Yeşil Büyüme Haftalık Bülten-115

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Sürdürülebilirlik alanında çabalar somutlaşır ve yoğunlaşırken siz de olan biteni yakından takip edin. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Sürdürülebilir Finansın Kalbinde: ESG Derecelendirme Kuruluşları

  • EBRD'den Ülker'e Eurobond Yatırımı

  • UNEP FI'den CSRD Uygulama Programı

  • AB Ormansızlaşma Yönetmeliği'ndeki Olası Değişiklikler Üreticiler ve Finans Kuruluşları İçin Ne Anlama Geliyor?

  • İklim Değişikliği: Sigorta Sektörünün Kaçınılmaz Gerçeği

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Kritik Mineraller: Sırbistan’daki Protestolar Yeni Bir Dönemi mi Başlatıyor?

ÖNE ÇIKAN KONU

Sürdürülebilir Finansın Kalbinde: ESG Derecelendirme Kuruluşları

Sürdürülebilir finans, günümüzde sürdürülebilirlik çabalarının merkezinde yer alıyor ve ESG derecelendirme kuruluşları da bu merkezin tam kalbinde bulunuyor. Çünkü sürdürülebilir olduğunu iddia eden birçok yatırım opsiyonunun gerçekte ne kadar sürdürülebilir olduğunu anlayabilmemiz için, şeffaf ve güvenilir kriterlere göre yapılmış değerlendirmelere ihtiyacımız var. Bu değerlendirmelerin mantıklı ve ölçülebilir metriklere dayanması ve farklı şirketler için yapılan değerlendirmelerin yatırımcı adayları tarafından kolaylıkla karşılaştırılabilmesi gerekiyor.

ESG Derecelendirmeleri Hakkında Eleştiriler

Ancak, yatırımcı adaylarından gelen geri bildirimlere kulak verdiğimizde, durumun bu merkezden uzak olduğunu görüyoruz. En sık dile getirilen eleştiri, şirketlerin derecelendirme kriterlerinin yeterince şeffaf olmadığı ve aynı aday için farklı notların verilebildiği yönünde. Bu durumu düzenleyici kuruluşlar da fark etmiş olacak ki, ESG derecelendirme kuruluşları ile ilgili düzenlemeler ardı ardına gelmeye başladı. Avrupa Birliği’nin bu yılın başında ESG derecelendirme kuruluşlarının uyması gereken çeşitli zorunluluklar getiren düzenlemesinin ardından, İngiltere hükümeti de benzer bir düzenlemeyi gündemine aldığını geçtiğimiz hafta açıkladı.

Borsa İstanbul’a da veri sağlayan Refinitiv şirketinin ESG değerlendirme kriterleri

İngiltere’nin ESG Düzenleme Çalışmaları

Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz üzere, İngiltere sürdürülebilir finans uygulamalarında küresel bir lider olmayı hedefliyor ve bu doğrultuda çalışmalarını belirli bir yol haritası çerçevesinde şekillendiriyor. Bu tarz hamleler, nihayetinde bizim gibi üçüncü ülkeleri de yakından ilgilendirdiği için konuyu biraz daha detaylandırmak istedik.

Şu anda İngiltere’de ESG derecelendirme kuruluşlarının uyması gereken kurallar, AB’nin aksine gönüllü bir "code of conduct" (davranış kuralları) çerçevesinde belirlenmiş durumda. Ancak hükümet, tıpkı AB’de olduğu gibi, Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü (IOSCO) tavsiyeleri ile uyumlu bir düzenleme çıkarma niyetinde. Bu düzenlemenin, İngiltere’nin dünya finansındaki yeri ve birçok derecelendirme kuruluşunun Londra merkezli olmasından dolayı diğer ülkeleri de hızla etkilemesi bekleniyor.

AB Düzenlemesi Neler Getirmişti?

  • AB’nin önerdiği kurallar kapsamında, ESG derecelendirme sağlayıcılarının Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesi (ESMA) tarafından yetkilendirilmesi ve denetlenmesi gerekiyor. Böylece şirketler, hesaplama metodolojileri ve bilgi kaynakları ile ilgili şeffaflık gerekliliklerine uymak zorunda kalıyor.

  • Şirketlerin ESG derecelendirmeleri, Kurumsal Sürdürülebilir Raporlama Direktifi (CSRD) ile uyumlu olmak ve çevresel, sosyal, ve yönetişim faktörlerini kapsamak zorunda.

  • Yeni kurallara göre, AB içinde faaliyet göstermek isteyen ESG derecelendirme sağlayıcılarının ESMA'dan yetkilendirme alması gerekiyor. AB dışında kurulmuş ESG derecelendirme sağlayıcılarının ise, denklik kararı veya ESG derecelendirmelerinin onaylanması gibi belirli gerekliliklere uymaları gerekiyor.

Sonuç olarak, sürdürülebilir finansın geleceği ve ESG derecelendirme kuruluşlarının rolü, yalnızca yatırımcılar için değil, düzenleyici kuruluşlar ve şirketler için de büyük önem taşıyor. İngiltere’nin bu alandaki düzenleme çalışmaları, sürdürülebilirliğe olan küresel bağlılığın bir göstergesi olarak önümüzdeki dönemde diğer ülkeleri de etkileyebilir.

💡 Yeşil Büyüme, ESG stratejileri belirleme konusunda uzman hizmetler sunuyor. Eğer siz de bu alanda hizmet almak istiyorsanız, web sitemizdeki formu doldurarak bizimle iletişime geçebilir ve detaylı bilgi alabilirsiniz.

TÜRKİYE’NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

EBRD'den Ülker'e Eurobond Yatırımı

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Ülker Bisküvi Sanayi'nin sürdürülebilirlik bağlantılı Eurobond ihracına 90 milyon ABD doları (83 milyon €) yatırım yapma kararı aldığını açıkladı. Bu Eurobond ihracı, toplamda 550 milyon ABD dolarına kadar ulaşacak daha büyük bir ihraç planının parçası olarak gerçekleştirildi.

Ülker'in ilk sürdürülebilirlik bağlantılı Eurobond ihracı olma özelliğini taşıyan bu işlemden elde edilecek gelir, şirketin 2025 yılında vadesi dolacak mevcut Eurobond'unun refinansmanı ve genel kurumsal amaçlar için kullanılacak. Ülker, bu sayede 2030 yılına kadar Kapsam 1 ve 2 sera gazı emisyonlarını %42 ve Kapsam 3 emisyonlarını %25 oranında azaltma hedeflerine ulaşmayı planlıyor.

Ülker CEO'su Mete Buyurgan yatırım hakkında şu ifadeleri kullandı: "EBRD'nin bu yatırımı, ilk sürdürülebilirlik bağlantılı tahvil ihracımızı vurgulayan ve sürdürülebilirliğe olan bağlılığımızı güçlendiren önemli bir kilometre taşıdır. Hedefimiz, sadece çevresel ayak izimizi azaltmak değil, aynı zamanda diğer işletmeleri de yeşil uygulamaları benimsemeye teşvik etmektir. Bu destekle, iddialı hedeflerimize ulaşabileceğimize ve sektörümüzde olumlu değişim yaratabileceğimize inanıyoruz."

Ülker, değer zincirindeki emisyonları azaltmak ve yeşil kimliğini güçlendirmek için lojistik, atık ve ambalajlama, tarım ve hammadde gibi birkaç alana odaklanmayı planlıyor.

EBRD, daha önce 2023 yılında, şirketin mevcut sendikasyon finansman paketi kapsamında 75 milyon avro tutarında sürdürülebilirlik bağlantılı bir kredi sağlamıştı.

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

UNEP FI'den CSRD Uygulama Programı

Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans İnisiyatifi (UNEP FI), son dönemde  finans sektörünün sürdürülebilirlik pratiklerine ilişkin önemli çalışmalara imza atıyor. Bu kapsamda kurum, bankaların CSRD ve ESRS'ye uyum sağlamalarının kolaylaştırılması adına bir Uygulama Programı başlattığını duyurdu.

Birçok firmanın değer zincirinde vazgeçilmez bir konumda olan bankalar, hem kendi organizasyonları hem de finanse ettikleri şirketlerin ihtiyaçları açısından Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi'ni çok iyi bilmek ve uygulamak durumundalar. UNEP FI'nin ücretsiz çevrimiçi seminerler serisi olarak tasarladığı program bu açıdan bankacılık profesyonellerine yardımcı olabilir. 

Program Takvimi:

  • 4 Eylül 2024 | Giriş: CSRD ve ESRS’nin temel kavramları, bankalar için neden önemli oldukları ve diğer düzenlemelerle nasıl entegre oldukları

  • 16 Ekim 2024 | Önemlilik (Bölüm 1): Bankalar için önemlilik değerlendirmesine giriş

  • 17 Ekim 2024 | Çifte Önemlilik (Bölüm 2): Bankalar için çifte önemlilik değerlendirmesi, sürecin yönetimine ilişkin detaylar

  • 27 Kasım 2024 | Veri Yönetimi (Bölüm 1): Bankaların CSRD gereklilikleri doğrultusunda nasıl veri toplayıp işleyebileceğine dair hususlar

  • 28 Kasım 2024 | Veri Yönetimi (Bölüm 2): Bankaların sürdürülebilirlik verilerini analiz etme kabiliyetleri ve bu verilerin finansal risklerle entegrasyonunu nasıl gerçekleştirebileceklerine ilişkin konular

Seminerlerle ilgili bilgi almak ve kaydolmak için UNEP FI'nın web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

AB Ormansızlaşma Yönetmeliği'nde Olası Değişiklikler Üreticiler ve Finans Kuruluşları İçin Ne Anlama Geliyor?

AB Ormansızlaşma Yönetmeliği, 2025’te sadece üreticileri değil, finans sektörünü de derinden etkileyebilir. Bu sizi nasıl etkiler?

2023 yılının Haziran ayında yürürlüğe giren ve 2025 Ocak ayından itibaren uygulanmaya başlanacak olan AB Ormansızlaşma Yönetmeliği, halihazırda ormansızlaşmaya en fazla sebep olan soya, kakao, palmiye yağı, kauçuk gibi ürünleri kapsıyor. Yönetmelik, bu ürünlerin üreticilerine, ürünlerinin üretimi esnasında ormansızlaştırmaya sebep olmadıklarını ispatlama yükümlülüğü getirmekte.

Üretici ve ihracatçı firmaların bir takım izleme sistemi kurmaları sonucunu doğuracak olan düzenlemenin, 2025 yılı içerisinde finans kuruluşlarını da içerecek şekilde genişletilme ihtimali bulunmakta. Yönetmeliğe göre Avrupa Komisyonu, önümüzdeki yılın ortalarında yapacağı bir değerlendirmeye istinaden, ormansızlaşma ve orman bozulmasına doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunan finansal akışları önlemek için finansal kuruluşlara yönelik yeni düzenleyici yükümlülükler getirebilir.

Ayrıca düzenlemenin, diğer doğal ekosistemleri ve yeni ürün gruplarını da içerecek şekilde genişletilmesi ihtimal dahilinde.

Bu gelişmeler ışığında, ilgili sektörlerdeki firmaların ve finans kuruluşlarının yeni düzenlemelere hazır olup olmadıklarını gözden geçirmeleri büyük önem taşıyor.

Ormansızlaşma Düzenlemesi ve diğer AB Yeşil Mutabakatı düzenlemeleri ile ilgili eğitim ve danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç duyuyorsanız, internet sitemizdeki iletişim formu vasıtasıyla bize ulaşabilir, ayrıntılar ile ilgili bilgi alabilirsiniz.

İklim Değişikliği: Sigorta Sektörünün Kaçınılmaz Gerçeği

İngiltere'de sigorta şirketlerinin 2024’ün ikinci çeyreğinde 1,4 milyar sterlinlik ödeme yapması, iklim değişikliğinin sigorta sektörü üzerindeki etkilerinin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu ödeme, ülkede şimdiye kadar gerçekleşen en yüksek çeyreklik rakam ve sigorta şirketlerinin risk hesaplamalarını nasıl yeniden değerlendirmek zorunda olduklarını net bir şekilde ortaya koyuyor.

İngiliz Sigorta Birliği’nin (ABI) verileri, fırtınalar, sel ve don gibi hava olaylarının hasarları nasıl artırdığını gözler önüne seriyor. Yılın ikinci çeyreğinde bu tür olaylar için yapılan talepler 144 milyon sterline ulaşmış durumda. Yer kaymasına bağlı hasar karşılama talepleri ise 60 milyon sterline yükselerek yeni bir rekor kırdı.

Bu artan rakamlar bizlere, sigorta sektörünün iklim değişikliğini göz ardı edemeyeceğini gösteriyor. Geçtiğimiz hafta işlediğimiz ve Munich Re tarafından yayımlanan rapor da bu durumu destekliyor. Munich Re, 2024’ün ilk yarısında dünya genelinde doğal afetlerin neden olduğu zararın 120 milyar ABD doları olduğunu belirtmişti. 

Aynı riskler kendini elbette sigorta primlerinde de göstermekte. 2024’ün ikinci çeyreğinde İngiltere’deki ev sigortası primlerinin %6 oranında artması, sigorta şirketlerinin artan riskleri primlere yansıtmaya başladığının en önemli göstergesi. ABI Politika Danışmanı Louise Clark’ın da belirttiği gibi, sigorta sektörü bu yeni risklerle başa çıkmak için stratejilerini yeniden şekillendirmek zorunda. Ancak bu sadece sektörün sorunu değil; hükümetlerin de bu süreçte yer alarak altyapı yatırımlarını artırması ve iklim dayanıklılığı önlemlerine öncelik vermesi gerekiyor.

İklim değişikliği artık sigorta sektörü için kaçınılmaz bir gerçek. Sigorta şirketleri, bu yeni gerçeklikle başa çıkmak ve müşterilerine en iyi hizmeti sunabilmek için stratejilerini yeniden değerlendirmek zorunda. Hem Munich Re hem de ABI'nin verileri, bu değişimin ne kadar gerekli olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Kritik Mineraller: Sırbistan’daki Protestolar Yeni Bir Dönemi mi Başlatıyor?

Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı, sadece teknik bir düzenlemeler bütünü olarak görmek yeterli değil, çünkü düzenlemeler aynı zamanda politik gündemin de merkezinde yer alıyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de görüldüğü gibi, Avrupalılar Yeşil Mutabakat’ın getirdikleri ile yakından ilgilenmekte ve bu durum, yetkililerin zaman zaman politik kaygılarla hareket etmesine de neden olmakta. Örneğin, tarımda pestisit kullanımına sınırlama getiren Sürdürülebilir Kullanım Yönetmeliği, çiftçilerin protestoları nedeniyle geri çekilmişti.

Benzer bir durum şu anda Sırbistan’da yaşanıyor, ancak bu sefer farklı bir açıdan. Avrupa Birliği’nin Kritik Mineraller Yasası gereği, Avrupa genelinde artırılması planlanan madencilik faaliyetleri, çevresel kaygılar nedeniyle yoğun protestolara neden oluyor. Elektrikli araç üretimi için hayati öneme sahip lityumun çıkarılması amacıyla Sırbistan’da açılması planlanan ve AB tarafından desteklenen maden ocağı projesi, çevreci grupların tepkisini çekti. Bu protesto, uzaktan belki yalnızca yerel bir çevre hareketi gibi görünüyor olabilir ancak, insanların aslında daha büyük bir şeye karşı çıktıkları düşünüldüğünde, AB genelinde yeni bir dönemin başlangıcı olma potansiyeline sahip.

Yeşil Dönüşüm: Yeni Bir Bağımlılık mı Doğuruyor?

AB’nin fosil yakıtlardan bağımsızlık hedefi, Yeşil Mutabakat’ın temel taşlarından biri. Bu hedef özellikle önemli, çünkü AB, fosil yakıtlarda Rusya’ya olan bağımlılığın bedelini politik arenada fazlasıyla ödedi. Ancak, yeşil dönüşüm için gereken temiz teknolojiler de benzer bir bağımlılık riski taşıyor. AB, temiz teknoloji alanında dünya lideri olan Çin’e bağımlı hale gelmek istemiyor.

Kritik Mineraller Yasası, bu bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor ve belirli hedefler ortaya koyuyor:

  • AB'nin yıllık tüketiminin en az %10'unun AB içinden sağlanması.

  • AB'nin yıllık tüketiminin en az %40'ının AB içinde işlenmesi.

  • AB'nin yıllık tüketiminin en az %25'inin yerel geri dönüşüm yoluyla karşılanması.

  • Hiçbir stratejik hammaddenin yıllık tüketiminin %65'inden fazlasının tek bir üçüncü ülkeden temin edilmemesi.

Ancak bu hedeflerin gerçekleştirilmesi, yerel halklar ve çevre üzerindeki etkileri göz ardı etmeyi gerektirmiyor. Sırbistan’daki lityum madeni protestoları, AB’nin yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşırken karşılaşacağı sosyal ve çevresel zorlukların yalnızca bir örneği.

Yerel Protestoların Küresel Yansımaları

Madencilik faaliyetleri, genellikle yerel muhalefetle karşılaşıyor. Portekiz’deki Barroso lityum madeni de benzer şekilde yerel halkın tepkisine neden olmuştu. İsveç'te, yerli Sámi halkının yaşadığı topraklarda keşfedilen kritik hammadde rezervleri ise yerli halkın hakları ile maden çıkarma faaliyetlerinin nasıl dengeleneceği sorusunu gündeme getirdi. Bu durumlar, AB'nin yeşil dönüşüm politikalarının yerel topluluklar üzerinde nasıl etkiler yaratabileceğini gösteriyor.

Gelecek İçin Ne Anlama Geliyor?

Sırbistan’daki protestolar, AB’nin yeşil dönüşüm sürecinde karşılaşacağı toplumsal zorlukların ilk işaretlerinden biri olabilir. AB’nin temiz enerji hedeflerine ulaşması, sadece teknolojik değil, aynı zamanda sosyal bir dönüşümü de beraberinde getirecek. Bu süreçte dengeyi sağlamak, Avrupa’nın geleceğini şekillendirecek.

Sizce yeşil dönüşüm hedefleri, çevresel ve toplumsal etkilerle nasıl dengelenmeli? Bu konu hakkında ne düşündüğünüzü bizimle paylaşın.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎 GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik: