Yeşil Büyüme Haftalık Bülten (Newsletter) - 34

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Özellikle sizin girdilerinizle ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Avrupa Merkez Bankası tarafından yayımlanan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile ilgili yeni rapor

  • Avrupa Merkez Bankası tarafından yayımlanan iklimle bağlı riskler göstergeleri

  • Avrupa Birliği yanıltıcı yeşil iddiaları cezalandırmaya hazırlanıyor

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında "Endüstriyel Emisyonlar Direktifi"ne yönelik yapılan değişikliklerle ilgili teklifler

  • İngiltere sınırda karbon vergisi getirmeye hazırlanıyor

  • Endüstriyel Kümelenmelerin Net-Sıfıra Geçişi İnisiyatifi

  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi ile ilgili endişeler

  • Milli Emisyon Ticaret Sistemi 2024'ten itibaren hayata geçiyor

  • Milli çelik endüstrisinde çalan alarm zilleri

Hazırsanız başlıyoruz:

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

🏫Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank (ECB)), AB ETS ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'na yönelik bir rapor yayımladı.

Hazırlanan raporda AB ETS'nin çevresel performansı ile birlikte karbon kaçağı açısından maliyeti değerlendirildi. Merkez Bankası'nın bulgularına göre AB ETS 2005-2016 yılları arasında planlanandan (%1.6) daha fazla emisyon (%2.1) azaltımının gerçekleşmesini sağladı. Bununla birlikte aynı dönemde karbon kaçağının arttığını gösteren bazı deliller de mevcut. AB ETS'de artan karbon ücretleri, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın devreye girmesinin üçüncü ülkelerdeki üreticiler için oluşturacağı maliyetle birlikte, emisyonların diğer ülkelere kaçmasına yol açabilir. Rapora göre, Türkiye'nin, sahip olduğu coğrafi konumundan dolayı Avrupa Birliği ile ihracatta ulaşımdan kaynaklanan emisyonlar açısından nispi avantajı var. Diğer taraftan, metalik olmayan mineraller konusunda Türkiye'deki endüstrilerin emisyon yoğunluğu diğer ülkelere göre daha fazla.

🏫Avrupa Merkez Bankası, iklimle bağlantılı risklere yönelik ilk göstergeleri yayımladı.

İklim kaynaklı risklerin finans sektörüne etkilerini anlamak için geliştirilen göstergeler, aynı zamanda yeşil dönüşümün sağlıklı bir şekilde izlenmesine de olanak sağlayacak. Göstergelerin kapsadığı alanlar;

  • Yeşil, sosyal, sürdürülebilir ve sürdürülebilirlikle bağlantılı finansal enstrümanların izlenmesi: Yeni göstergeler son iki yıl içerisinde Avrupa Birliği'nde yeşil tahvillerde iki kat artışın yaşandığını gösteriyor. Uluslararası ölçekte yeşil tahvillerin sınıflandırılması ile ilgili kriterlerin net olmaması, ECB'nin geliştirdiği göstergelerin güvenilirliğini zedeliyor.

  • Finansal kuruluşlar tarafından desteklenen karbon emisyonlarına yönelik analitik göstergeler: Finansal kuruluşların portföyündeki finansal araçların karbon yoğunluğunu gösteriyor.

  • Fiziksel riskler ile ilgili göstergeler: Yangın, seller ve fırtınalar gibi doğal felaketlerin krediler, tahviller ve portföyler üzerindeki etkilerini ifade ediyor.

📢 Avrupa Birliği yanıltıcı yeşil iddialarını cezalandırmaya hazırlanıyor.

Avrupa Birliği tarafından hazırlanan yasa teklifine göre, üye ülkeler kanıtlanamayan yanıltıcı çevreci iddialara yönelik "caydırıcı" cezalar uygulayacaklar. Yasa teklifinin amacı, tüketicilerin daha bilinçli bir şekilde karar vermelerini sağlamak.

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan taslak yasaya göre, yeşil iddialarının yaklaşık %40'ı yanıltıcı. Bu durum tüketicilerin yanlış kararlar vermesine neden olan yeşil yıkama faaliyetlerinin artmasına yol açıyor. Bu kapsamda üye ülkelerde bağımsız denetçiler tarafından ürünlere yönelik yeşil iddiaların kontrol edileceği mekanizmaların oluşturulması planlanıyor. Tespit edilen yanıltıcı beyanlara yönelik ise "etkili, orantılı ve caydırıcı" cezaların getirilmesi bekleniyor.

Avrupa Birliği'nde farklı metodolojilere dayanan yaklaşık 200 çevre dostu etiket bulunuyor. Yeni getirilecek metodoloji ile ilgili "Ürün Çevre Ayak İzi (Product Environmental Footprint (PEF))"e yönelik tartışmalar devam ediyor. PEF ile ürünlerin tüm yaşam döngüleri dikkate alınacak şekilde çevresel değerlendirmenin yapılması amaçlanıyor. Bazı üreticilere göre PEF metodolojisi sadece karbon emisyonlarına odaklanıyor ve ürünlerdeki toksik içerikleri yeterince dikkate almıyor.

Y🌎RUM: Yeşil iddiaların doğrulanmasına yönelik olarak getirilecek düzenleme, Avrupa Birliği'ne ihracat yapan firmalarımızı yakından ilgilendiriyor.

🏭Yeni Endüstriyel Emisyonlar Direktifi

Avrupa Kimya Endüstrisi Konseyi (CEFIC), Avrupa Komisyonu tarafından 2022 yılında teklif edilen "Endüstriyel Emisyonlar Direktifi'nin Gözden Geçirilmesi" teklifi ile ilgili bir plan yayımladı. Planda yer alan hususlar;

  • Enerji, su, materyal ve atıkların azaltılması ile ilgili eylemler koordineli bir şekilde yürütülmeli. Koordinesiz atılacak eylemler bir tarafta çevresel etkiyi azaltırken diğer taraftan istenmeyen çevresel etkilere yol açabilir. Bu nedenle yasa koyucunun çevresel performans seviyeleri ile ilgili karmaşık uyum süreçlerinden kaçınması gerekiyor.

  • Sektörlere yönelik emisyon sınırlandırma seviyeleri belirlenirken işletmelerin teknik gerçekleri dikkate alınmalı

  • Her bir tesis için kurulması istenen çevre yönetim sistemlerinin, mevcut uygulamaları da dikkate alarak işletmelere fazla yük getirmemesine özen gösterilmeli

  • Direktif kapsamında toplanması istenen verilerin şirketlerin gizlilik ilkelerine zarar vermemesi sağlanmalı

📑İngiltere sınırda karbon vergisi getirmeye hazırlanıyor.

İngiliz çelik endüstrisini desteklemek için getirilen yasa teklifi kapsamında, Avrupa Birliği tarafından getirilen Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması'na benzer bir uygulama getirilmesi planlanıyor. Bu sayede İngiltere'de faaliyet gösteren iki büyük çelik üreticisinin emisyonlarını azaltacak yatırımların yapılması için gelir elde edilmesi hedefleniyor.

🎋SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİK

Endüstriyel Kümelenmelerin Net-Sıfıra Geçişi İnisiyatifi

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan yeni raporda emisyon azaltımı güç olan sektörler ele alınıyor. Endüstriyel tesisler dünyadaki emisyonların yaklaşık %30'una yol açıyor. Son 20 yılda bu sektörlerdeki emisyonlar %200 arttı. Dünyada 130'dan fazla ülke 2050 yılına kadar net-sıfır olacağını taahhüt etti. Bu doğrultuda süreçlerin iyileştirilmesi ve kullanılan ekipmanların değiştirilmesi için 2050 yılına kadar 100 trilyon $'dan fazla finansal kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Petrol, doğal gaz, çelik, çimento, alüminyum ve amonyum sektörleri, dünyada genelinde endüstriyel emisyonların %80'ine yol açıyor.

Pek çok ülkede kamu ve özel kaynaklar sadece bir endüstrinin emisyonlarını azaltmak için kullanılıyor. Bu yaklaşım 2050 yılında net-sıfır hedefine ulaşılabilmesi için yeterli değil. Endüstrilerin birbirleri ile işbirliği yaparak kolektif olarak emisyonlarını azaltması gerekiyor. Coğrafi olarak endüstrilerin birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde konumlandırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimin kolaylaştırılması ve yasal düzenlemeler ile uygun ekosistemin oluşturulması gibi uygulamalar sayesinde maliyetler ve riskler azaltılarak net-sıfıra geçiş hızlandırılabilir. Mevcut istikrarsızlıklardan dolayı bölgeler farklı teknolojileri benimseyen dinamik yaklaşımlar geliştirmeli. Aşağıda belirtilen net-sıfır ekonomilere geçiş süreçlerini hızlandırabilir;

  • Politik değişikliklerden etkilenmeyecek hukuki olarak bağlayıcı taahhütlerde bulunulması

  • Enerji dönüşümünü destekleyecek şekilde kamu ve özel yatırımların sürdürülebilir projelere aktarılmasını sağlayacak finansal yapıların oluşturulması

  • Ulusal enerji sisteminin karbondan arındırılması

  • Tüketicilerin sürdürülebilir ürün ve servislere yönelik farkındalığının artırılması

Endüstriyel kümelenme, coğrafi olarak şirketlerin veya şirket gruplarının kaynakları/riskleri paylaşmalarını ve talebin optimizasyonu konusunda işbirliği yapmalarını öngörüyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun başlattığı inisiyatife katılan 100 endüstriyel küme, dünyadaki emisyonların %15'inden sorumlu. Aynı zamanda 17 milyon kişiye istihdam sağlarken 2.5 trilyon $ gelir üretiyor.

Y🌎RUM: Türkiye'deki organize sanayi bölgelerinin bu inisiyatife katılan endüstriyel kümelerin faaliyetlerini takip etmeleri faydalı olacaktır.

💼KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü (CSDD) Direktifi ile ilgili endişeler

Avrupa Makine Mühendisleri Birliği Başkanı Karl Haeusgen, CSDD'nin tüm tedarik zincirlerini kapsayacak şekilde genişletilmesinin Avrupa Birliği'ndeki şirketlerin rekabet güçlerini olumsuz etkileyeceğini ifade etti. İkinci ve üçüncü derece tedarikçiler de dikkate alındığında yüzlerce tedarikçi işletme ile çalışan firmaların çevresel ve insan hakları ihlallerini takip etmesinin güçlüğüne dikkat çeken Haeusgen, CSDD teklifinin sadece insan hakları ihlallerini ve ilk derece tedarikçileri kapsayacak şekilde sınırlandırılmasını önerdi.

🇹🇷 TÜRKİYE'NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

👉 Milli Emisyon Ticaret Sistemi 2024'ten itibaren hayata geçiyor

Katıldığı bir etkinlikte konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, yeni "İklim Kanunu" ile birlikte milli Emisyon Ticaret Sistemi'nin 2024'ten itibaren uygulanmaya başlayacağını ifade etti. Elde edilecek gelirlerin düşük emisyonlu sistemlere geçişi desteklemek için kullanılacağını belirten Bakan Kurum, endüstrilerde döngüselliği artıracak adımlar atılacağını ve tüm OSB'leri yeşil OSB'ye dönüştürmeyi hedeflediklerini duyurdu.

Milli çelik endüstrisinde alarm zilleri

Enerji maliyetlerindeki artış çelik endüstrisini olumsuz etkiliyor. Uluslararası ticarette artan korumacı politikalar ve ülkelerin kendi endüstrilerini desteklemek için açıkladıkları destek paketleri Türkiye'deki çelik üretim kapasite kullanım oranını %51'e düşürdü. Çelik İhracatçılar Birliği Başkanı Adnan Aslan şu açıklamaları yaptı;

Şu anda üretimde enerji maliyeti ton başına 100 dolar seviyesinde. Eğer bu maliyeti 40-50 dolar seviyesine indiremezsek rekabetçiliğimizi kaybedeceğiz. Enerji maliyetleri bu ülkelerde bizden çok düşük. Bizim ihracat tekliflerimiz ton başına 700 dolar civarıyken, şu anda Cezayir’in teslim fiyatı 660 dolar. Bir yılda resmi enflasyonun yüzde 64, dövizdeki artışın yüzde 35 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde değerde yüzde 35’lik bir kaybımızın olduğunu söyleyebiliriz.

Adnan Aslan
  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları iletiş[email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşçakalın.