- Yeşil Büyüme Haftalık Bülten
- Posts
- Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-94
Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-94
Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik evreninde çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!
Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;
Türkiye'nin Sanayi Sektörleri İçin Düşük Karbonlu Yol Haritaları Açıklandı
Bilime Dayalı Hedefler Girişimi'nden Yeni Kılavuz
Çin'in Yeşil Çelik Hamleleri
CSRD’nin İç Hukuka Uygulanmasında Görülen Farklılıklar
Uluslararası Denizcilikte Emisyon Vergisi Tartışması
TNFD'den Raporlamalar için Yeni Bir Yardımcı: TNFD in a Box
Almanya'dan Rekor Emisyon Azaltımı
Uluslararası Kuruluşlardan İklim Değişikliğine Karşı İş Birliği
Yeşil Büyüme’den Enexion Ortaklığıyla Yeni SKDM Eğitimi
2023 senesinin son çeyreği ile birlikte, SKDM raporlaması beyanı öncelikli sektörler özelinde başladı. Yeşil Büyüme ev sahipliğinde düzenlenen ve Enexion Group eğitmenleri tarafından hazırlanan çevrimiçi SKDM eğitiminde; SKDM sürecinin işleyişi, sektörler bazında beklentiler ve SKDM raporlamaları ile ilgili bütün detaylar ele alınacaktır.
Toplam 2 seans ve 4+ saat sürecek olan eğitim; AB’ye ihracat yapan şirketlerimiz, şirketlerin sürdürülebilirlik yöneticileri, sürdürülebilirlik danışmanları ve kendilerini bu alanda geliştirmek isteyenler için hazırlandı.
Şirketlere özel uyguladığımız toplu katılım indirim opsiyonları için [email protected] adresi üzerinden bizimle iletişime geçin.
TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR GÜNDEMİ
Türkiye'nin Sanayi Sektörleri İçin Düşük Karbonlu Yol Haritaları Açıklandı
Görsel: sanayi.gov.tr
Türkiye bu hafta, karbon emisyonlarını azaltma ve küresel iklim değişikliğiyle mücadelede attığı önemli bir adımı duyurdu. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) iş birliğiyle, çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörlerine yönelik düşük karbonlu yol haritaları geliştirildi. Yol haritaları, 18 Mart 2024'te Gebze Bilişim Vadisi'nde düzenlenen bir etkinlikle kamuoyuna tanıtıldı.
Çalışmalar, hidrojen ve biyoyakıt kullanımı, karbon yakalama ve depolama (CCUS) teknolojileri gibi yenilikçi çözümleri öne çıkarıyor.
Yol Haritası Raporu'na dair verilerden elde edilen ana noktaları sizin için özetledik:
Çelik Sektörü: Türkiye'nin çelik üretiminde hidrojen ve biyoyakıt kullanımına ağırlık verilmesi ve CCUS teknolojilerine geçiş planlanıyor. Bu stratejiler sayesinde emisyonlarda 2040'a kadar %20, 2053 yılına kadar ise %99 oranında azalma öngörülüyor.
Alüminyum Sektörü: Alüminyum üretiminde, 2053 yılı itibarıyla toplam karbon emisyonlarını %75 oranında azaltma hedefi bulunuyor. Bu hedefe ulaşmada, özellikle ikincil üretim süreçlerinden kaynaklanan Kapsam 3 emisyonlarının azaltılması kritik öneme sahip.
Çimento Sektörü: Çimento üretiminin neden olduğu yüksek karbon emisyonlarını azaltmak için CCUS teknolojilerinin 2040'lardan sonra yaygınlaştırılması planlanıyor. Bu teknolojik yeniliğin, 2053 yılına kadar emisyonlarda %92,8 oranında bir azalma sağlayarak çimento sektörünün çevresel ayak izini önemli ölçüde düşüreceği öngörülüyor. Özellikle kalsinasyon süreci sırasında ortaya çıkan emisyonların azaltılması bu dönüşümde kilit rol oynuyor.
Gübre Sektörü: Gübre üretiminde N2O emisyonlarını azaltmaya yönelik olarak N2O katalizör yatırımlarının önemi vurgulanıyor. Düşük Karbonlu Yol Haritası Senaryosu (LCP) ve En İyi Teknolojiler Senaryosu (FTS) kapsamında, bu tür yatırımlar toplam emisyon azaltımının %65-69'unu sağlayacak şekilde planlanmış. Ayrıca, yeşil ve mavi amonyak kullanımının yanı sıra, gübre kullanım verimliliğinin artırılması da emisyonları %17-20 ve %8-9 oranlarında azaltacak önemli faktörler arasında gösteriliyor.
Bu stratejik yol haritalarını, Türkiye'nin karbon emisyonlarını azaltma ve global iklim değişikliğiyle mücadele çabalarında önemli birer adım olarak kabul edebiliriz.
Sunumun tamamına buradan erişebilirsiniz.
SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Bilime Dayalı Hedefler Girişimi'nden Yeni Kılavuz
Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (SBTi), otomobil üreticilerinin 1,5°C ile uyumlu emisyon azaltma hedefleri belirlemelerine yardımcı olacak güncellenmiş bir kılavuz yayınladı (indirme linki). Çalışma, özellikle araç kullanımından kaynaklanan emisyonları (Kapsam 3, kategori 11) kapsıyor ve otomobil üreticilerini, 2035 yılına kadar Avrupa, Asya Pasifik, ABD, Kanada, İngiltere, Güney Kore ve Japonya gibi önde gelen pazarlarda dizel ve benzinli araçların kullanımını sonlandırma taahhüdünde bulunmaya yönlendiriyor.
SBTi'nin bu hamlesi, otomobil üreticilerini sıfır emisyonlu araçlara geçiş yapmaya teşvik ederken, aynı zamanda hava kalitesinin iyileştirilmesine ve şehirlerimizin daha yaşanabilir hale gelmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Güncellenmiş kılavuzun, otomobil üreticilerine 1,5°C uyumlu hedefler belirlemeleri için bilimsel bir temel sunarken, aynı zamanda ilerleyen dönemlerde hazırlanacak yeni bir Otomotiv Standardı için temel teşkil etmesi de hedeflenmiş. Bu yeni standart, sektördeki emisyon azaltım çabalarını daha da güçlendirecek ve otomobil üreticilerinin uluslararası hedeflere ulaşmaları için bir çerçeve oluşturacak.
Çin'in Yeşil Çelik Hamleleri
Çin'in çelik üretim sektörü, karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltma yolunda kritik bir dönüm noktasına ulaşmış durumda. ABD menşeli düşünce kuruluşu Global Energy Monitor (GEM) tarafından yayınlanan yeni bir rapor, ülkenin kömürle çalışan yüksek fırın-temel oksijen fırınlarından (BF-BOF) elektrik ark ocaklarına (EAF) geçiş yaparak emisyonlarını gelecek yıl itibarıyla %10'dan fazla düşürebileceğini ortaya koyuyor.
GEM'in analizine göre, elektrikli ark ocağı teknolojisine olan mevcut yatırımlara yönelik olarak yapılacak bazı ayarlamalar sayesinde Çin, çelik üretimindeki karbon ayak izini büyük ölçüde azaltabilir. Halihazırda EAF teknolojisi, Çin'in çelik üretim kapasitesinin yalnızca %14'ünü oluşturuyor. Bu oranın %20'ye çıkarılması, sektörün karbon emisyonlarında %11'lik bir azalmaya yol açabilir.
Çin, dünya çelik üretiminin lideri olarak, enerji sektöründen sonra en büyük ikinci karbondioksit emisyonu kaynağı konumunda. Üretilen her ton çelik için yaklaşık 2,1 ton CO2 salımı yapan kömür bazlı BF-BOF süreci, EAF yöntemiyle karşılaştırıldığında neredeyse iki kat daha fazla karbon salımına neden oluyor. EAF yöntemi ise ton başına yaklaşık 1,3 ton CO2 salımıyla daha az zararlı.
2020 yılında Çin'in Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı (MIIT) tarafından yapılan bir plan, 2025 yılına kadar çelik üretiminin %15 ila %20'lik bir diliminin elektrikli ark ocakları vasıtasıyla gerçekleştirilmesini öngörüyordu. Ancak, GEM'in raporu, daha iddialı bir hedefin, yani %20'nin, emisyonlarda daha büyük bir azalmaya yol açacağını belirtiyor.
Çin'in çelik sektörü, düşük karlılık ve kapasite fazlası gibi zorluklarla karşı karşıya olmasına rağmen, hükümetin 2060 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşma planı doğrultusunda, temiz üretime geçiş için önemli adımlar atmaya hazır görünüyor. EAF kullanımının artırılması ve BF-BOF süreçlerinden uzaklaşılması, bu hedefe ulaşmada kritik bir rol oynayacak.
Rapor aynı zamanda, EAF ve BF-BOF arasındaki hammaddelerin maliyet farklılıklarına da değiniyor. BF-BOF sürecinin ana girdileri demir cevheri ve kömürken, EAF daha çok hurda çelik kullanıyor. Bu, maliyet dinamiklerini ve hangi üretim yönteminin daha ekonomik olduğunu büyük ölçüde etkiliyor.
Sonuç olarak, Çin'in çelik sektörü, karbon emisyonlarını azaltma yolunda önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. GEM'in raporu, daha temiz üretim teknolojilerine geçişin, hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlayacağını gösteriyor. Bu geçiş, global çelik endüstrisinde bir dönüşümün habercisi olabilir ve diğer ülkeler için de bir örnek teşkil edebilir.
Uluslararası Denizcilikte Emisyon Vergisi Tartışması
18 Mart'ta gerçekleşen Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün (IMO) 81'inci Deniz Çevre Koruma Toplantısı'nda, uluslararası denizcilik sektörünün karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri ele alındı: Karbon vergisi ve bu vergiden elde edilen gelirlerin kullanımı. Konu belki sadece denizcilik sektörü açısından düşünüldüğünde önemsiz gibi görünebilir ancak yapılan karbon vergisi ödemelerinin nerelere harcanağı konusu, yeşil dönüşümün finansmanı ve iklim değişikliğiyle mücadele açısından hayati önem taşıyor.
Toplantıda, denizcilik sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonları için alınacak karbon vergilerinin, sektörün daha temiz yakıtlar kullanmasını teşvik etmek amacıyla kullanılması gerektiği vurgulandı. Ancak, bu yaklaşım, karbon vergisi gelirlerinin geniş çaplı iklim değişikliği zararlarını ele almak için kullanılmasını savunanlar tarafından eleştiriliyor.
Özellikle iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerdeki kırılgan gruplar için kullanılması gerektiğini savunan Pasifik ülkeleri ve ada devletlerinden aksi sesler yükselse de, sektör içinde ve uluslararası alanda bu önerilere genel bir kabul henüz sağlanabilmiş değil.
KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
CSRD’nin İç Hukuka Uygulanmasında Görülen Farklılıklar
Görsel: ropesgray.com
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD)'nin ulusal yasalarına aktarılması sürecinde önemli bir dönemeçte bulunuyorlar. ESG konusunda çalışmalar yürüten uluslararası hukuk bürosu Ropes & Gray'ın Şubat ayı güncellemesine göre, CSRD'nin en az bir kısmını ulusal mevzuatlarına aktaran 5 ülke bulunurken, 8 ülke yasa teklifi sundu ve bir diğer 8 ülke ise danışma süreçlerini idrak ediyor. AB üye devletlerinin, CSRD'yi ulusal yasalarına aktarmaları için belirlenen son tarih ise 6 Temmuz 2024.
Şimdiye kadar mevzuatlarını kabul eden ülkeler ve uygulamaları şu şekilde:
Çek Cumhuriyeti: Çek Cumhuriyeti, CSRD'nin zaman çizelgesiyle uyumlu bir şekilde aşamalı bir yaklaşım benimsedi. İlk aşama, 1 Ocak 2024'te yürürlüğe giren ve daha önce NFRD kapsamında raporlama zorunluluğu olan şirketleri hedefleyen, asgari gerekliliklerin bir parçası olarak uygulamaya konuldu.
Finlandiya: Uygulamada "altın kaplama" (mevcut gereksinimlerin ötesine geçen eklemeler yapma) yöntemi izlenmiş ve:
Kooperatiflerin kapsama alınması,
Finansal beyanların dijital format gereksinimlerinin genişletilmesi,
Sürdürülebilirlik raporu ve finansal beyanların 6 ay içinde yayımlanması gibi eklemeler yapılmış.
Fransa: Büyük şirketlerin tanımı için eşik değerler, aktifler için €20 milyon ve cirosu için €40 milyon olarak belirlendi.
Kamu yararına çalışan kuruluşlar hariç olmak üzere, daha önce finansal olmayan raporlama zorunluluğu altında olan Fransız şirketleri, 2024 yılı için önceki rejim altında bir rapor yayımlamaya devam edecek.
Ayrıca Fransız yasası, CSRD veya ESRS'de yer almayan sınırlı sürdürülebilirlikle ilgili bilgilerin yönetim raporunda yer almasını da öngörüyor.
Macaristan: Uygulama yasasında bilanço toplamı ve net gelir eşikleri yerel para birimi forint cinsinden belirlendi. Bu nedenle, CSRD'de belirlenen EUR eşdeğerleri biraz farklılık gösteriyor.
Romanya: Yerel yasada, orta ölçekli ve büyük kuruluşların tanımlandığı ve dolayısıyla raporlama zorunluluğuna tabi tutulduğu eşikler CSRD'dekilere kıyasla daha düşük olarak belirlendi.
Her ne kadar CSRD, AB içinde sürdürülebilirlik raporlamasının standardizasyonunu sağlama ve şirketlerin ESG konularında daha şeffaf olmalarını teşvik etme hedefine yönelik olarak tasarlansa da, ülkelerin yasayı iç hukuklarına entegre ederken gösterdiklerin farklı yaklaşımlar, ulusal düzeydeki uygulamalar arasında çeşitliliğe ve karmaşıklığa yol açabilir.
TNFD'den Raporlamalar için Yeni Bir Yardımcı: TNFD in a Box
Kurumların doğa ile ilgili konuları ele almasına yardımcı olmak amacıyla kurulmuş bir inisiyatif olan TNFD (Doğa ile İlgili Mali Açıklamalar Görev Gücü) son dönemde dikkat çeken çalışmalarda bulunuyor. İklimle ilgili finansal açıklamalar konusunda öncülük eden TCFD'nin çalışmalarının üzerine inşa edilen TNFD, iş dünyası ve finans sektörünün karar alma süreçlerine doğayı entegre etmesini ve küresel finans akışlarını doğa-negatif sonuçlardan doğa-pozitif sonuçlara doğru yönlendirmeyi hedeflemekte. Bu amaçla TNFD son olarak, ‘TNFD in a Box’ isimli bir kapasite geliştirme aracını kullanıma sundu.
TNFD in a Box, piyasa katılımcılarının TNFD'nin açıklama önerilerini benimsemelerine ve uygulamalarına destek olmak için tasarlanmış indirilebilir bir araç olarak tanımlanabilir. Araç, kurumsal şirketlerin ve finans kuruluşlarının doğayı stratejik bir risk yönetimi konusu olarak ne biçimde ele almaları gerektiğini anlatan genel bir bakış sunuyor.
TNFD in a Box toplam beş modülden oluşuyor. Bu modüllere kısaca bir göz atacak olursak:
Modül 0 - Yönetim Kurulu Seviyesi Genel Bakış: Yönetim kurullarına ve daha az detay gerektiren kullanıcılara yönelik olan bu modül, TNFD in a Box'un tüm modüllerinin yüksek seviyede bir özetini sunuyor. Modül, hem bağımsız hem de diğer beş modüle giriş olarak tasarlanmış.
Modül 1 - Doğa-İş Dünyası Bağlantısı: İş dünyasının neden doğayı önemsemesi gerektiğinin iş durumunu sunuyor ve TNFD Önerileri ve rehberliğini uygulamadan önce doğa ve iş dünyası hakkında anlayışın temel taşlarını oluşturuyor.
Modül 2 - TNFD'ye Genel Bakış: TNFD'nin misyonunu ve TNFD'nin içinde yer aldığı raporlama evrenine genel bir giriş sağlar.
Modül 3 - TNFD Önerileri: Yönetim, strateji, risk ve etki yönetimi ile metrik ve hedeflerin her birinde önerilen 14 TNFD bildirimini örnekler ve en iyi uygulama önerileri kullanarak inceleyen bir modüldür.
Modül 4 - TNFD Değerlendirme Yaklaşımı (LEAP): TNFD'nin doğa ile ilgili konuların tanımlanması ve değerlendirilmesi için geliştirdiği entegre yaklaşımı anlatıyor. Kuruluşların TNFD'ye uyumlu bildirimleri hazırlarken gerekli özeni göstermelerine yardımcı olmayı amaçlıyor.
Modül 5 - Metrikler, Veriler, Senaryolar ve Taahhütler: TNFD'nin doğa ile ilgili bağımlılıklarını, etkilerini, risklerini ve fırsatlarını belirlemek, değerlendirmek, yönetmek ve açıklamak için kuruluşlara destek olmak üzere yayınladığı ek rehberlik setine derinlemesine bir bakış sunuyor.
TNFD in a Box, kuruluşların doğa ile ilgili bağımlılıklarını, etkilerini ve risklerini daha iyi anlamalarına ve yönetmelerine yardımcı olacak kapsamlı bir rehber olma iddiasında. Özellikle doğayı stratejik bir risk yönetimi meselesi olarak ele almak isteyen şirketler ve finans kuruluşları için değerli bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
ULUSLARARASI GELİŞMELER
Uluslararası Kuruluşlardan İklim Değişikliğine Karşı İş Birliği
Görsel: Simon Stiell ve Fatih Birol/iea.org
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), iklim krizine karşı mücadelede iş birliğini artırma kararı aldı. Bu yeni iş birliği, Dubai'deki COP28 zirvesinde belirlenen, küresel ısınmayı 1,5 °C ile sınırlama hedefine ulaşma amacına odaklanacak. Kopenhag'da düzenlenen İklim Bakanlar Toplantısı'nda duyurulan bu girişim, enerji ile ilgili sonuçların izlenmesi, 1,5 °C ile uyumlu enerji geçişleri için fikir birliği oluşturma ve Paris Anlaşması gereği kaleme alınan Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) destekleme üzerine kurulu olacak.
COP28'de kabul edilen, yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma, enerji verimliliğini ikiye katlama ve metan emisyonlarını azaltma gibi enerji taahhütleri, UNFCCC ve IEA'nın iş birliğinin merkezinde yer alacak. Bu iki kuruluş, COP29 öncesinde bu taahhütlerin nasıl hayata geçirileceği üzerine bir rapor yayınlamayı planlıyor.
Yenilenen iş birliği, küresel iklim hedeflerine ulaşmak için UNFCCC'nin iklim değişikliği üzerine uzmanlığı ile IEA'nın enerji verisi ve politika analizi konusundaki derin bilgisini birleştirecek. Ayrıca, Azerbaycan'ın ev sahipliğinde gerçekleşecek COP29 zirvesi öncesinde, enerji geçişleri üzerine yüksek düzeyli diyaloglar düzenlenecek. Bu girişim, dünya genelinde adil ve sürdürülebilir enerji geçişlerinin hızlandırılmasını amaçlıyor.
🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
Almanya'dan Rekor Emisyon Azaltımı
Almanya 2023 yılında, sera gazı emisyonlarını %10,1 oranında azaltarak 1990'dan bu yana en büyük düşüşü yaşadı. Alman Çevre Ajansı (UBA) tarafından yapılan açıklamada, kaydedilen bu düşüşün, artan yenilenebilir enerji kullanımı ve fosil yakıtlardan uzaklaşma çabaları sayesinde gerçekleştiği belirtildi.
UBA Başkanı Dirk Messner’e göre öne çıkan başarılar ve yaşanan zorluklar özetle şu şekilde:
Enerji Sektörü: 2023 yılında Almanya'nın enerji sektöründe, fosil yakıtların kullanımındaki önemli azalma sayesinde, önceki yıla göre yaklaşık %20,1 oranında bir emisyon düşüşü yaşandı. Yenilenebilir enerjinin istikrarlı genişlemesi ve enerji talebindeki düşüş, bu azalışın temel nedenleri arasında yer alıyor.
Sanayi Sektörü: Sanayi sektöründe de emisyonlar, fosil yakıtların kullanımındaki azalma sayesinde, üst üste ikinci yıl düşüş gösterdi. İnşaat sektörü, enerji tasarrufu çabaları ve ısı pompalarının yaygınlaşması gibi faktörler sayesinde, emisyonlarını %7,5 oranında azaltmayı başardı.
Ulaştırma Sektörü: Ulaştırma sektörü, iklim koruma hedeflerine ulaşmada diğer sektörlere göre geride kalmış durumda. Elektromobilite ve şirket arabası ayrıcalıklarının azaltılması gibi önlemlerle, bu sektörde de önemli ilerlemeler kaydedilebileceği belirtiliyor
UBA'nın projeksiyonları, Almanya'nın 2030 iklim hedeflerine ulaşma yolunda olduğunu gösteriyor. Enerji, sanayi, ve diğer sektörlerdeki önlemler sayesinde, ülke 1990'la kıyaslandığında sera gazı emisyonlarını %65 oranında azaltma hedefine yaklaşıyor.
📰 BAŞKA NELER VAR?
Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:
🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA
Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik:
Yeşil Büyüme Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) Eğitimi
Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.
Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!