Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-121

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Türkiye'nin Yeşil Taksonomi Yönetmeliği

  • İstanbul Sanayi Odası'nın ‘Sanayide Sürdürülebilirlik Eğilimi Skorları’ Çalışması Neler Söylüyor?

  • BM Sorumlu Bankacılık İlkeleri Beşinci Yılını Dolduruyor

  • IFRS Vakfı, Şirketlerin ISSB Standartlarını Gönüllü Olarak Uygulaması İçin Kılavuz Yayınladı

  • Sürdürülebilirlikte Veri Yönetiminin Yeri

  • Çin, Emisyon Ticaret Sistemi'ne Çelik, Alüminyum ve Çimento Sektörlerini Dahil Ediyor

ÖNE ÇIKAN KONU

Türkiye'nin Yeşil Taksonomi Yönetmeliği

Yeşil Taksonomi Neden Önemli?

İklim Değişikliği Başkanlığı, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Paris İklim Anlaşması hedefleri gibi hedeflere ulaşmak ve çevre dostu yatırımları teşvik etmek amacıyla Yeşil Taksonomi Yönetmeliği'ni taslak olarak sunduğunu açıkladı. Taksonomi, yeşil yıkama gibi yanlış uygulamaları önlemekle kalmayıp, aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin çevresel sürdürülebilirliğini net kriterler ile değerlendirmeyi amaçlıyor. Özellikle bankalar ve finans kuruluşları için bu düzenleme, geleceğin sürdürülebilir finansına yön verecek önemli bir sinyal niteliğinde olacak.

AB Taksonomisi ile Benzerlikler ve Uyum

Türkiye'nin Yeşil Taksonomi Yönetmeliği, Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakatı ve AB Yeşil Taksonomisi ile pek çok benzerlik taşıyor. Örneğin, Türkiye taslağında da 6 çevresel hedef ve geçiş faaliyetleri gibi AB ile uyumlu konulara yer verilmiş. Türkiye’nin bu uyumu, sürdürülebilir finansmanı teşvik etmek için stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, AB ile tam entegrasyonun sağlanabilmesi için bazı başlıkların eksik olduğunun da altını çizmek gerekir.

Farklılıklar: Türkiye'ye Özgü Yaklaşımlar

Taksonomimizin, AB Taksonomisi ile olan benzerliklere rağmen, dünya genelindeki tüm diğer yeşil/sosyal/sürdürülebilir taksonomiler gibi Türkiye’nin kendi konjonktürel şartlarını dikkate alan bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Fakat ortaya konan taslak çalışmada “EK-1 Taksonomi Kapsamında Yer Alan Faaliyetler” kısmı incelendiğinde AB Taksonomisi ile majör farklılıklar görülüyor. Bu farklar örneğin aynı ekonomik faaliyetlerin her iki taksonomide farklı çevresel amaçlara hizmet etmesi ya da farklı önemli katkı kriterleri getirilmesi gibi özetlenebilir. Bu nedenle İklim Değişikliği Başkanlığı'nın ekonomik faaliyetleri neden AB Taksonomisi’nden farklı ele aldığını ve farklı kriterler sunduğunu belki daha sonra ortaya konacak rehberlerle açıklaması sağlıklı olacaktır.

Yeşile Boyama (Greenwashing) ve Tanımlamanın Eleştirisi ve Potansiyel Etkileri

Taslak yönetmelikte greenwashing teriminin "yeşile boyama" olarak kullanımı ve tanımı da dikkat çekiyor. Ancak bu tanımlamanın, mevcut literatürdeki geniş kavrayışa tam olarak uymadığı yönünde eleştiriler mevcut. Yeşile boyamanın yalnızca kasıtlı yanıltma ile sınırlandırılması, kavramın gerçek etkisini daraltıyor. Bu konuda daha kapsamlı ve güncel bir tanımlamanın, böyle bir yönetmelik metninde değil de belki bir kanun ile düzenlenmesi tercih edilebilir. Bu şekilde diğer ilgili SPK, haksız rekabet, tüketicinin korunması gibi mevzuatlarda da yasa yapıcının onayından geçmiş kanuni bir tanım kullanılacaktır.

Sürdürülebilir Finansın Geleceği

Yeşil Taksonomi, Türkiye'de sürdürülebilir finansın önünü açmak için büyük bir fırsat sunabilir. Hem finansal kuruluşlar için hem de reel sektör aktörleri için hangi faaliyetlerin çevresel olarak sürdürülebilir olduğunu bilmek ve buna göre kaynak ayırmak hayati önemde. Yönetmelik, doğru uygulandığında bankaların ve yatırımcıların yeşil dönüşümde daha güçlü bir rol üstlenmesini sağlayabilir.

Sonuç

Türkiye’nin Yeşil Taksonomi Yönetmeliği, sürdürülebilir finans dünyasına önemli bir sinyal veriyor. Bu sinyalin etkisiyle, yatırımların daha büyük kararlılıkla çevresel olarak sürdürülebilir ekonomik faaliyetlere aktarılması bekleniyor. Yönetmelik, sadece çevreye uyumlu ekonomik faaliyetleri teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda finans dünyasında büyük bir değişim yaratma potansiyeline sahip. Ayrıca, başta AB Taksonomisi ile uyum konusu dahil olmak üzere uluslararası geçerliliği ve güvenilirliği olan bir yeşil taksonomi sahibi olmak uluslararası yatırımcılar nezdinde de ülkemizdeki sürdürülebilir faaliyetleri ve şirketleri daha da cazip hale getirecek. Şüphesiz, Türkiye’nin yeşil ekonomide öne çıkması, sadece maliyetlerden kaçınmanın ötesinde, geleceğin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada kilit rol oynayacaktır.

TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

İstanbul Sanayi Odası'nın ‘Sanayide Sürdürülebilirlik Eğilimi Skorları’ Çalışması Neler Söylüyor?

Görsel: iso.org.tr

İstanbul Sanayi Odası (İSO), Ipsos Araştırma ve Danışmanlık Şirketi iş birliğiyle Türkiye'de sanayi sektörüne yönelik yapılan "İSO Sanayide Sürdürülebilirlik Eğilimi Araştırması"nın sonuçlarını Haziran ayında açıklamıştı. 717 sanayi firmasının katılımıyla gerçekleştirilen ve ilk kez yapılan bu araştırma, sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik konusundaki mevcut durumu ve yaklaşımlarını anlamayı amaçlıyor.

Araştırmaya göre, 100 üzerinden yapılan puanlamada firmaların "Farkındalık" skoru 48,97, "Yaklaşım" skoru 34,27, "Uygulama" skoru ise 18,19 olarak ölçüldü. Skorlar, firmaların sürdürülebilirliği kurumsal stratejilerine entegre etme konusunda henüz başlangıç aşamasında olduğunu gösteriyor.

Araştırmada öne çıkan diğer önemli bulgular arasında, sanayi firmalarının sadece %13'ünün karbon ayak izini hesapladığı, sürdürülebilirlik konusunda kamuya açık rapor yayımlayan firmaların oranının ise %6 olduğu bilgileri dikkat çekiyor.

Ayrıca araştırmada sanayi firmalarının sürdürülebilirlik hedef ve aksiyonlarını etkileyen en önemli faktör olarak "Kanun ve Yönetmelikler" öne çıkarken, firmaların büyük çoğunluğu sürdürülebilirlik uygulamaları için teşvik ve finansman desteğine ihtiyaç duyduklarını belirtti.

Sonuç olarak araştırma, Türkiye’deki sanayi firmalarının sürdürülebilirlik konusundaki bilgi seviyelerinin genel olarak düşük olduğunu, ancak farkındalığın giderek arttığını ortaya koydu. Paris İklim Anlaşması gibi bazı konularda bilgi sahibi olan firmaların oranı görece yüksekken, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi konularda bilgi seviyesi oldukça düşük kaldı.

Araştırma her yıl tekrarlanarak, Türkiye'deki sanayi firmalarının sürdürülebilirlik yolculuğunda kat ettiği ilerlemeyi takip edecek ve bu alandaki gelişmeleri destekleyecek.

Yeşil Büyüme’yi Çevrenizle Paylaşın!

Haftalık bülteni 2 arkadaşınızla paylaşarak sadece premium abonelere özel hazırladığımız ”Sürdürülebilirlik Raporu Hazırlama Rehberi 2024”ü ücretsiz olarak edinebilirsiniz.

Tek yapmanız gereken aşağıdaki ”Click to Share” butonuna tıklayarak bülteni çevrenizle paylaşmak.

SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANS

BM Sorumlu Bankacılık İlkeleri Beşinci Yılını Dolduruyor

Yeşil dönüşümün belki de en kritik unsuru, finansmanın sürdürülebilir faaliyetlere olabildiğince aktarılmasıdır. Kural koyucular bunu sağlayabilmek adına çeşitli düzenlemeler yapıyor ve teşvikler tasarlıyorlar; ancak elbette burada en kritik görev bankalara düşmekte. Bankalar, sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmek ve müşterilerin daha yeşil, daha esnek iş modellerine, teknolojilere ve yaşam tarzlarına uyum sağlamalarına destek olmak için, ekonomik aracılar olarak çok önemli bir rol oynuyor.

Bankalara bu alanda rehberlik eden en önemli çerçevelerden biri olan BM Sorumlu Bankacılık İlkeleri (PRB) bu ay itibarıyla beşinci yılını doldurmuş durumda.

2019 yılında hayata geçirilen ve ülkemizden Akbank, İş Bankası, Garanti, Şekerbank, TSKB ve Yapı Kredi’nin imzacısı olduğu İlkeler, bir bankanın portföyündeki sürdürülebilirlik risklerini ele almak ve etkileri yönetmek için kapsamlı bir yaklaşım sunuyor. Bu haliyle İlkeler, bankaların stratejilerini, uygulamalarını, kredi verme ve yatırımlarını BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Paris İklim Anlaşması ve Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi'nin yanı sıra diğer ulusal/bölgesel çerçevelerle uyumlu hale getirebilecekleri bir mekanizma olarak adlandırılabilir.

Sorumlu Bankacılık İlkeleri’ne uymayı taahhüt eden bankaların yapması gerekenleri ise şöyle özetleyebiliriz:

  • Bankaların, finansmanı, kredi ve yatırım uygulamalarını mevcut ve gelecek nesillere fayda sağlayacak olumlu sürdürülebilirlik etkilerine doğru kaydırmaları gerekmektedir.

  • İklim, doğa ve biyoçeşitlilik, sağlıklı ve kapsayıcı ekonomiler ve insan hakları olmak üzere dört sürdürülebilirlik önceliğinde, endüstri, paydaşlar ve sivil toplumla yakın işbirliği içinde çalışmak.

  • Strateji uyumu, etki analizi ve hedef belirlemeden eyleme geçirilebilir uygulamaya kadar iddialı bir şekilde ilerlemek.

  • Finansal sistem genelinde eylemi harekete geçirmek için müşteri katılımını, etkili yönetişimi ve şeffaf raporlamayı proaktif olarak benimsemek.

İlkeler, büyüklükleri veya konumları ne olursa olsun tüm imzacı bankalara eşit şekilde uygulanıyor.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

IFRS Vakfı, Şirketlerin ISSB Standartlarını Gönüllü Olarak Uygulaması İçin Kılavuz Yayınladı

IFRS Vakfı, şirketlerin Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) Standartlarını gönüllü olarak uygulamalarına yardımcı olacak yeni bir kılavuz yayımladı. Bu adım sayesinde, ISSB raporlamanın yasal zorunluluk olmadığı ülkelerde bile, yatırımcıların sürdürülebilirlik ile ilgili raporlama taleplerine yanıt verilebilecek. Bahse konu standartlar ülkemizde Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ismiyle Türkçeleştirilmiş ve 2024 başı itibarıyla yürürlüğe girmişti.

"ISSB Standartlarının Gönüllü Uygulanması" (indirme linki) başlıklı kılavuz, işletmelere sürdürülebilirlik raporlamalarını küresel standartlarla uyumlu hale getirmeleri için rehberlik ediyor. Ayrıca, geçiş sürecini kolaylaştırmak için kademeli uygulama ve iklim odaklı raporlama gibi esneklikler sunuyor. Kılavuz, TCFD ve SASB gibi çerçeveleri halihazırda kullanan şirketlerin ISSB Standartlarına geçişine yardımcı olacak kaynakları da öne çıkarıyor.

ISSB’nin kurulmasından bu yana, dünya genelinde 20’den fazla ülke bu standartları kendi yasal çerçevelerine dahil etmeye başladı. IFRS Vakfı, sürdürülebilirlik raporlamasını küresel ölçekte daha verimli hale getirmek için GRI gibi kuruluşlarla iş birliğini sürdürüyor.

Sürdürülebilirlikte Veri Yönetiminin Yeri

Sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren küresel teknoloji firmaları Sweep ve Capgemini geçtiğimiz hafta yeşil dönüşüm yolunda veri yönetiminin oynadığı rolü irdeleyen bir anket çalışmasının sonuçlarını paylaştı. ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya’da faaliyet gösteren şirketlerde görev yapan 500’den fazla sürdürülebilirlik yöneticisinin katılımıyla gerçekleştirilen ankette, işletmelerin karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar analiz edildi. Çıkarımları sizin için özetledik:

  • Sürdürülebilirlik stratejileri artık ana odakta: Katılımcıların %57’si, sürdürülebilirliği organizasyonlarının ayrılmaz bir parçası olarak görürken, %76’sı bu stratejilerin iş avantajı sağladığını belirtiyor. Ancak, birçok işletme sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için kapsamlı bir dönüşüm gerektiğinin farkında. Katılımcıların %81’i, düşük karbon ekonomisinde hayatta kalmak için işletmelerinin önemli bir değişim geçirmesi gerektiğini vurguluyor.

  • Veri yönetiminde büyük sıkıntılar: Ankete göre, işletmelerin %62’si sürdürülebilirlik verilerini düzenli ve etkili bir şekilde toplamakta zorluk çekiyor. Bu durum, sürdürülebilirlik stratejilerinin başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor. Veriyi doğru yönetemeyen şirketler, yasal uyumluluk riskleriyle karşı karşıya kalırken, rekabette geri düşme tehlikesiyle de karşılaşıyorlar.

  • Dijitalleşme ve yapay zeka çözüm olabilir: Anket sonuçlarına göre, şirketlerin %85’i dijitalleşmenin ve yapay zekanın sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada kilit rol oynayacağını düşünüyor. Teknoloji ve veri temelli yaklaşımlar, işletmelerin sürdürülebilirlik yolculuğunda daha hızlı ve etkili adımlar atmasını sağlıyor.

Sürdürülebilirlikte veri yönetiminin rolünü ele alan çalışmaları zaman zaman burada sizlerle paylaşıyoruz. Aslında tüm çalışmalardan çıkan sonuç hemen hemen aynı: sürdürülebilirlik konusunda adım atmak isteyen işletmelerin, veri yönetimini işleyişlerinin merkezine almaları gerekiyor ve teknolojik dönüşüme odaklanmak artık bir zorunluluk haline gelmiş durumda.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Çin, Emisyon Ticaret Sistemi'ne Çelik, Alüminyum ve Çimento Sektörlerini Dahil Ediyor

Çin, 2024 yılında dünyanın en büyük karbon piyasası olan ulusal emisyon ticaret sistemini (ETS) genişleterek çelik, alüminyum ve çimento sektörlerini de kapsama alacak. Bu hamleyle birlikte, Çin’in ETS kapsamındaki karbon emisyon oranı %40’tan %60’a çıkacak. Halihazırda yalnızca enerji sektörünü kapsayan Çin ETS, yeni sektörlerin eklenmesiyle ülkenin karbon azaltma çabalarına ivme kazandırmayı hedefliyor.

Çin Ekoloji ve Çevre Bakanlığı (MEE) tarafından yapılan açıklamaya göre, çelik, alüminyum ve çimento sektörlerindeki şirketler 2024 ile 2026 yılları arasında ücretsiz emisyon tahsisatı alacak. Ancak 2027'den itibaren bu tahsisatlar kısıtlanacak. Uzmanlar, ETS'nin karbon yoğunluğu—yani birim başına düşen emisyon—odaklı olmasının, genel emisyonları azaltma konusunda yetersiz kaldığına dikkat çekiyor. Bu sistem, karbon yoğunluğu 'benchmark’ın altında kalan şirketlerin üretimlerini artırarak genel emisyonlarını yükseltmelerine rağmen cezadan kaçınmalarına olanak tanıyor.

Ayrıca ETS'deki tahsisat fazlası sorunu da endişe yaratıyor. Geçmişte enerji sektöründe yaşanan tahsisat fazlası, karbon fiyatlarını baskılayarak ticaret yapma teşvikini azaltmıştı. Aynı durumun yeni sektörlerde de yaşanabileceği uyarısında bulunan uzmanlar, etkin bir piyasa için emisyon sınırlarının güçlü tutulması gerektiğini vurguluyor.

Çin’in karbon verisi toplamada yaşadığı sorunlar da gündemde. Geçmişte bazı termik santrallerin emisyon verilerini manipüle ettiği ortaya çıkmıştı. Ancak MEE, bu sorunların önüne geçmek için yeni düzenlemeler ve daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirdiğini belirtiyor.

Uzun vadede, Çin'in ETS'sinin etkinliğinin artırılması ve tahsisatların ücretsiz verilmesi yerine açık artırma yoluyla satılması planlanıyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), bu yöntemin Çin’in temiz enerjiye geçişini hızlandıracağını ve karbon azaltım hedeflerine daha etkili bir şekilde ulaşılmasına katkı sağlayacağını ifade ediyor. Çin’in ETS'ye eklemesi beklenen yeni sektörlerle birlikte, 2030 sonrası toplam emisyonlara dayalı bir üst sınır koyma planı da gündemde.

BİTERKEN

Yeşil Büyüme ile iş birliği yapmanın yolları:

  1. Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimleri - GRI, CSRD ve TSRS raporlama çerçevelerini kapsayan, kurum ve sektöre özel sürdürülebilirlik raporlaması eğitimleri için irtibata geçin.

  2. Sürdürülebilirlik Raporlaması Hazırlanması - Şirketinizin sürdürülebilirlik çalışmalarını, risk ve fırsatların üst bakışla raporlamalara yansıtılması için iletişime geçin.

  3. Haftalık Bülten Sponsorluğu - Çoğunluğu yönetici seviyesinde 8000 abone ve 25.000 sosyal medya takipçisine mesajınızı iletin. Kapsamlı sponsorluk paketi için irtibata geçin.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!