Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-96

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik evreninde çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • IPCC Şehirler Özel Raporu Hazırlıkları Başladı

  • Türkiye'nin SKDM ile İmtihanı

  • İklim Fonları ve Net Sıfır Geçişinde Özel ve Kamu Piyasalarının Rolü

  • Almanya CSRD’yi İç Hukukuna Entegre Ediyor

  • Farklı Sürdürülebilirlik Raporlamaları Çerçevelerinin Ortak Çalışabilirliği

  • Küresel Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu Yayımlandı

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı Düzenlemelerine Fren

TSRS Eğitimlerimize Devam Ediyoruz

Yeşil Büyüme olarak 24 Nisan’da TSRS ile ilgili dördüncü eğitimimizi vermeye hazırlanıyoruz. Eğitimde, 2024 Ocak ayında hayatımıza giren ve belirli eşik değerlerini aşan şirketler için raporlama zorunluluğu getiren Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları'nı (TSRS) mercek altına alacağız. IFRS S1 ve S2'nin Türkçe versiyonu olarak şekillenen TSRS, belirli büyüklükteki işletmeler için önümüzdeki dönemde bir gereklilik haline gelecek. Bu önemli dönüşüm sürecinde, sürdürülebilirlik alanında derinleşmek isteyen yöneticilere ve danışmanlara yönelik olarak Superpeer üzerinden sunacağımız çevrimiçi eğitimle yanınızdayız.

Detaylara ve uygulamalara odaklanacak bu 5 saatlik eğitim, TSRS'nin inceliklerini anlamak ve bu yeni döneme hazırlıklı olmak isteyen herkes için bir rehber niteliği taşıyacak. Sürdürülebilirlik raporlamasının neden kritik bir önem taşıdığını ve işletmelerin bu standartlara nasıl uyum sağlayabileceğini öğrenme fırsatı bulacaksınız.

Bu eğitimle, sürdürülebilirlik alanındaki son gelişmeleri takip etme, sektörel yeniliklere adapte olma ve kariyerinizi bu doğrultuda şekillendirme şansını elde edeceksiniz. Yeşil Büyüme uzmanlığıyla, teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı örneklerle donatılmış bir içerik sizleri bekliyor.

Şirketlere özel uyguladığımız toplu katılım indirim opsiyonları için [email protected] adresi üzerinden bizimle iletişime geçin.

TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR GÜNDEMİ

IPCC Şehirler Özel Raporu Hazırlıkları Başladı

16-19 Nisan 2024 tarihleri arasında Letonya'da düzenlenecek olan İklim Değişikliği ve Şehirler Özel Raporu Kapsam Belirleme Toplantısı öncesinde İlklim Değişikliği Başkanlığı tarafından önemli bir hazırlık çalıştayı gerçekleştirildi. Toplantının amacı, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)'nin 7. Değerlendirme Döngüsü'nde yer alacak olan özel rapor için temel taşlarını oluşturmak ve katılımcıları bilgilendirmekti.

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, Türkiye'nin iklim değişikliğinden etkilenen kritik bir coğrafyada bulunduğunu belirtti. Akdeniz Havzası'ndaki konumu sebebiyle ülkemizin iklim değişikliğine karşı kırılgan olduğuna dikkat çeken Hasar, son zamanlarda yaşanan doğal afetlere ve bunların etkilerine örnekler verdi. Özellikle Daniel fırtınası sonucu meydana gelen ani sel felaketleri ve bunların yol açtığı kayıplar, çalıştayın odak noktalarından birini oluşturdu.

IPCC 7. Değerlendirme Döngüsü'nde Türkiye'yi Prof. Dr. Osman Balaban'ın temsil edeceği belirtilirken, IPCC temsilcisi Doç. Dr. Şiir Kılkış’ın yaptığı sunumda ise iklim değişikliği ile mücadelede kentsel sistemlerin önemi anlatıldı. Kılkış, çok sektörlü ve birbirine bağlı çözümlerin mücadelede kilit rol oynadığını, sadece tek bir sektör veya disiplinle sınırlı kalmaması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin SKDM ile İmtihanı

AB tarafından geçtiğimiz sene yürürlüğe konan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın ülkemize etkileri oldukça önemli ve araştırmacıların da dikkatini celbeden bir konu. Bu kapsamda İktisadi Kalkınma Vakfı da geçtiğimiz günlerde bir bilgi notu yayımladı (indirme linki). Ahmet Emre Uslu'nun kaleminden çıkan analiz, Türkiye'nin Rusya ve Çin'in ardından SKDM'den en fazla etkilenecek ülke olacağını bir kere daha vurguluyor. Ülkemizin bu potansiyel posizyonu ise, Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız ihracatın büyük bir kısmının demir&çelik, çimento ve alüminyum gibi yüksek karbon salımı içeren ürünlere dayanmasından kaynaklanıyor.

Ayrıca, Türkiye'nin toplam ihracatının %41'ini AB'ye gerçekleştirmesi, SKDM'nin Türkiye ekonomisi üzerindeki potansiyel etkilerini daha da önemli hale getirmekte. Özellikle karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, AB'nin uygulamaya koyduğu bu yeni düzenlemeye adapte olmak zorunda kalacak.

Maliyetler ve Rakamlarla SKDM'nin Etkisi

Konu ile ilgili geçmişte yapılan çalışmalara göre, AB'nin Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) karbon fiyatlarının 30 avro seviyesinde kalması durumunda, SKDM'nin Türkiye'ye maliyetinin yaklaşık 1.1 milyar avro olacağı tahmin ediliyor. Fiyatların 50 avroya çıkması halinde ise bu maliyetler 1.8 milyar avroya kadar yükselebilir. Şu an için AB ETS'deki karbon fiyatları 65 avro seviyelerinde seyretmekte. Emisyon tahsisat miktarlarının azaltılması ve ücretsiz tahsisatların kaldırılması, gelecek yıllarda bu ücretlerin daha da artacağına ve Türkiye'nin SKDM kapsamında daha yüksek maliyetlerle karşılaşacağına işaret ediyor.

Önerilen Stratejiler ve Milli ETS'nin Rolü

Türkiye'nin bu ek maliyetleri azaltmak için atması gereken adımlar arasında milli bir Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) kurulması öne çıkıyor. Bu sayede, AB'ye ödenecek karbon ücretlerinin bir kısmının Türkiye içinde kalması ve yerel yeşil dönüşüm projelerine aktarılması mümkün olacak. Milli ETS'nin hayata geçirilmesi, Türkiye'nin karbon düzenlemelerine uyum sağlamasını kolaylaştıracak ve ekonomik yükün hafifletilmesine yardımcı olacaktır.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İklim Fonları ve Net Sıfır Geçişinde Özel ve Kamu Piyasalarının Rolü

İklimle ilgili fonlar hem sayıca hem de hacim olarak son yıllarda artış gösterdi ve bu fonlar sermaye akışlarında da dikkate değer eğilimler sergiliyor. Bu durumun yatırım dünyasının gözünden kaçması elbette beklenemezdi. İşte, yatırım veri sağlayıcısı MSCI, 25 Mart 2024 tarihinde tam da bu konuda, yani yeşil piyasaların nabzını tutan yeni bir rapor yayınladı. "İklim Adına: Özel ve Kamu Fonları" başlıklı çalışma, net sıfır geçişine odaklanan yatırım fırsatlarını ele alıyor.

Rapor, özellikle 2020 ile 2023'ün üçüncü çeyreği arasında, özel piyasalardaki iklim fonlarının önceki dokuz yıla kıyasla daha fazla sermaye çektiğini belirtiyor. Bu yeni fonlar, özel piyasada mevcut iklim fonlarının sermayesinin %70'inden fazlasını temsil etmekte. Kamu piyasaları tarafında ise, 1.300'den fazla iklim fonunun %70'inden fazlası aynı dönem içinde piyasaya sürüldü ve bu fonlar toplam varlık değerinin neredeyse %80'ini oluşturuyor.

