Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-89

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Girdileriniz ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Enerji Sektörü, Emisyon Ticaret Sistemi'ne Geçiş İçin Hazırlıklarını Hızlandırıyor

  • Deloitte, 2023 Sürdürülebilir Tüketici Araştırması’nın Sonuçlarını Açıkladı

  • Çin, Borsaya Kote Şirketler İçin Sürdürülebilirlik Raporlamasını Zorunlu Kılıyor

  • Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ve Türkiye

  • Akıllı Telefon Örneğiyle LCA ve PCF

  • Yeşil Mutabakat’ın İlk Büyük Yenilgisi

  • Avrupa Birliği Hidrojen Yatırımlarına Devam Ediyor

Yeşil Büyüme’den Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) Eğitimi

7 Şubat'ta düzenlediğimiz ilk eğitime olan yoğun talep üzerine 28 Şubat tarihinde ikinci bir eğitim düzenliyoruz.

01 Ocak itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları birçok şirketimiz için sürdürülebilirlik raporlamasını zorunlu hale getiriyor.

Superpeer platformu üzerinden çevrimiçi olarak gerçekleştireceğimiz bu beş saatlik eğitim, iki oturumda TSRS konusunu tüm detaylarıyla ele alacak.

Eğitimle ilgili bilgi edinmek ve kayıt olmak için burayı tıklayın.

Yeşil Büyüme’ye ücretli abone olanlar için 1000 TL indirim uygulanacaktır. Ayrıca, kurumlara özel grup indirimi olanaklarını [email protected] adresinden veya Yeşil Büyüme LinkedIn hesabımız üzerinden bize doğrudan ulaşarak öğrenebilirsiniz.

Eğitimimizden kısa bir bölüm👇🏼

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Enerji Sektörü, Emisyon Ticaret Sistemi'ne Geçiş İçin Hazırlıklarını Hızlandırıyor

Görsel: Shane Rounce

Enerji sektörü, 2026'da faaliyete girecek Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması'nın (SKDM) ardından, bu yıl Ekim ayında pilot uygulamaya geçmesi planlanan milli Emisyon Ticaret Sistemi'ne (ETS) yönelik hazırlıklarını hızlandırdı. Türkiye, AB'ye önemli ihracat yapan ve 2053 karbon nötr hedefine ulaşmayı amaçlayan bir ülke olarak enerji sektöründeki dönüşümünü planlamaya başladı.

Anadolu Ajansı'nın enerji sektörünün liderleriyle yaptığı görüşmelere dayandırdığı haberinde, sektörün ETS'ye bakışı ve hazırlıkları ele alındı. Enerjisa Commodities Yönetici Direktörü Yusuf İlimsever, 2026'da SKDM'nin devreye girmesiyle Türkiye'de de Emisyon Ticaret Sistemi’nin aktif hale geleceğini öngördüklerini belirtti. İlimsever, şirketlerin karbon emisyonlarını tanımlama, ölçme ve azaltma yönünde uzun vadeli planlamalar yapmalarının önemine vurgu yaptı. Ayrıca, ETS'nin başarısı için belirli aşamaların tamamlanması gerektiğini ifade etti.

ETS'nin, temiz enerji teknolojilerine yatırımı teşvik edeceğini ve enerji sektöründe emisyon azaltımı sağlayabilen şirketlerin rekabet avantajı elde edeceğini dile getiren İlimsever, bu durumun yatırımları ve yenilenebilir enerji pazarındaki büyümeyi teşvik edeceğini belirtti. İlimsever’e göre ETS'nin sağladığı öngörülebilirlik, enerji şirketlerini uzun vadeli planlamalar yapmaya ve karbon yakalama ve depolama teknolojilerine yatırım yapmaya teşvik edecek.

Limak Enerji Üst Yöneticisi Birol Ergüven ise haberde, ETS'ye geçiş sürecinin önemli bir dönüm noktası olduğunu ve altyapı ile yasal düzenlemelerin hızla tamamlanmasını gerektirdiğini vurguladı. Ergüven, ETS'nin başarılı olması için kotaların dağıtımı, emisyonların ölçümü ve denetlenmesi gibi süreçlerin şeffaf, adil ve AB tarafından kabul edilebilir olması gerektiğini belirtti. 

Türkiye gibi AB'ye yoğun ihracat yapan ülkelerin de bu sürece hazırlık yaptığını söyleyen Ergüven, dönüşümün mali ve teknolojik açıdan hızlı olmayacağını, ancak teşvik edici ve kolaylaştırıcı bir etkinin önemli olduğunu vurguladı. Karbon vergisinin, şirketlerin karşılayabileceği boyutlarda olması gerektiğini, böylece dönüşüm için gerekli gücün sağlanabileceğini belirtti ve termik santrallerin azaltılması ile yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılması için net ve ucuz finansmanın şart olduğunu sözlerine ekledi.

Deloitte, 2023 Sürdürülebilir Tüketici Araştırması’nın Sonuçlarını Açıkladı

Görsel: Hobi Industri

Bu yıl dördüncüsü açıklanan araştırma; tüketicilerin sürdürülebilir yaşam tarzını benimsemek için attıkları adımları ve işletmelerin net sıfıra geçişteki rolünü detaylı bir şekilde inceliyor.

Araştırmaya göre, daha sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimseyen insanların sayısı artmaya devam ediyor, ancak tüketicilerin net sıfıra geçişine katkıda bulunabilmeleri için sürdürülebilir seçimlerin daha uygun fiyatlı ve geniş çapta erişilebilir hale getirilmesi gerekiyor.

  • 2023 yılında, araştırmada dört senedir izlenegelen 23 sürdürülebilir davranışın 11'inde tüketicilerin daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsediğini söyleyenlerin oranında artış oldu.

  • Hayat pahalılığının da etkisini göstermesiyle birlikte, geçtiğimiz yıl daha fazla ikinci el ürün satın alma, daha uzun ömürlü ürünler için daha fazla ödeme yapma, tamir etme ve araba kullanımını azaltma gibi davranışlar artış gösterdi.

  • Tüketiciler, ürün satın alırken dayanıklılığı, tamir edilebilirliği ve ürünlerin sorumlu bir şekilde üretilip üretilmediğini daha fazla göz önünde bulunduruyor.

  • Geçtiğimiz sene çoğu tüketici enerji tüketimini azaltmaya çalıştı, anket katılımcılarının yaklaşık üçte biri evlerinin yalıtımını iyileştirmek veya güneş panelleri veya ısı pompaları kurmak gibi daha pahalı enerji tasarrufu seçeneklerine yöneldi.

  • Tüketicilerin yaklaşık beşte biri, pandemiden önceki döneme göre daha az araba kullanıp havayolu seyahatine çıktığını ve daha fazla toplu taşıma kullandığını belirtti.

  • Tüketicilerin üçte biri (%34), bir markanın bağımsız bir üçüncü taraf tarafından etik/sürdürülebilir sağlayıcı olarak tanınması durumunda markalara olan güvenlerinin artacağını belirtti. 

Tüketici davranışlarının şirketleri daha sürdürülebilir üretim modellerine zorlayan en önemli etkenlerden biri olduğu göz önüne alındığında firmalarımızın rapora hakim olan eğilimlerin farkında olmaları gerektiği açık.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Çin, Borsaya Kote Şirketler İçin Sürdürülebilirlik Raporlamasını Zorunlu Kılıyor

Çin'in üç büyük borsası; Şanghay Borsası (SSE), Shenzhen Borsası (SZSE) ve Pekin Borsası (BSE), geçtiğimiz hafta borsaya kote şirketler için yeni sürdürülebilirlik raporlama kılavuzlarını duyurdu. Duyuruya göre, şirketler 2026 yılından itibaren çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) konularında bildirim yapmak zorunda olacaklar. 

Böylece AB, ABD, Avustralya, Brezilya, Singapur ve İngiltere gibi sürdürülebilirlik raporlamasını zorunlu kılan ülkeler arasına Çin de katılmış oldu.

Yeni kılavuz ilkelerine göre, raporlama gereklilikleri yönetişim, strateji, risk ve fırsat yönetimi ile göstergeler ve hedefler olmak üzere dört temel içeriği kapsıyor. Sürdürülebilirlik raporlamaları "çifte önemlilik" yaklaşımına göre hazırlanacak, bu da raporlamalarda hem şirketin faaliyetlerinin çevre ve toplum üzerindeki etkilerinin hem de çevresel ve sosyal konuların şirketin iş modeli ve finansal performansı üzerindeki potansiyel etkilerinin dikkate alınacağı anlamına gelmekte. Ayrıca, raporlamalarda şirketlerin değer zincirlerinden kaynaklanan Kapsam-3 emisyonları da belirtilecek.

İlk etapta yaklaşık 450 şirketi etkilemesi beklenen düzenlemeye göre ilk raporlamalar 2025 verileri kullanılarak 2026 yılında yapılacak. Orta ve küçük çaplı şirketler için bir raporlama zorunluluğu bulunmamakla birlikte, bu şirketler de gönüllülük esasına göre raporlama yapabilecekler. 

Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ve Türkiye

Konuk Yazar: Ajlan Abudak

Avrupa ülkelerinin SKA performanslarını irdeleyen Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’nun 2023 versiyonu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) ve Dublin Üniversitesi’nin ortak çalışması neticesinde ortaya çıkan rapor, önümüzdeki dönemde bizleri bekleyen zorlukların ve Avrupa ülkelerinin sürdürülebilir kalkınmaya dair bir karnesi niteliğinde. Ülkemizin de aday ülke statüsünde yer aldığı değerlendirmede Türkiye maalesef 46 ülke arasında son sırada yer alıyor. Ülkemizde 17 SKA’nın yedisinde ilerleme eğrisi durağan seyrederken, altısında orta derecede ilerleme kaydedilmiş, dördünde ise azalan bir ilerleme eğilimi gözleniyor.

Raporun giriş kısmı olan ‘’Yeni bir Avrupa Anlaşmasına Doğru Gelecek Sürdürülebilir Geleceğe Ulaşmak Parçalanmış Bir Dünyada Kalkınma Hedefleri ve Çok Kutuplu Dünya’’ çok önemli mesajlar ve uyarılar içeriyor. Haziran 2024'te Avrupa Birliği (AB) vatandaşları sadece yeni Avrupa Birliği başkanını seçmekle kalmayacak, aynı zamanda Avrupa Parlamentosu ve bir sonraki Avrupa Komisyonu'nun oluşumuna giden yolu çizecek. Yeni Avrupa Parlamentosu sürdürülebilirlik için en kritik dönem olan 2024-2029 yılları arasında görev yapacak ve AB'nin geleceği ve küresel rolü için temeller atacak. Göreve gelecek yeni AB liderleri AB'nin bir sonraki yedi yıllık bütçesinin (2028-2035) belirlenmesinden ve SKA'ları 2030'un ötesine taşımak için Yeşil Mutabakat çerçevesinde çalışacaklar.

Gerek ticaret gerekse de ilişkiler bakımından ülkemiz açısından çok önemli olan AB'nin sürdürülebilirlik konusunu ne kadar ciddiye aldığı ortada. Sürdürülebilirlik performansının ekonomik gelişmeleri ne kadar etkileyeceğinin iyice belli olduğu günümüz ortamında oyun dışı kalmamak adına yukarıdakine benzer derecelendirmelerin farkında olunarak ve gerekli tedbirlerin acilen geliştirilmesi gerekiyor.

Siz de bültenimizde konuk yazar olarak yer almak isterseniz [email protected] adresi üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

ÇEVRE KONULARI

Akıllı Telefon Örneğiyle LCA ve PCF

Ürünlerin çevreye etkilerini değerlendirirken, iki önemli kavramdan bahsediyoruz: Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA) ve Ürün Karbon Ayak İzi (PCF). Sürdürülebilirlik uzmanı Pratiksha More yaptığı analizde bu iki kavramı bir akıllı telefon örneği üzerinden açıklamış:

Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA)

LCA, bir akıllı telefonun "doğumundan ölümüne" kadar olan serüvenini inceler. Yani, madenden çıkarılan bir mineralin telefonun bir parçası olmasından, telefonun kullanımı sırasında harcadığı enerjiye, sonunda da atık olarak nasıl işlendiğine kadar her şeyi ele alır. Bu süreçte su kullanımı, hava kirliliği, enerji tüketimi gibi birçok çevresel faktör değerlendirilir. Örneğin, telefonunuzun ekranında kullanılan bir mineralin çıkarılması sırasında ne kadar enerji harcandığını ve bu sürecin çevreye olan etkisini düşünün. LCA, işte bu geniş perspektifiyle, bir ürünün çevreye olan etkisini kapsamlı bir şekilde değerlendirir.

Ürün Karbon Ayak İzi (PCF)

PCF ise daha dar bir odaklanma sunar ve yalnızca karbon emisyonlarına bakar. Bir akıllı telefonun hayatı boyunca, üretimden kullanıma, sonunda atılmasına kadar olan süreçte ne kadar karbon salımı yaptığını ölçer. Bu, özellikle küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadele bağlamında önemlidir. PCF, telefonunuzun üretim sürecinde ne kadar fosil yakıt kullanıldığını ya da şarj edilirken ne kadar karbon salımı yapıldığını hesaplar.

Ana Farklar

Kapsam: LCA, karbon emisyonlarını da içerecek şekilde, bir ürünün neden olduğu çeşitli çevresel etkileri ele alırken; PCF, yalnızca karbon emisyonlarına odaklanır.

Amacı: LCA, bir ürünün çevresel etkilerini genel olarak azaltmayı amaçlarken; PCF, özellikle karbon ayak izini yönetmeye ve azaltmaya yöneliktir.

Uygulama Alanı: LCA, daha geniş çevresel politikaların ve sürdürülebilirlik stratejilerinin geliştirilmesinde kullanılırken; PCF, karbon yönetimi ve iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir araçtır.

Pratiksha More'un analizi, bu iki yaklaşımın bir akıllı telefonun çevresel etkisini değerlendirirken nasıl birbirini tamamlayıcı olduğunu gösteriyor.

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

Yeşil Mutabakat'ın İlk Büyük Yenilgisi

Görsel: Avrupa Komisyonu Resmi Sitesi

Avrupa Birliği'nde pestisit kullanımını önemli ölçüde azaltmayı hedefleyen ancak tarım sektöründen gelen yoğun muhalefetle karşılaşan Sürdürülebilir Kullanım Yönetmeliği, Avrupa Komisyonu Ursula von der Leyen tarafından geri çekildi. Düzenleme, 2030 yılına kadar pestisit kullanımını yarı yarıya düşürmeyi ve özellikle hassas bölgelerde bu ürünlerin kullanımını tamamen yasaklamayı amaçlıyordu. Ancak, yasanın tarım sektörü üzerinde yaratacağı baskı ve çeşitli zorluklar, Avrupa Parlamentosu'nda reddedilmesine ve siyasi arenada bir duraksamaya yol açtı. Karar, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın “ilk büyük yenilgisi” olarak görülüyor.

Geçtiğimiz süreçte, düzenlemeye karşı sağ kanattan oldukça yoğun tepkiler gelmiş ve çiftçiler yoğun protestolarda bulunmuşlardı. Von der Leyen açıklamasında, yasanın artık bir kutuplaşma sembolü haline geldiğini ve hem Parlamento'da hem de Konsey'de ilerleme kaydedilemediğini belirterek, geri çekilme kararını bu yüzden aldıklarını kaydetti.  Çiftçilerin iklim değişikliği, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve yaşam maliyeti krizi gibi zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını ve dinlenmeyi hak ettiklerini vurgulayan AB Komisyonu Başkanı diğer yandan da, tarım sektörünün daha sürdürülebilir bir üretim modeline geçiş yapması gerektiğinin altını çizdi.

Yasanın geri çekilmesi hemen gerçekleşmeyecek ve iptal kararının Komisyon üyeleri tarafından onaylanması bir süreç içerisinde olacak. Von der Leyen, pestisitlerin düzenlenmesi konusunun gündemde kalmaya devam edeceğini ve daha olgun bir teklif üzerinde çalışılacağını belirtti. Ancak, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri nedeniyle bu yeni tasarı bir sonraki Komisyon’un konusu olacak.

Avrupa Birliği Hidrojen Yatırımlarına Devam Ediyor

Avrupa Komisyonu bu hafta içinde, birliğin hidrojen altyapısını tamamlamak maksadıyla yeni bir devlet yardımı projesini açıkladı.

Toplam yedi devleti kapsayan ve 6.9 milyar avro tutarında olan proje sayesinde yenilenebilir hidrojen arzının arttırılması ve böylece doğal gaza bağımlılığın azaltılması bekleniyor. ve Avrupa Yeşil Anlaşması ve REPowerEU Planının hedeflerine ulaşılmasına yardımcı olması bekleniyor.

"IPCEI Hy2Infra" adı verilen projeye iştirak eden ülkeler ise şöyle: Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, Portekiz ve Slovakya.

Proje sayesinde, hidrojen değer zincirinin geniş bir bölümünün kapsanması hedefleniyor. Proje kapsamında

  • Yenilenebilir hidrojen üretmek için 3.2 GW'lık büyük ölçekli elektrolizörlerin konuşlandırılması

  • Yaklaşık 2.700 km'lik yeni ve yeniden tasarlanmış hidrojen iletim ve dağıtım boru hatlarının konuşlandırılması

  • En az 370 GWh kapasiteli büyük ölçekli hidrojen depolama tesislerinin geliştirilmesi

  • Sıvı organik hidrojen taşıyıcıları ('LOHC') için yılda 6.000 ton hidrojen elleçleyecek elleçleme terminalleri ve ilgili liman altyapısının inşasının tamamlanması hedefleniyor.

Yukarıdaki hedeflerden büyük ölçekli elektrolizörlerin 2026 ile 2028 yılları arasında, boru hatlarının ise 2027 ile 2029 yılları arasında faaliyete geçmesi bekleniyor.

Hazır olduğunuzda Yeşil Büyüme'den aşağıdaki hizmetleri alabilirsiniz.

Login or Subscribe to participate in polls.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik:

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşça kalın!