan elektrifikasyon, alüminyum sektörünün emisyonlarını azaltma potansiyeli taşıyan en önemli adımlardan biri olarak gösteriliyor. Bu azaltım, özellikle enerji yoğun proseslerde elektriğin kullanımıyla mümkün olabilir.

  • Karbon Yakalama ve Depolama (CCUS): Karbon yakalama teknolojisi, sektördeki emisyonların önemli bir kısmını yakalama kapasitesine sahip. Ancak, alüminyum sektöründeki düşük CO2 konsantrasyonları bu teknolojinin uygulanmasını zorlaştırıyor. Yine de, karbon fiyatlarının artması ve teknolojinin gelişmesiyle, bu yöntem önümüzdeki yıllarda ekonomik bir seçenek haline gelebilir.

  • Hidrojen Kullanımı: Özellikle yüksek sıcaklık gerektiren proseslerde fosil yakıtların yerini alabilecek bir diğer yöntem de hidrojen kullanımı. Ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilen hidrojenin maliyeti şu anda büyük bir engel.

  • İnert Anotlar: Bu teknoloji, doğrudan ergitme sürecinde oluşan CO2 emisyonlarını ortadan kaldırma potansiyeline sahip. Aynı zamanda %25 oranında verimlilik artışı sağlayarak enerji talebini düşürebilir. Ancak metod, şu anda ticari olarak yaygınlaşmamış durumda.

Raporda ayrıca, alüminyum geri dönüşümünün enerji açısından %95 oranında daha verimli olduğu, ancak hurda arzının sınırlı olduğu belirtiliyor. Bu nedenle, ikincil üretimin artırılması sektörün karbon nötr olma yolundaki kritik adımlarından biri olabilir.

JRC'nin raporu, Avrupa Birliği'nin Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve geçtiğimiz yıl devreye giren Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi politikalarının sektör üzerinde olumlu bir etkisi olacağını da vurguluyor.

Sonuç olarak, rapor, alüminyum sektörünün karbon nötr bir geleceğe ulaşma potansiyeline sahip olduğunu ancak ekonomik ve teknolojik engellerin varlığını sürdüğünü belirtiyor. Bu engellerin aşılması, karbon fiyatlarının yükselmesi ve inovasyonun hız kazanmasıyla daha olası hale gelecek.

SBTi, Ahşap ve Odun Lifleri Yol Haritası'nı Geçici Olarak Kullanıma Kapattı

Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (SBTi), şirketlerin karbon emisyonlarını azaltmalarını sağlamak için belirledikleri bilim temelli hedefleri doğrulayan küresel bir organizasyon. SBTi, diğer şirket ve kuruluşların yanısıra orman, arazi ve tarım (FLAG) sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik özel bir rehberlik sunuyor.

Ancak, SBTi'nin yaptığı son incelemelerde, FLAG rehberi kapsamında kullanılan "Ahşap ve Odun Lifleri Yol Haritası"nın bazı bölgelerde doğru sonuçlar vermediği tespit edildi. Özellikle, orman faaliyetlerinin karbon giderim potansiyelinin bazı bölgelerde olduğundan fazla tahmin edildiği ortaya çıktı. Bu durum, şirketlerin hedeflerini yanlış verilerle belirlemesine neden oluyordu.

Bu hataları düzeltmek ve daha doğru hedefler sunmak amacıyla SBTi, Ahşap ve Odun Lifleri Yol Haritası'nı 2 Ekim 2024 itibarıyla geçici olarak askıya aldı. Bu süre zarfında, ahşap ve odun liflerinden kaynaklanan emisyonları %10’dan fazla olan şirketler FLAG hedeflerini doğrulatamayacak ve yalnızca enerji ve sanayi kaynaklı emisyonlar için hedef belirleyebilecekler.

Diğer taraftan kuruluş, yeni ve daha doğru bir hedefleme yöntemi geliştirmek için çalışmalara 2024 yılı içinde başlayacağını açıkladı. Şirketlerin bu süreçte karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik çabalarına devam etmeleri teşvik ediliyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS

Azerbaycan'da Yeşil Finansman Yolunda Yeni Adım: "Yeşil Finans Taksonomisi" Geliyor

17 Eylül tarihli bültenimizde, Azerbaycan'ın ESG standartlarını geliştirme yönündeki adımlarına değinmiştik. Bu kapsamda, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek ulusal standartlar üzerine çalışmalar yürütüldüğünü ve 2023-2026 Sürdürülebilir Finans Yol Haritası'nın onaylandığını paylaşmıştık.

Şimdi ise bu çabaların bir adım daha ileri taşındığına şahit oluyoruz. Azerbaycan Merkez Bankası, yeşil finansman alanında önemli bir girişimi hayata geçirmeye hazırlanıyor. Azernews'in haberine göre, Merkez Bankası, COP29 öncesinde "Yeşil Finans Taksonomisi"ni uygulamaya koymayı planlıyor. Yeşil Taksonomi'nin yürürlüğe girmesi, ülkenin finans sektörünü küresel sürdürülebilirlik standartlarına uyumlu hale getirme yolunda büyük bir adım olarak görülebilir.

Azerbaycan Merkez Bankası Başkanı Taleh Kazimov, COP29'da finans sektörünün desteklenmesinin önemini vurgularken, sürdürülebilir finans yol haritasının altını bir kez daha çizdi. "Yeşil finans taksonomisini piyasaya sunmaya hazırlanıyoruz." diyen Kazimov, bu girişimin finansal istikrarı korumanın ve sürdürülebilir projeleri başarılı bir şekilde hayata geçirmenin kritik bir parçası olduğunu belirtti.

Bilindiği üzere, benzer bir çalışma Türkiye'de de devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti İklim Değişikliği Başkanlığı, Eylül sonunda Yeşil Taksonomi'ye dair taslak metni kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu vesileyle, 1 Kasım Cuma günü milli Taksonomimizi değerlendireceğimiz ve AB Taksonomisi ile benzerliklerini ve farklılıklarını irdeleyeceğimiz ücretsiz bir webinar düzenleyeceğimizi de tekrar hatırlatmış olalım.

BİTERKEN

Yeşil Büyüme ile iş birliği yapmanın yolları:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik raporlaması eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Hazırlanması - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarını, risk ve fırsatların üst bakışla raporlamalara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Haftalık Bülten Sponsorluğu - Çoğunluğu yönetici seviyesinde 8000 abone ve 25.000 sosyal medya takipçisine mesajınızı iletin. Kapsamlı sponsorluk paketi için irtibata geçin.

Geribildirim Anketi

Yeşil Büyüme sürdürülebilirlik bültenini nasıl değerlendirirsiniz?

Login or Subscribe to participate in polls.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!