Çalışmada altını çizilen ve bize göre en en önemli bulgulardan biri de, özel ve kamu piyasası fonlarının sektör tercihlerindeki farklılıklar. Özel piyasalar, yüksek karbon emisyonlu sektörlere yatırım yaparak net sıfır geçişinden yararlanma potansiyeli yüksek alanlara odaklanırken; kamu piyasası fonları ise, genellikle daha düşük karbon ayak izine sahip şirketlere yatırım yapmayı tercih ediyor.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Almanya CSRD’yi İç Hukukuna Entegre Ediyor

Almanya Federal Adalet Bakanlığı, Avrupa Birliği'nin şirketlerin çevresel ve sosyal performansları hakkında daha detaylı bilgi vermesini zorunlu kılan Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi'ni (CSRD) Almanya'da hayata geçirecek bir yasa taslağını duyurdu. Bu adımla, şirketlerin sürdürülebilirlik konularında nasıl performans gösterdiklerine dair şeffaflık artırılıyor. Adalet Bakanı Dr. Marco Buschmann, yasanın AB direktifini birebir uygulayacak şekilde tasarlandığını, ek yüklerin ve bürokrasinin en az seviyede tutulmasını hedeflediklerini belirtti. Yeni düzenlemeyle, 2024'ten itibaren büyük şirketler sürdürülebilirlik raporları sunmaya başlayacak ve bu zorunluluk 2028 yılına kadar kademeli olarak diğer şirketlere de yayılacak. Almanya'da yaklaşık 13.000 şirket bu yeni düzenlemelerden etkilenecek. Ayrıca, şirketlerin sürdürülebilirlik raporları bağımsız denetçiler tarafından incelenecek. İlgili taraflar, yasa tasarısı üzerine yorumlarını 19 Nisan 2024'e kadar yapabilecek.

Siz de AB ihracatçısıysanız ya da bir AB şirketinin Türkiye’deki iştirakiyseniz muhtemelen CSRD sizi de ilgilendiriyor. 18 Nisan’daki Yeşil Büyüme CSRD ve ESRS Eğitimi’ne katılmak isterseniz sizleri de eğitimimize bekliyoruz.

Farklı Sürdürülebilirlik Raporlamaları Çerçevelerinin Ortak Çalışabilirliği

Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından geliştirilen ve Türkçeye TSRS 1 & 2 olarak aktarılan IFRS S1 & S2 standartları, dünya çapında birçok ülke tarafından yerel mevzuatlara entegre ediliyor. Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği'nin uygulamaya aldığı Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve Amerika Birleşik Devletleri'nin başlattığı SEC standartları gibi farklı sürdürülebilirlik raporlama yönetmelikleri, çok uluslu şirketlerin birden fazla raporlama çerçevesine uyum sağlaması gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle çok uluslu şirketlerin bu üç raporlama çerçevesinin içeriğini anlaması ve bu çerçeveleri birlikte nasıl kullanabileceklerini kavraması zorunlu sürdürülebilirlik raporlaması kapsamında ortaya çıkabilecek yaptırımlardan sakınabilmeleri açısından oldukça önemli.

IFRS S1 & S2 standartlarında TCFD mimarisi benimsendiği için daha önce TCFD'ye göre raporlama yapan şirketlerin IFRS standartlarına uyum sağlaması nispeten daha kolay. Ancak IFRS S1 & S2 kapsamında, Kapsam 3 emisyon raporlaması ve sektöre özgü metriklerin belirlenmesi gibi ek gereklilikler, şirketlerin TCFD raporlamalarından daha ayrıntılı sürdürülebilirlik bilgileri sunmasını gerektiriyor. IFRS S1 & S2'nin finansal önemlilik yaklaşımının aksine, CSRD'nin uyguladığı çifte önemlilik prensibi, ESRS standartları altında raporlanacak veri miktarının artmasını zorunlu kılıyor. Ayrıca, halihazırda AB dışındaki şirketlere uygulanacak ESRS'lerin yayımlanmamış olması, GRI ve SASB standartlarının önemli bir role sahip olmasına neden oluyor.

Ek okuma için lütfen burayı tıklayınız.

Küresel Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu Yayımlandı

OECD geçtiğimiz ay, sürdürülebilirlikle ilgili genel eğilimleri içeren Küresel Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladığını duyurdu. Raporda öne çıkan başlıkları şu şekilde özetleyebiliriz:

  • 2022 yılında toplam piyasa değeri 98 trilyon dolar olan borsaya kayıtlı toplam 43.970 şirket sürdürülebilirlikle ilgili bildirimde bulundu. İklim değişikliği ile mücadelenin aciliyeti konusunda farkındalığın artması, yatırımcıların sera gazı dâhil olmak üzere sürdürülebilirlikle ilgili bilgi talebini artırdı.

  • Piyasa değerinin yaklaşık %77'sine karşılık gelen 6.308 şirket Kapsam 1 ve 2 emisyonlarını açıkladı.

  • Hazırlanan sürdürülebilirlik raporlarının üçte ikisinin güvence denetimine tabi olduğu görülüyor.

  • Yine piyasa değerinin %70'ni oluşturan raporlama yapan şirketlerin emisyon azaltımı ile ilgili hedef belirledi. Bu şirketlerden yarısı 2030 yılı için emisyon azaltım hedefi koydu.

  • Toplam piyasa değerini oluşturan şirketlerin yarısında yönetim kurullarına bağlı olarak çalışan sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatları yöneten kurullar bulunuyor. Bu şirketlerden beşte üçünde ise yöneticilerin sürdürülebilir/iklimle ilgili performansları ücretlendirme politikalarına yansıtıldı.

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

Avrupa Yeşil Mutabakatı Düzenlemelerine Fren

Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın yol haritasını sarsan son gelişmeler, Haziran 2024'teki Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi özellikle dikkat çekiyor. Çiftçiler ve çeşitli lobi gruplarının şiddetli tepkileri sonucu Doğa Restorasyon Yasası'nın rafa kaldırılması ve ardından AB içerisindeki 20 tarım bakanının "Ormansızlaşma Yasası"nın sürecinin durdurulması talebi, Yeşil Mutabakat'ın geleceğine yönelik belirsizlikleri artırıyor. Bu durum, özellikle Avrupa'da aşırı sağın yükselişine karşı merkez sağın daha yumuşak bir yaklaşım benimsemesine yol açarken, çevre düzenlemelerine karşı eleştirilerin artmasına neden oluyor.

"Ormansızlaşma Yasası"nın askıya alınabileceği endişesi, dünya çapında ormanların korunması adına yürütülen çalışmalara büyük bir darbe vurabilecek nitelikte. Avrupa Birliği'nin küresel orman kayıplarında %10 gibi önemli bir paya sahip olması, bu yasanın önemini daha da artırıyor. AB'nin, kendi topraklarındaki küçük çiftçilere bazı muafiyetler tanıyarak, AB dışındaki firmalara yükümlülükler getirme potansiyelini azaltması ise bir başka kritik nokta.

Avrupa Yeşil Mutabakatı'na yönelik artan itirazlar ve bu bağlamda atılan adımlar, dünya genelinde net-sıfır ekonomi modeline geçişin zorluklarını gözler önüne seriyor. Bu sürecin, sadece politik ve ekonomik açıdan değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel boyutlarıyla da ele alınması gerektiğine dair bir uyarı niteliği taşıyor. İlerleyen dönemlerde, Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde alınacak kararlar, bu zorlukların nasıl aşılabileceğine dair önemli ipuçları verecek.

The Guardian yazarı Arthur Neslen’in değerlendirmesini buradan okuyabilirsiniz.

Hazır olduğunuzda Yeşil Büyüme'den aşağıdaki hizmetleri alabilirsiniz.

Login or Subscribe to participate in polls.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik: