Yeşil Büyüme Haftalık Bülten (Newsletter) - 40

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Girdileriniz ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar! 

NOT: Eğer bültenimiz e-posta sağlayıcınızın "tanıtım" kutusuna düşüyorsa, sorunu gidermek için bülteni "birincil" kutuya sürüklemeniz yeterli olacaktır.

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) çelik sektörü için ne anlama geliyor?

  • G7 İklim Kulübü

  • Avrupa Birliği, temiz teknolojilerin %40'nı kendi topraklarında üretmeyi hedefliyor.

  • Sürdürülebilir finans ile ilgili Avrupa'daki gelişmeler

  • Kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarına dünyadan örnekler

  • Kurumsal sürdürülebilirlik, "ortak varlıklar trajedisi (tragedy of commons)"nin etkilerine maruz 

  • Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayınlanan "CO2 Emisyonları - 2022" raporu

  • Deprem bölgesinde sürdürülebilir toparlanmanın önemi

Hazırsanız başlıyoruz:

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI  

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) çelik sektörü için ne anlama geliyor?

SKDM  kapsamında elektrikten kaynaklı dolaylı emisyonların hesaplamalara dahil edilip edilmeyeceğine Ekim 2023'ten sonra başlayacak olan geçiş süreci sonrasında karar verilecek. Gömülü emisyonların nasıl hesaplanacağına dair metodolojinin henüz belli olmaması, SKDM'nin diğer ülkelere olan etkisinin belirlenmesini güçleştiriyor. SKDM, sektörleri döngüsel ekonomi prensiplerine uymaya zorluyor. Doğadan çıkarılan hammaddeler yerine hurda haline gelmiş materyallerin kullanılması, sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltıyor. Bu bağlamda SKDM, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında getirilen Yeni Döngüsel Ekonomi Eylem Planı ve Sürdürülebilir Ürün Politikaları ile kesişiyor. Geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı aynı zamanda Kapsam-3 emisyonları da önemli ölçüde düşürüyor. Daniel Rossetto'nun SKDM'nin çelik sektörüne etkilerini incelediği makalesinde ortaya çıkan temel bulguları şu şekilde özetleyebiliriz;

  • Dizayna bağlı olarak SKDM, çelik üretiminde hurda metallerin kullanımını teşvik edebilir.

  • AB ETS'de gelecek karbon ücretlerinin düşmesi, çelik sektörünün dekarbonizasyonuna yönelik çalışmalara zarar verebilir.

  • Hidrojen kullanılarak üretilen yeşil çelik ile ilgili çalışmalar geri dönüştürülmüş çelik kullanım isteğini azaltabilir.

G7 İklim Kulübü

G7 İklim Kulübü (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere, ABD), Aralık 2022'de gerçekleştirilen G7 zirvesinde, iklim değişikliği ile mücadelenin küresel ölçekte hızlandırılması amacıyla kurulan bir inisiyatif. Nobel ödüllü ekonomist James McGill Buchanan tarafından 1965 yılında geliştirilen kulüp teorisinden ilham alınarak oluşturulan inisiyatif, iklim değişikliği ile mücadelenin getireceği maliyetin taraflarca adil bir şekilde paylaşılmasını hedefliyor. İnisiyatif aşağıda belirtilen üç ana sütundan oluşuyor;

  • Yeşil dönüşümü hızlandıracak şekilde karşılaştırılabilir emisyon verilerine göre gelişmiş iklim değişikliği hafifletme politikaları

  • "Endüstriyel dekarbonizasyon gündemi" ve "hidrojen eylem paktı" gibi inisiyatiflerle desteklenen endüstrilerin karbondan arındırılması ve yeşil endüstriyel ürünlerin yaygınlaştırılması

  • Uluslararası iklim dayanışmasının, yatırım enstrümanlarındaki kıtlığı giderecek şekilde güçlendirilmesi

İklim Kulübü'nün daimi bir idari merkezinin oluşturulması ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Gelecek yıl icra edilecek COP 28'e kadar bu merkezin faaliyete geçmesi bekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler de bu kulübe katılabilecek. 

Avrupa Birliği, temiz teknolojilerin %40'nı kendi topraklarında üretmeyi hedefliyor. 

Avrupa Komisyonu'nun hazırladığı taslak teklife göre iklim hedeflerine ulaşılabilmesi ve enerji bağımsızlığının sağlanabilmesi için 2030 yılına kadar temiz teknolojilerinin (yenilenebilir enerji, karbon yakalama & depolama, nükleer vb.) %40'nın AB'de üretilmesi planlanıyor. Temiz teknolojiler konusunda dünya genelinde sertleşen rekabeti kazanan jenerasyonun, büyük bir avantaj elde edeceği değerlendiriliyor. Sektörlere göre dağılıma bakıldığında; güneş enerji sistemlerinin %40'ı, elektrolizörlerin %50'si ve ısı pompalarının %60'nın AB bünyesinde üretilmesi planlanıyor. Batarya ve rüzgar gülleri için bu hedef %85'lere ulaşıyor. Taslak teklifte sıralanan temiz teknolojiler şu şekilde;

  • Güneş pilleri ve güneş termal teknolojileri

  • Karada ve denizde rüzgar teknolojileri

  • Batarya teknolojileri

  • Isı pompaları

  • Yenilenebilir hidrojen teknolojileri

  • Biyometan teknolojileri

  • Nükleer teknolojiler

  • Şebeke teknolojileri

  • Karbon yakalama ve depolama teknolojileri

ABD'nin Enflasyon Azaltım Yasası, AB'deki batarya fabrikalarının üçte ikisini tehdit ediyor. 

Avrupa Parlamentosu Ulaşım ve Çevre Komisyonu tarafından hazırlanan rapora göre, ABD'nin kendi endüstrileri için vereceği teşvikler, Avrupa Birliği'nin 2030 yılına kadar 50 lityum-iyon batarya fabrikası kurma projesini tehdit eder nitelikte. AB'nin gerekli tedbirleri almaması halinde planlanan batarya üretiminin %68'i gerçekleşmeyebilir. Berlin'deki Tesla, Almanya'daki Northvolt ve Turin'deki Italvolt fabrikalarının özellikle risk altında olduğu belirtiliyor. AB'nin, ABD tarafından verilen desteklerin olumsuz etkilerinden sakınabilmesi için iyi endüstriyel projelere hızlı bir şekilde finansal destek sağlaması gerekiyor.  

Avrupa, kritik hammaddelerin tedarikini güven altına almaya çalışıyor. 

Basına sızan AB'nin Kritik Hammadde Yasası teklifi taslağına göre kritik materyallerin %10-40 oranında Avrupa'da çıkarılması, geri dönüştürülmesi ve işlenmesi hedefleniyor. AB'de tüketilen kritik hammaddelerin %15 oranında geri dönüştürülmesi de hedefler arasında yer alıyor. Benzer şekilde kritik hammaddelerin AB'deki işlenme oranının da %40 oranına yükseltilmesi isteniyor. AB şu an kritik olarak nitelendirilen 27 hammaddeden 14'ünde %100 oranında dışarıya bağımlı. Yeşil ve dijital dönüşüm için büyük öneme sahip olan bu kritik hammaddelere yönelik talebin 2050 yılına kadar %500 oranında artması bekleniyor. AB, magnezyumun %93'ünü ve nadir metallerin %86'nı Çin'den ithal ediyor.  

💼KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

📢 Sürdürülebilir finans ile Avrupa'daki ilgili gelişmeler

Avrupa Finansal Piyasalar Birliği (Association for Financial Markets in Europe (AFME)), Avrupa ve İngiltere'de finansal sürdürülebilirlik ilgili güncel gelişmelerin detaylı bir şekilde yer aldığı bir rapor yayımladı. Avrupa'da firmaların büyük çoğunluğu, faaliyetlerinde AB Taksonomisi'ne uyum adına adımlar atmaya başladı. Yatırım kararların alınmasında projelerin ve şirketlerin ESG verilerinin önemi de giderek artıyor. "Sürdürülebilir Finans Bildirim Düzenlemesi" ve "Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi"nin, AB'de finansal sürdürülebilirlik ile ilgili raporlama kalitesini artırması bekleniyor.

2023 yılı içerisinde Avrupa Birliği ve Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International Sustainability Standards Board (ISSB))'nun bu yıl içerisinde kendi standartlarını yayımlaması bekleniyor. "AB Yeşil Tahvili" ve şirketlere uyulması zorunlu özen yükümlülüğü sorumlulukları getirecek olan "Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlüğü (Corporate Sustainability Due Diligence (CSDD))" ile ilgili devam eden süreçlerin tamamlanması finansal sürdürülebilirlik ile ilgili yasal çerçevenin güçlenmesine katkı sunacaktır. 

Y🌍RUM: Başta Avrupa Birliği olmak üzere dünya genelinde finansal kaynakların sürdürülebilir proje/yatırımlara aktarılması adına yasal düzenleme çalışmalarında bir artış göze çarpıyor. Türkiye'de kamu ve özel sektörün dış finansmandan etkin bir şekilde yararlanabilmesi, getirilen bu düzenlemelere uygun projeler geliştirmesi ve yatırım kararları alınmasına bağlı. 

Kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarına dünyadan örnekler

Schneider Electric firmasının blog sayfasında yayınlanan ve dünyaca tanınan şirketler/kurumların kurumsal sürdürülebilirlik performanslarını artırma adına attıkları adımlardan bahseden makale bu haftanın dikkat çeken metinlerinden. Kurumsal sürdürülebilirlik ile ilgili dünyadaki iyi uygulamalar, şirketlerimize fikir vermesi açısından önemli. Makalede öne çıkanlar;

  • WALMART: Dünya genelinde 2.2 milyon çalışanı olan şirket, kurumsal sürdürülebilirlik kapsamında yenilebilir enerji ve enerji verimliliği projelerine ağırlık verdi. 2025 yılına kadar plastik üretimi için doğadan çıkarılan hammadde miktarını %15 oranında azaltmayı hedefleyen Walmart, sürdürülebilir ürün tedariğini %15 arttırmayı ve atık miktarını %25 azaltmayı planlıyor.

  • Birleşmiş Milletler'in "Hızlan ve Temizle Kampanyası" çerçevesinde atıkların azaltılmasına yönelik eğitimlerin planlanması, sürdürülebilirlik programlarına yönelik bağışların teşvik edilmesi ve geri dönüştürülmüş malzemelerden sanat eserlerinin üretilmesi hedefleniyor.

Kurumsal sürdürülebilirlik, "ortak varlıklar trajedisi (tragedy of commons)"nin etkilerine maruz 

Danışmanlık şirketi Gartner'ın kıdemli analistlerinden Brendan Williams'a göre, kurumsal sürdürülebilirlik ile ilgili prensiplerin yönetim politikalarına dâhil edilmesi ile ilgili genel bir mutabakattan söz edilse de, iklim değişikliğinin meydana getirdiği/getireceği tahribatın boyutu, tek başına sürdürülebilirlik ile ilgili acil önlemlerin alınmasını sağlayacak şekilde bir motivasyon sağlamıyor. İklimin etkileri genel olarak şirket yöneticilerinin kararlarını doğrudan etkilemiyor. Bu konuda müşterilerden gelen talepler, yatırımcıların istekleri ve düzenleyici otoritelerce getirilen yeni kurallar daha etkili. Sürdürülebilirlikle ilgili eylemlerin çoğunluğunda kar maksimizasyonu veya yaptırımlardan kaçınma düşüncesi daha baskın. 

Ortak varlıkların trajedisi, herkes tarafından ortak kullanılan kaynakların, topluluğun ortak yararına aykırı olarak bireysel çıkarlar uğruna suistimal edilmesini ifade etmek için kullanılan bir terim. Kısa dönemli bakış açısı ve finansal kâr odaklı düşünce yapısı nedeni ile kurumsal sürdürülebilirlik prensiplerinin uygulanması, ortak varlıklar trajedisinin olumsuz etkilerine maruz kalıyor. Bu nedenle iyi dizayn edilmiş endüstriyel düzenlemeler ile iyi uygulamaların teşvik edilmesi ve ihlallerin ise rekabet gücünü olumsuz etkilemesi sağlanmalı.  

🏗KENTSEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayınlanan "CO2 Emisyonları-2022" raporu

Rapor, enerji kaynaklı sera gazı emisyonları hakkında açık bir resim ortaya koyuyor. Raporda yer alan önemli bulgular şöyle;

  • Enerji kaynaklı CO2 emisyonları 2022 yılında %0.9 artarak 36.8 G.T.'na ulaştı.

  • Enerji fiyatlarında yaşanan sert artışlar, yüksek enflasyon ve uluslararası fosil yakıt ticaretinden yaşanan kesintiler CO2'deki artışı sınırladı.

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulumundaki artış ve elektrikli araçların yaygınlaşmaya başlaması da CO2 artışının beklenenden az olmasını sağladı.

  • Aşırı sıcak ve soğuklardan kaynaklanan ısınma & soğutma ihtiyacı ile nükleer santrallerin enerji üretimindeki kesintiler CO2 emisyonlarının önemli sebepleri arasında.

  • GDP'deki artışın %3.2 oranında gerçekleşmesi, ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrılması yönündeki politikalarda nispeten başarının sağlandığını gösteriyor.

  • Dünya genelinde kömür tüketimindeki artış nedeni ile kömürden kaynaklı emisyonlar 2022 yılında %1.6 oranında artmış durumda.

  • Petrolden kaynaklı emisyonlar %2.5 oranında arttı. Artışın en büyük sebeplerinden birisi olarak korona pandemisi sonrasında havacılık sektöründe yaşanan canlanma gösteriliyor. Bununla birlikte 2022 yılında elektrikli araç satışı %14 artarak 10 milyona ulaştı.

  • Çin'de çimento üretiminin %10 ve çelik üretiminin %2 oranında düşmesi, küresel ölçekte endüstriyel emisyonların %1.7 oranında azalmasının başlıca sebepleri arasında yer alıyor.

  • Avrupa Birliği'nde CO2 emisyonları, artan hava sıcaklıklarının hidroelektrik santrallerde meydana getirdiği düşüş ve kuraklık sebebi ile nükleer santrallerden üretilen enerji miktarındaki düşüşe rağmen %2.5 oranında azaldı. Sıcak geçen kış mevsiminin binalarda enerji tüketimini azaltması ve solar & rüzgar temelli teknolojilerle üretilen enerji miktarının gaz veya nükleeri kaynaklı enerji üretimini ilk defa geçmesi, AB'de CO2 emisyonlarının azalmasını tetikledi.

🇹🇷 TÜRKİYE'NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

🎯Deprem bölgesinde sürdürülebilir toparlanmanın önemi

Anadolu Ajansı'na konuşan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton şunları ifade etti:

Geride enkazda insanların evleri, hayalleri, anıları, her şeyi kaldı. Ama bu öyle büyük bir felaket ki, deprem sonrasında 100 milyon metreküp enkaz oluştu. Bu çok büyük bir miktar. 1999 depreminden öğrenilen derslerden biri enkazın kaldırılması konusunda olmalı. Bu enkazın hızla göz önünden kaldırılması için herhangi bir yere boşaltılmaması gerekiyor. Bu, sonrası için daha fazla maliyet ve zorluk oluşturacak bir durum. Özellikle hassas doğal alanlar ve kritik su tedariki sağlayan bölgelerin boşaltım alanı olarak kullanılmamasına dikkat edilmeli.

Bizim uluslararası camiaya mesajımız, bu felaketin boyutunun ne kadar büyük olduğunun anlaşılması için çaba sarf edilmesi yönünde olacaktır. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de ifade ettiği gibi, Türkiye'nin yıllardır Suriyelilere gösterdiği cömertliği, şimdi Türkiye'ye karşı gösterme zamanı. Bu, sadece bölgedeki fiziki altyapının yeniden inşasının finanse edilmesi veya desteklenmesi açısından değil, toplumun normale dönmesi açısından da çok önemli bir konu. Bölgenin yeniden kalkınmasını desteklemek için birçok finansal mekanizma da mevcut. Uluslararası Çalışma Örgütü'nden öğrendiğimiz ilk rakamlara göre, bölgede 150 bin küçük işletme depremden büyük ölçüde etkilendi. Türkiye'de ve özellikle bu bölgede, insanlar genelde aile işletmeleriyle geçimini sağlıyor. Bu açıdan, bu işletmelerin iflas etmesini veya kapanmasını engelleyecek mekanizmaların devreye girmesi gerekiyor. Süreçlerin basitleştirilmesi ve finansman musluğunun olabildiğince hızlı ve yaygın şekilde açılması gerekli.

Louisa Vinton
  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşçakalın.