Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 65

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Girdileriniz ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar!

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Ticaret Bakanı Ömer Bolat’tan AB’ye Gümrük Birliği çağrısı

  • Dünya Bankası "Finansal Sektör Analizi-Türkiye" raporunu yayımladı

  • Yeşil endüstri politikalarının uluslararası ticaret üzerindeki etkileri

  • ExxonMobil’in enerji öngörüleri

  • Yatırımcılar, ESG ölçütlerinin yönetici bonuslarını artırmak için manipüle edildiğini düşünüyor

  • AB’nin yeni iklim şefinden iklim politikası değerlendirmeleri

  • Yeşil Sözlük: Gömülü Emisyonlar

HAFTANIN SPONSORU

Önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği ile ticari ilişkileri olan şirketlerimiz için büyük önem taşıyan düzenlemelerden biri de Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü (Corporate Sustainability Due Diligence) Direktifi. Bu direktif, belirli büyüklükteki şirketlere kurumsal sürdürülebilirlikle ilgili yasal sorumluluklar yükleyerek, hem yerel hem de global düzeyde etik ve sürdürülebilir iş uygulamalarını teşvik etmeyi amaçlıyor

Bu kritik ve güncel konu hakkında farkındalık yaratmayı hedefleyen "Sürdürülebilirlik ve Alman Tedarik Zinciri Yasası" adlı webinara katılmak, bizim için büyük bir onur ve ayrıcalık oldu. Etkinlikte paylaşılan değerli bilgiler ve gerçekleşen zengin tartışmalar, sadece sektörel farkındalığı artırmakla kalmayıp, aynı zamanda kurumsal sürdürülebilirlik konusunda atılması gereken adımları daha iyi anlamamıza yardımcı oldu.

Bu önemli platformu oluşturarak üyelerine ve sektöre yol gösteren İstanbul Ticaret Odası’na ve emeği geçen tüm ekip üyelerine içten teşekkürlerimizi sunarız.

Siz de organizasyonunuz ile ilgili hizmet veya faaliyet talepleriniz için lütfen bizimle iletişim sayfamızdan irtibata geçin.

🇹🇷 TÜRKİYE'NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’tan AB’ye Gümrük Birliği çağrısı

Yıllar içinde o da yıprandı!

Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Prof.Dr. Ömer Bolat, Türkiye'nin Gümrük Birliği özelinde AB ile olan ticari beklentilerini ve yeşil dönüşümün ticari ilişkilerde oynaması gereken rolü irdelediği bir yazı kaleme aldı. Anadolu Ajansı internet sayfasında İngilizce olarak yayımlanan yazıda Sayın Bolat, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nden tam anlamıyla faydalanabilmesi için AB ile olan ekonomik ilişkilerin modernize edilmesi gerektiğini vurguluyor ve Türkiye'nin 2021'de kendi Yeşil Mutabakat Eylem Planı'nı yayınlayarak çevresel sürdürülebilirlik ve teknolojik inovasyon konularında önemli adımlar attığını belirtiyor. Bakan'a göre bu bağlamda, Gümrük Birliği'nin modernizasyonu ve yeşil ile dijital dönüşüm konularında işbirliğinin artırılması, her iki tarafın da küresel ekonomik zorluklarla daha etkin bir şekilde başa çıkmasını sağlayacak.

Son olarak yazıda, Türkiye'nin Yeşil Mutabakat Eylem Planı'nın çevresel sürdürülebilirlik için kritik bir yol haritası olduğu ve bu planın başarılı bir şekilde uygulanmasının, Türkiye'nin küresel değer zincirlerinde daha etkin bir rol almasına yardımcı olacağı ifade edilmiş. Ayrıca, planın teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarına öncelik vererek, Türkiye'nin çevre dostu ve teknolojik açıdan gelişmiş bir ekonomiye dönüşmesini hedeflediği de belirtilmiş.

Dünya Bankası "Finansal Sektör Analizi-Türkiye" raporunu yayımladı

Fotoğraf: cgdv.org

Dünya Bankası tarafından yeni yayımlanan "Finansal Sektör Analizi-Türkiye" raporunda (indirme linki) yeşil dönüşümün finansmanı ile igili önemli tespitler bulunmakta. Rapora göre, Türkiye'nin yeşil ve sürdürülebilir finans konusunda önemli bir yol kat etmesi gerekiyor. Her ne kadar yetkililer, iklim riskleri ve sürdürülebilir finansman ihtiyacının farkında olsalar da, bu konuda daha fazla kapasite ve denetim çerçevesi oluşturulması gerekiyor.

Yine raporda ileriye yönelik dikkat çekici bir öngörü olarak, Türkiye'nin 2022-2040 yılları arasında yaklaşık 165 milyar dolarlık iklim yatırımına ihtiyacı olduğu tahmininde bulunuluyor. Ancak, kredi ve sermaye piyasalarında yeşil finansmanın büyümesinin, çeşitli zorluklar nedeniyle yavaş ilerlediği de belirtilmiş. Bu zorluklar ise şöyle sıralanmış:

  • Finans sektöründe iklim konularını operasyonlara entegre etme kapasitesinin sınırlı olması,

  • İklim riskleri ve fırsatları konusunda şeffaflık eksikliği,

  • Yeşil finansmanı canlandırmak için teşvik ve rehberliğin kısıtlı kalması.

Bu durumu iyileştirmek için şu önerilerde bulunulmuş:

  • Ulusal bir iklim finansmanı stratejisi oluşturulması. Bu, yatırım yapılabilir projeler ve özel sektör finansmanı için bir yol haritası oluşturabilir.

  • Bir yeşil taksonomi oluşturulması ve Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu'nun (ISSB) açıklama gerekliliklerini benimsenmesi.

  • Yeşil tahvil piyasasını canlandırmak için çeşitli teşvikler düşünülmesi. Örneğin, SPK'nın yeşil ve sürdürülebilir tahvil kılavuzları hazırlamasının ve vergi teşviklerinin bu alanda yatırımı artırabileceği düşünülmüş.

  • Kamu finans kurumları ve özellikle kalkınma bankalarının yeşil yatırımları daha fazla teşvik etmesi.

  • Türkiye'nin iklim riski profili göz önünde bulundurularak, hanehalkı ve firmalar için iklim risklerine yönelik sigorta kapsamının genişletilmesi.

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yeşil endüstri politikalarının uluslararası ticaret üzerindeki etkileri

Yeşil dönüşüm şüphesiz ki enerji, teknoloji, yasal düzenlemeler, uluslararası ilişkiler gibi birçok önemli konunun aynı anda ve çok dikkatli bir şekilde yönetilmesini gerektiren çok boyutlu ve küresel ölçekte bir çaba. Ülkelerin ve ittifak sistemlerinin küreselleşmeye karşı kendilerinin korumaya alma eğilimlerinin arttığı bu dönemde, yeşil dönüşümün ancak küresel bir gayretle başarılabilecek bir girişim olması ülkeleri en çok zorlayan hususların başında geliyor. Özellikle Çin'in ticarette, Rusya'nın ise fosil yakıttaki gücünü politikada kullanmasına karşı önlemler almak isteyen AB ve ABD'nin yeşili dönüşüm kapsamında koruyucu önlemlere başvurması özellikle gelişmekte olan ülkeleri endişeye teşvik ediyor.

Come my young friend, that’s a good handshake/Honore Daumier

Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından çıkartılan 'Trade&Development' dergisinde yayımlanan bir makalede de iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol oynayan yeşil endüstri politikalarının uluslararası ticaret üzerindeki muhtemel etkileri tartışılmış. İncelemeden sizin için çıkarttığımız bazı öne çıkan hususlar şöyle:

  • ABD'nin Enflasyon Azaltma Yasası (IRA) ve AB'nin Yeşil Mutabakat Endüstri Planı gibi yeşil endüstri politikaları, iklim hedeflerine ulaşmak için kritik öneme sahip ancak uluslararası ticaret ilişkilerini zorlayabilecek bir yönleri de mevcut.

  • Bu politikalar genellikle, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarını ihlal edebilecek ve örneğin yerel kaynak kullanımı gereksinimleri gibi, ticaret ortaklarını rahatsız edebilecek korumacı önlemler içeriyor.

  • Avrupa Birliği tarafından, yerel bir karbon fiyatı olmayan ülkelere tarife koymak için tasarlanan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) küresel eleştirilere yol açtı.

  • Gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeler tarafından yeşil teknolojilere yönelik sunulan sübvansiyon paketleriyle rekabet etmekte zorlanabilir, bu da ticaret dengesizliklerine ve gerilimlere yol açacaktır.

  • Korumacı bir sarmala girmemek için, büyük ekonomiler arasında iklim kulüpleri oluşturularak veya DTÖ kurallarının yeniden düzenlenmesi yoluyla uluslararası koordinasyona ihtiyaç duyuluyor.

Yeşil dönüşüm ve uluslararası ticaret arasındaki dinamikler, karmaşık ve dikkat gerektiren bir konu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında sübvansiyonlar ve tarifeler konusunda farklı yaklaşımlar var. Bu durum, Dünya Ticaret Örgütü'nün kurallarının nasıl uygulanacağı veya güncelleneceği sorularını da beraberinde getiriyor. Uluslararası koordinasyonun önemi, ticaretin ve iklim değişikliğiyle mücadelenin birlikte nasıl yönetileceği konusunda daha da belirgin hale geliyor.

ExxonMobil’in enerji öngörüleri

Dünyanın önde gelen petrol şirketlerinden ExxonMobil, bu hafta içerisinde her yıl düzenli olarak yayımladığı 'Enerji Görünümü Raporu'nun en son sürümünü yayınladı (indirme linki). Rapor, 2050 yılı için oldukça karamsar bir tablo çiziyor ve 2°C hedefine ulaşılamayacağını öne sürüyor. Şirketin raporunda yer alan ana tahmin ve çıkarımlar şunlar:

  • 2050 yılında petrol ve doğal gazın, enerji ihtiyacının %54'ünü karşılamaya devam edeceği öngörülüyor.

  • Eğer emisyon azaltımı mevcut hızda devam ederse, küresel sıcaklık artışı 2°C'nin altında tutulamayabilir.

  • Net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için gereken 55 teknolojiden sadece iki tanesi hazır kabul edilebilir.

  • Enerji ile ilgili CO2 emisyonlarının bu on yıl içinde zirveye ulaşması, ardından 2050 yılına kadar azalması bekleniyor.

Raporda ayrıca, hidrojen, biyoyakıt ve karbon yakalama teknolojilerinin geleceğe dair ölçeklenebilir ve umut vaat eden teknolojiler olduğu belirtiliyor. Özellikle karbon yakalama teknolojileri, gelecekte gerçekçi ve umut verici bir karbon indirimi metodu olarak gösteriliyor. Ancak, bu konuda bilim çevrelerinde ciddi tereddütler ve itirazlar da var. Bu eleştirilere göre, karbon yakalama teknolojisi—yani üretim sırasında oluşan karbon emisyonlarını yakalayıp yeraltı depolarında saklama yöntemi—fosil yakıt şirketlerinin yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi yavaşlatmak ve fosil yakıtları daha zararsız gibi göstermek için kullandığı geçersiz bir strateji olabilir.

🏢KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yatırımcılar, ESG ölçütlerinin yönetici bonuslarını artırmak için manipüle edildiğini düşünüyor

Geçtiğimiz günlerde Financial Times'ta yayımlanan bir habere göre, ESG kriterlerinin şirket yöneticileri için bir performans göstergesi olarak kullanılması konusunda çeşitli sıkıntı ve çekinceler bulunuyor.

Borsaya kote büyük şirketlerin giderek daha fazlası, üst düzey yöneticilerin bonuslarını hesaplarken ESG faktörlerini de hesaba katıyor. Örneğin, S&P 500 endeksinde yer alan şirketlerin dörtte üçü geçtiğimiz sene, yönetici maaşlarında ESG ölçütlerini kullandı. Bu oran bir önceki sene üçte iki civarındaydı. Ancak bu ölçütlerin ne kadar güvenilir olduğu konusunda tartışmalar var. Özellikle yatırımcı ve hissedarlar, bu ölçütlerin subjektif ve manipüle edilebilir olduğu, yeterince ölçülebilir ve veriye dayalı olmadığı konusunda endişeli.

Habere göre, örneğin geçtiğimiz sene rekor sayıda uçuş iptali yaşayan ve müşteri memnuniyetinde gerilere düşen Southwest Airlines'ın CEO'su Robert Jordan'ın maaşı, şirketin karbon ayak izinin uçuş iptalleri nedeniyle düşmesinden dolayı, yüzde 76 arttı. Şirket, ESG performansının hedeflerin üzerinde olduğunu belirtti.

Varlık yöneticileri de bu konuda bölünmüş durumda. Bazı yatırım danışmanları, ESG ölçütlerinin "çok subjektif ve kolayca manipüle edilebilir" olduğunu belirterek 2025'ten itibaren yönetici maaşlarına net sıfır karbon emisyonu hedefleri eklenmesini istiyor. Konuyla ilgili görüş belirten akademisyenler de ESG ölçütlerinin dışarıdan değerlendirilmesinin zor olduğunu, bu yüzden yöneticilerin maaşlarının performansla ilişkisiz bir şekilde artabileceğini belirtiyor.

Ülkemizde henüz yaygın olarak uygulanmasa da, ESG ölçütlerinin yönetici maaşlarını belirlemede ne kadar etkili ve güvenilir olduğu konusunda soru işaretleri olduğu kesin.

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

Yeni iklim şefinden iklim politikası değerlendirmeleri

Fotoğraf: Avrupa Komisyonu resmi sayfası

Geçtiğimiz hafta AB'nin Yeşil Mutabakat'tan sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini Hollanda genel seçimlerinde aday olmak için istifa eden selefi Frans Timmermans'tan devralan yeni yeşil politika şefi Maros Sefcovic, AB'nin iklim hedeflerinde bir zayıflama olmayacağını açıkladı.

Halihazırda Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde yürürlüğe giren karbon ayak izini azaltım politikaları, getirdiği ekonomik yük sebebiyle birçok sektörü ve AB vatandaşını endişelendiriyor. Ayrıca ABD'nin 'Enflasyon Azaltma Yasası'yla birlikte yaptığı temiz enerjilere yönelik büyük sübvansiyon hamlesi birçok Avrupalı yatırımcının dikkatini yatırımlarını ABD'ye taşıma konusuna yöneltmesine sebep oldu. Geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmada Sefcovic, iklim politikalarının 'sulandırılmayacağını' ancak CO2 azaltım politikalarının maliyetinden endişe duyan sektörlerle daha iyi iletişim kurulması gerektiğini söyledi.

Bu kapsamda yapılması gerekenleri açıklayan yeni yeşil politika şefi, AB'nin enerji yoğun endüstriler ile temiz enerji üreten şirketler arasında görüşmeler düzenleyebileceğini belirtti. Benzer bir çaba, çelik ve çimento üreticilerini, ağır sanayilerin CO2'yi azaltmak için bel bağladığı bir yakıt olan düşük karbonlu hidrojen üretmeyi planlayan şirketlerle bir araya getirebilir.

📗YEŞİL SÖZLÜK

Gömülü Emisyonlar

Gömülü emisyonlar, bir ürün veya hizmetin üretim aşamasından piyasaya sürülmesine kadar olan süreçte meydana gelen toplam sera gazı emisyonlarıdır. Bu kavram, ürün veya hizmetin yaşam döngüsü boyunca çevresel etkisini daha geniş bir perspektiften değerlendirmeyi sağlar.

Örnek: Binalar için Gömülü Emisyon Kaynakları

Binaların inşa edilmesi sırasında gömülü emisyonlar, çeşitli kaynaklardan meydana gelir. Başlıca kaynaklar şunlardır:

  • Hammaddelerin Çıkarılması: Demir, çelik, alüminyum gibi metallerin veya diğer doğal kaynakların madenlerden veya doğadan çıkarılması sırasında emisyonlar oluşur.

  • Malzeme Üretimi: Çıkarılan hammaddelerin, çimento, tuğla, cam gibi inşaat malzemelerine dönüştürülmesi sürecinde de emisyonlar meydana gelir.

  • Taşıma: İnşaat malzemelerinin üretildiği yerden inşaat sahasına taşınması, özellikle fosil yakıtlar kullanılarak yapıldığında, emisyonlara yol açar.

  • İnşaat Süreci: İnşaat çalışmaları sırasında kullanılan makineler, enerji tüketimi ve diğer faaliyetler de emisyonlara sebep olur.

Bu gömülü emisyonlar, binaların işletme aşamasındaki enerji tüketimi ve emisyonları dikkate alındığında, genellikle göz ardı edilme eğilimindedir. Ancak, sürdürülebilir ve çevre dostu binalar tasarlamak için bu emisyonların da göz önünde bulundurulması gerekir.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik: