Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-68

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Girdileriniz ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • İş Bankası’ndan yenilenebilir enerji yatırımı

  • ABD Enerji Bakanlığı’nın dekarbonizasyon stratejisi

  • İş dünyasında ESG trendleri

  • İngiltere iklim politikalarını güncelledi

  • Birleşmiş Milletler’den SKA’lara dair durum tespiti

  • AB’den tüketiciyi yeşil aklamadan koruyan düzenleme

ÜCRETSİZ WEBINAR

Yerelde ve uluslararası düzlemde sürdürülebilirlikle ilgili hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Bu yüzden yeşil dönüşümün meydana getirdiği somut sonuçlar ve bunlara ayak uydurmak adına atılması gereken adımların kapsamlı şekilde tartışılması gerekiyor.

6 Şubat’ta ülke olarak yaşadığımız deprem felaketinin ardından bölgede bir yeniden yapılanma ihtiyacı doğmuş durumda. Bölge sanayicilerinin bu yeniden yapılanma sürecinde yeşil ve dijital dönüşümün getirdiği risk ve fırsatların bilincinde olmaları gerekiyor. Biz de bu amaçla Yeşil Büyüme olarak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Birleşik Krallık finansal desteğiyle yürütülen “Deprem Sonrası Erken Toparlanma için Mesleki Eğitim ve Sosyal Hizmetler Aracılığıyla Toplum Temelli Modeller Oluşturma Projesi” kapsamında çevrimiçi bir eğitim vermeyi tasarladık.

Deprem bölgesi sanayicilerine özel olarak hazırladığımız ve yaklaşık iki saat sürecek olan bu eğitimimizle aşağıdaki sorulara cevap arayacağız:

Güçlenen ESG - Finansman Bağlantısı

  • ESG performansınız düşükse finansmana erişiminiz zorlaşacak. Peki neden?

  • Yatırımcıların sürdürülebilirlik performansı düşük ürün ve projeleri tercih etmeme sebepleri nelerdir?

Geçiş ve Fiziksel Riskler

  • Sanayicilerimizi doğrudan etkileyecek Avrupa Yeşil Mutabakatı düzenlemeleri neler?

  • Karbon ücretlerinin artması ne anlama geliyor?

  • Kurumsal sürdürülebilirliğin yasal sorumluluk haline dönüşmesi nasıl yorumlanmalı?

  • Dijital ürün pasaportlarının tedarik zincirlerine etkileri nasıl anlaşılmalı?

Türkiye'nin Net-Sıfır Yolculuğu

  • Milli Emisyon Ticaret Sistemi neler getirecek?

  • Milli taksonomi ve sürdürülebilir bankacılık uygulamaları sanayicilerimiz açısından hangi sonuçlara yol açabilir?

Çözüm Önerileri

  • Sanayi ve ticaret odalarımız dönüşüme ayak uydurma adına neler yapabilir?

  • Kurumsal sürdürülebilirlik prensipleri reel olarak nasıl hayata geçirilebilir?

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı düzenlemeleri nasıl fırsata dönüştürülebilir?

Yeşil ve dijital dönüşümün getirdiği risk ve fırsatlarla ilgili olarak organizasyonunuzu nasıl daha bilinçli ve hazırlıklı kılabilirsiniz? 26 Eylül’de sizleri bu özel eğitimde aramızda görmekten mutluluk duyarız.

🇹🇷 TÜRKİYE'NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

İş Bankası’ndan yenilenebilir enerji yatırımı

İş Bankası temiz teknolojilere yönelik yatırım stratejisi kapsamında yenilenebilir elektrik üreticisi Greeneco’nun %50 hissesini bünyesine kattığını açıkladı. Ülke çapında toplam 12 adet jeotermal ve güneş enerjisi santrali işleten Greeneco 2012 yılında kurulmuştu. İş Bankası tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklama şöyle:

Bankamız yönetim kurulunun 15 Eylül tarihli kararıyla genel müdürlüğe verilen yetki sonrasında gerekli işlemler tamamlanarak Greeneco Enerji Elektrik Üretim AŞ'nin yüzde 50 oranındaki payının 130 milyon 909 bin 744 dolar bedelle bankamıza devri gerçekleştirilmiş olup, Acarsan Makarna Grubu'na 31 Mart 2026'ya kadar belirli koşullarla geri alım hakkı tanınmıştır.

İş Bankası KAP Bildirimi

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

ABD Enerji Bakanlığı’nın dekarbonizasyon stratejisi

ABD Enerji Bakanlığı, global karbon salımlarının en büyük sorumlulardan biri olan Amerikan endüstrisinde dekarbonizasyon sürecinin stratejisine dair hamleler yapmaya devam ediyor. Son olarak 2022 yılında çıkardığı Enflasyon Azaltma Yasası’yla birlikte dekarbonizasyon teknolojisine yönelik yaklaşık 370 milyar dolarlık sübvansiyon paketi sunan ABD Hükümeti’nin nihai amacı, devlet desteğine ihtiyaç duymayan ve kendi kendine ayakta durabilen bir dekarbonizasyon ekosistemi kurmak olarak tanımlanabilir.

ADB Enerji Bakanlığı, endüstriyel emisyonlarda yüksek pay sahibi olan kimyasal, rafinaj, demir & çelik, gıda ve içecek işleme, kağıt hamuru ve kağıt, çimento, alüminyum ve cam sektörlerine yönelik ‘liftoff’ (kendi kendine yetme) noktalarını analiz ettiği raporlar serisinin sonuncusunda, bu yolda karşılaşılan ticari güçlükleri şöyle sıralamış:

  • IRA teşviklerinden sonra bile, yatırımların geri dönüş sürelerinin uzun olması, ayrıca düşük hazırlık seviyesinde olan teknolojiler için riskleri üstlenen öncül ticari kuruluş sayısının azlığı,

  • Dekarbonizasyon iyileştirmelerinin uygulanmasını geciktiren operasyonel engeller, örneğin dekarbonizasyon yatırımlarında varlıkların ömürlerinin esas alınması,

  • Ekosistemin yeni oluşması ve altyapı eksikliği (örn. karbondioksit ve hidrojen boru hatları),

  • Nispeten daha düşük yatırım getirisi ve ihtiyaç duyulan sermaye hacminin ve maliyetinin yüksekliği dolayısıyla sermaye oluşumunda yaşanan zorluklar,

  • Toplumsal kabulün çevre ve insan sağlığı riskleri, iklim adaleti ve işgücü kaygıları gibi nedenler dolayısıyla düşük olması.

Bakanlık, yukarıdaki güçlükleri aşmak ve özel sektörün dekarbonizasyon hedeflerine ayak uydurmasını sağlamak için ise şu çözümleri öneriyor:

  • Kamu ve özel sektör yatırımlarını riskten arındırarak ve maliyet düşüşleri sağlayarak sanayi üreticileri için mevcut ve karbonsuzlaştırılmış teknoloji arasındaki kalıcı maliyet farkını kapatmak,

  • Karbonsuzlaştırma stratejisinin sermaye planlamasına, tesis yenilemelerine ve ekipman kullanım sürelerine entegre edilmesi (örneğin, her 15-25 yılda bir çelik fabrikasının yeniden kaplanması),

  • Yüksek potansiyelli alternatif teknolojiler veya üretim yöntemleri için Ar-Ge ve pilot projeler (örneğin, yüksek sıcaklıkta ısı elektrifikasyonu, alternatif çimento kimyasalları) ve sektörler arası bilgi paylaşımı yoluyla karbonsuzlaştırma portföylerini çeşitlendirmek,

  • Bölgesel merkezler ve ortak altyapı kurarak veya genişleterek ortak bir öğrenme ekosistemi inşa etmek,

  • Karbonsuzlaştırma önlemleri için krediler, işbirliği anlaşmaları veya rekabetçi vergi avantajları sağlayarak sermaye yatırım maliyetinin düşürülmesini sağlamak.

ABD Enerji Bakanlığı’nın tespit ettiği sorunlar ve sunulan muhtemel çözüm önerileri şüphesiz ki sadece ABD sanayisine hitap etmiyor. Artık etkileri iyice belirginleşen yeşil dönüşüm ve dekarbonizasyon yolunda bizim de iş dünyamıza yönelik benzer tedbirleri acilen almamız gerekiyor.

🏢KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

🗒️ İş dünyasında ESG trendleri

Uluslararası danışmanlık firması KPMG büyük şirket yöneticilerine yönelik olarak yaptığı ESG anketinin sonuçlarını geçtiğimiz hafta açıkladı (indirme linki). Şirketlerin ESG kriterlerinin önemini daha iyi anlamaya başladığını gösteren sonuçlar ayrıca iş dünyasının yönetmesi gereken yeni problemin “tedarik zinciri” olduğunu da ortaya koyuyor. Ankette dikkat çeken maddeleri kısaca özetleyecek olursak:

  • Yöneticiler işletme değerini en üst düzeye çıkarmak için ESG stratejilerinden yararlanmaya giderek daha fazla odaklanıyorlar.

  • Ekonomideki global belirsizliğe rağmen, katılımcıların %55'i kuruluşlarının bu yıl ESG çabalarını artırdığını belirtirken, azaltanların oranı ise %26'da kaldı.

  • On binden fazla çalışanı olan şirketlerin yaklaşık üçte ikisi ESG hedeflerini beş yıl öncesine göre daha iyi hizalamış durumda.

  • Büyük şirket liderlerinin %43'ü ESG'nin finansal performansı artırdığına, %6'sı ise finansal performansı düşürdüğüne inanıyor.

  • Yöneticilerin, ESG kriterlerinin şirketlerine değer kattığına inandıkları alanların başında birleşme ve satın alma etkinliği, yeni sermayeye erişim ve müşteri sadakati geliyor.

  • Her on işletmeden sekizi, tedarik zinciri ortaklarından, çalışanlarından, yatırımcılardan, müşterilerden ve düzenleyicilerden çevre ve sürdürülebilirlik çalışmaları konusunda daha şeffaf olmaları için en azından bir miktar baskı hissettiklerini belirtmiş.

  • ESG stratejilerinin uygulanması ve raporlama gerekliliklerinin karşılanmasının önündeki en büyük zorluklar olarak zaman kısıtlamaları (%51) ve mevzuat belirsizliği (%44) hususları başı çekiyor.

🌡️İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

İngiltere iklim politikalarını güncelledi

Yeşil dönüşüm bağlantılı politikaların en çok eleştiri aldığı noktalardan biri de dönüşümün getireceği mali yük konusu. Bu maliyetlerin, özellikle seçim dönemi yaklaşan ülkelerdeki politikacıları, iklim hedeflerinden taviz vermeye zorladığı da açık bir gerçek. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da bu hafta içi yaptığı bir açıklamada içten yanmalı motorlu taşıtlar, evsel ısınma ve fosil yakıt yatırımları gibi kritik konularda daha önce belirlenmiş hedeflerde bir takım gevşetmelere ve ertelemelere gidildiğini açıkladı.

Yapılan düzenlemeler neticesinde, daha önce 2030 olan benzinli, dizel ve hibrit araçların kullanımdan kaldırılma tarihi 2035'e ertelendi. Ayrıca, binaların ısınma sistemlerinde ısı pompası kullanılma zorunluluğu ise 2024 yerine 2035'te başlayacak.

Birleşmiş Milletler’den SKA’lara dair durum tespiti

Birleşmiş Milletler 14 Eylül tarihinde bir çok uluslararası örgütün de katkıda bulunduğu “United in Science” isimli bir rapor yayımladı. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın halihazırdaki durumunu ve bilimin SKA’lara ulaşma yolunda nasıl daha efektif olarak kullanılabileceğini irdeleyen rapor günümüze dair çok da iyimser bir bakış açısı sunmuyor.

2015’te başlayan ve 2030 yılı için bu hedeflere varılmasını öngören Sürdürülebilr Kalkınma Gündemi yol haritasının tam ortasında olduğumuzu hatırlatan rapor, SKA’ların ise sadece %15’inin yolunda gittiği tespitini yapmış. Özellikle insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğinin boyutlarına ve bunun sonucunda meydana gelen iklim aşırılıklarına da değinen raporun bu konudaki çıkarımları şöyle:

  • 2015'ten 2022'ye kadar olan yıllar kayıtlara geçen en sıcak sekiz yıl oldu ve önümüzdeki beş yıl içinde bu rekorun kırılma ihtimali %98.

  • 2023'e sıcak bir başlangıç yapılması ve El Niño fenomeninin ortaya çıkmasıyla birlikte, 2023'ün kayıtlardaki en sıcak yıllar arasında yer alma olasılığı gittikçe artıyor.

  • Yıllık ortalama küresel yakın yüzey sıcaklığının önümüzdeki beş yılın en az birinde sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerine çıkma ihtimali %66 olarak tespit edildi ve bu ihtimal gittikçe güçleniyor.

  • 1970 ve 2021 yılları arasında, hava, iklim ve su aşırılıklardan kaynaklanan yaklaşık on iki bin doğal afet gerçekleşti. İki milyondan fazla ölüme ve 4,3 trilyon ABD doları ekonomik kayba neden olan bu afetlerdeki ölümlerin %90'ından fazlası ve ekonomik kayıpların %60'ı gelişmekte olan ekonomilerde meydana geldi.

  • 2023 yılı şimdiden dünya genelinde hava, iklim ve suyla ilgili rekor kıran aşırı olaylara sahne oldu. Kayıtlara geçen en uzun ömürlü tropikal siklonu olan Freddy Siklonu, Afrika'nın güneyindeki savunmasız toplulukları etkiledi. Asya'da Doksuri Tayfunu ise Pekin'de yine kayıtlara geçen en şiddetli yağışları tetikledi.

Küresel ısınmadaki artışa ve raporun sunduğu çerçeveye paralel olarak iş dünyasını da etkileyecek olan yasal düzenlemelerin giderek daha fazla katılaşması, karbon rejimlerinin yaygınlaşması ve bu rejimlerde uygulanan karbon ücreti/vergilerindeki yükselişin devam etmesi bekleniyor. Dolayısıyla, şirketlerimizin sürdürülebilirlik risk ve fırsatlarını yönetim politikalarına entegre etmesi, iklim değişikliği ile mücadele adına atılan adımların meydana getirdiği/getireceği olumsuz etkilerden sakınmasını sağlayacaktır.

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

AB’den tüketiciyi yeşil aklamadan koruyan düzenleme

AB yeşil aklamayı yasaklayan ve ürünlerin etiketlerinde verilecek bilgileri düzenleyen tasarıyı onayladı.

Tüketicileri yanıltıcı uygulamalardan korumayı ve daha iyi satın alma tercihleri yapmalarına yardımcı olmayı amaçlayan düzenlemenin yasakladığı hususlardan bazıları:

  • Çevresel performans kanıtı olmadan "çevre dostu", "doğal", "biyolojik olarak parçalanabilir", "iklim nötr" veya "eko" gibi genel çevresel iddiaları kullanmak,

  • Bir ürünün karbon dengeleme açısında çevre üzerinde nötr, azaltılmış veya pozitif etkiye sahip olduğuna dair iddialarda bulunmak,

  • Kamu otoriteleri tarafından oluşturulmayan sürdürülebilirlik etiketlerini kullanmak,

  • Tüketiciyi yazıcı mürekkep kartuşları gibi sarf malzemelerini gerekenden daha önce değiştirmeye teşvik etmek,

  • Yazılım güncellemelerini mutlaka gerekli olarak sunmak,

  • Malları tamir edilebilir olmadıkları halde tamir edilebilir olarak sunmak.

Kasım ayında yürürlüğe girmesi beklenen düzenleme, üye ülkeler tarafından iki sene içerisinde iç hukuka adapte edilmek zorunda.

🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik: