Yeşil Büyüme Haftalık Bülten - 51

Merhaba, Yeşil Büyüme'nin Haftalık Bülteni'ne hoş geldiniz. Girdileriniz ve ekosistemin ihtiyaçlarıyla şekillenecek bu bültende hangi konuları görmek istersiniz? Bize yazın. Keyifli okumalar!

NOT: Eğer bültenimiz e-posta sağlayıcınızın "tanıtım" kutusuna düşüyorsa, sorunu gidermek için bülteni "birincil" kutuya sürüklemeniz yeterli olacaktır.

Bu bültende ele aldığımız başlıca konular şu şekilde;

  • Fransa, yakıt tüketimini azaltmak adına iç hat uçuşlarını kaldırıyor

  • AB Eko-Tasarım Yönetmeliği’ni güncelliyor

  • Karbon ücretlendirmelerinin güncel durumu ve trendler

  • Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerji potansiyeli

  • IMF ‘Türkiye’nin İklim Azaltım Politikası‘ çalışmasını yayımladı

🗺AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI

✈️Fransa, yakıt tüketimini azaltmak adına iç hat uçuşlarını kaldırıyor

Havacılık, uçaklarda batarya kullanımının kısa vadede mümkün olmamasından dolayı net-sıfır hedefleri açısından sıkıntı yaşayan bir sektör. Bu durum ülkeleri farklı tedbirler almaya zorluyor. Havacılıkta kullanılan yakıtlarda çevre dostu malzeme kullanımının artırılması gibi tedbirlere bir yenisi daha eklendi: Fransa, trenle iki buçuk saatten daha kısa sürede tamamlanabilen güzergahlarda iç hat uçuşlarını resmen yasakladı.

Söz konusu tedbir 2021 yılında gündeme gelmişti ancak Avrupa Komisyonu'nun bu adımın yasal olup olmadığına ilişkin yürüttüğü soruşturmanın ardından ancak geçtiğimiz hafta yürürlüğe girdi.

Aslında Fransa bu yasağı uygulayan ilk ülke değil. Avusturya hükümeti, geçtiğimiz dönemde 350 km'den daha kısa mesafeli iç hat uçuşlarına 30 avroluk ek bir vergi getirmiş ve üç saat veya daha kısa süreli demiryolu alternatifi olan tüm uçuş rotalarını da yasaklanmıştı. Ayrıca kulislerde İngiltere'nin de benzer bir uygulamaya geçebileceği konuşuluyor.

Diğer yandan, bu hamlelerin "sembolik" olduğu ve toplam emisyon azaltımına etkisinin çok az olacağına dair de eleştiriler mevcut. Havacılık kaynaklı emisyonların azaltılması adına jet yakıtlarına ek vergi getirilmesi gibi köklü tedbirlerin yanı sıra, uçuşlarda plastik malzeme kullanımının azaltılması, gece uçuşlarının yasaklanması gibi ikincil önemde bir dizi uygulamalar da zaman zaman gündeme geliyor.

♻️AB Eko-Tasarım Yönetmeliği’ni güncelliyor

Avrupa Konseyi eko-tasarım ile ilgili düzenlemeye dair genel yaklaşımını belirlediğini ve Avrupa Parlamentosu ile müzakerelere hazır olduğunu açıkladı.

2009 tarihli mevcut direktifin yerini alacak olan yeni yönetmeliğin AB pazarına sürülen hemen her tür mal için çevresel sürdürülebilirlik gerekliliklerinin kapsamını genişletmesi bekleniyor. Düzenlemeyle birlikte yaklaşık 30 ürün grubuna dair kriterler oluşturulurken, çevresel etkileri başka yasalarla düzenleme altına alındığı için gıda, yem, ilaç ve veterinerlik ürünleri ile motorlu taşıtlar kapsam harici tutuluyor.

Direktif, ürünlerin hem enerji ve kaynak açısından verimli hem de daha dayanıklı, güvenilir, yeniden kullanılabilir, yükseltilebilir, onarılabilir, geri dönüştürülebilir hale getirilmesi için bir çerçeve oluşturmak amacıyla tasarlandı. Ayrıca, tüketicilerin ve işletmelerin ürün satın alırken bilinçli tercihler yapmalarına yardımcı olmak ve kamu makamlarının kontrol ve denetim sürecini kolaylaştırmak için 'Dijital Ürün Pasaportu' oluşturulması gibi yeni tedbirler de düzenleme kapsamında yer alıyor.

Son olarak, Direktif hükümlerinin uygulanmaya başlamadan önce üye devletlere de piyasa gözetimi ve para cezaları da dahil olmak üzere gerekli ulusal tedbirleri adapte etmeleri ve kabul etmeleri için 2 yıl süre tanınması planlanmakta.

📜Karbon Ücretlendirmelerinin Durumu ve Trendler - 2023

Dünya Bankası tarafında yayımlanan “Karbon Ücretlendirmelerinin Durumu ve Trendler-2023“ isimli raporda emisyon ticaret sistemleri ve karbon vergilerinin dünyada genelinde uygulanması ile ilgili güncel gelişmelere yer verildi. Raporda dikkat çeken hususlar şöyle:

  • Dünya genelinde yaşanan enerji krizi ve yüksek enflasyon nedeni ile hükümetler enerji fiyatlarını aşağı çekecek şekilde enerji vergilerinin düşürülmesi ve fosil yakıtların desteklenmesi gibi tedbirler aldılar. Bu tedbirler nedeni ile devletlerin mevcut borçlarında da ciddi bir yükseliş yaşandı.

  • Karbon fiyatlamasının mevcut emisyon ticaret sistemleri ve karbon vergisi rejimlerinin yaklaşık yarısında artmasına rağmen, yüksek enflasyon nedeni ile bu artışlar reel anlamda oldukça düşük seviyede kaldı.

  • 2022 sonu itibariyle karbon rejimlerinin sayısı 73’e ve küresel sera gazı kapsama oranı ise %23’e yükseldi.

  • Karbon rejimlerinin uygulanmasında hükümetler, çevresel hedeflere ulaşılması, yeşil dönüşüm için gerekli finansal kaynakların oluşması, toplum tarafından sistemin benimsenmesi ve şirketlerin rekabet güçlerinin korunması gibi pek çok faktörü bir denge içerisinde gözetmeye çalışıyor.

  • Karbon rejimlerinden elde edilen gelirlerin yaklaşık %40’ı yeşil dönüşümü finansmanı için kullanılırken, %10’u ise kırılgan hane halklarının ve işletmelerin desteklenmesi için kullanıldı.

  • Halihazırda Ortadoğu ve Afrika’da sadece bir ülkede karbon rejimi uygulanırken, diğer ülkelerde bu rejimlerin kurulması ile ilgili çalışmalar yoğunlaştı.

  • Gelişmekte olan ülkelerde karbon rejimlerine yönelik artan ilginin başlıca sebepleri: yeşil dönüşüm için finansman ve Avrupa Birliği’ne giriş sürecine hazırlık

  • 2022 yılında karbon kredilerinin yayınlanması ve kaldırılmasında bir önceki yıla göre az da olsa bir düşme yaşandı. Karbon piyasasında gönüllü talepler ana itici güç olmasına rağmen, regülasyonlara uyum adına taleplerin gelecek yıllarda daha fazla önem kazanması bekleniyor. Karbon dengeleme ile ilgili eleştiriler, karbon piyasasındaki daralmanın ana sebepleri arasında.

    Dünya Bankası'nın raporuna erişmek için 👉https://lnkd.in/enNwTGWF 

SEKTÖREL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

💡Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerji potansiyeli

Rüzgar enerjisi teknolojileri net-sıfır hedefleri için oldukça kritik bir yere sahip. Halihazırda kurulu rüzgar enerjisi gücü bakımından 11,9 GW kapasiteyle Avrupa’da altıncı sırada bulunan ülkemizin bu alanda iddialı hedefleri bulunmakta. Tüm elektrik kurulu gücünün %11’ini oluşturan bu toplama yıllık 1 GW kapasite eklenmesi hedefleniyor.

Ülke olarak henüz başında olduğumuz ancak ileriye yönelik umut verici bir teknoloji olan Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Santralleri (DÜRES) de bu hedefler doğrultusunda büyük bir potansiyel vaadediyor. Hasanzade & Kantarcı Hukuk Bürosu tarafından yapılan incelemede DÜRES’lerin üstün ve zayıf yönleri ve Türkiye’nin bu alandaki çalışmaları irdelenmiş. Buna göre DÜRES’ler:

  • Rüzgarlar denizlerde daha şiddetli ve istikrarlı estiği için daha verimli bir enerji üretimi imkanı sunarlar. Türbin kanatları karadaki tesislere göre daha büyük olduğu için 50 MW’tan daha büyük projeler için tercih edilebilirler.

  • İnsanların yaşadığı alanlardan uzak yerlerde konuşlandıkları için gürültü kirliliği vb. gibi olumsuzluklara yol açmazlar ve bu yüzden toplumsal olarak kabul edilmeleri daha kolaydır.

  • Bu avantajlarına karşılık, kurulum ve idame maliyetleri yüksektir. Deniz ortamının getirdiği korozyon, iletim hattının uzunluğu vb. gibi etmenler proje büyüklüklerini artırmaktadır. Bu yüzden bu tarz projeler en azından şimdilik kamu-özel sektör işbirliğine muhtaç görünmektedir.

Ülkemizde DÜRES’lerle ilgili fizibilite çalışmaları kapsamında dört potansiyel alan belirlenmiş durumda. Dünya Bankası’nın çalışmasına göre bu alanlar; 15 GW potansiyelle Karadeniz kıyıları, 22 GW potansiyelle Marmara Denizi açıkları, 9 GW potansiyelle Çanakkale kıyıları ve 4 GW potansiyelle Ayvalık açıkları olarak belirlenmiş.

🇹🇷 TÜRKİYE'NİN NET-SIFIR YOLCULUĞU

IMF'nin 'Türkiye'nin İklim Azaltım Politikası' isimli çalışması

Uluslararası Para Fonu (IMF) geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin net-sıfır hedeflerindeki güncel durumunu ve bu hedeflere ulaşmak için uygulanabilecek yolları analiz ettiği bir çalışma yayımladı (indirme linki). Rapordan öne çıkanlar şöyle:

  • Türkiye, kişi başına düşen emisyon açısından 5,9 ton karbondioksit eşdeğeri (CO2e) ile küresel ortalama civarında yer almasına rağmen, mutlak anlamda büyük bir küresel emisyon kaynağı olmaya devam ediyor. Türkiye, 2020 yılında 495 milyon ton emisyon salınımı yaparak küresel toplamın yüzde 1'i oranında sera gazı emisyonu üretti. Bu ise ülkemizi dünyanın en büyük on sekizinci küresel emisyon yayıcısı yapıyor.

  • Türkiye'nin sera gazı salınımının %73'ü enerji ile ilgili emisyonlardan oluşuyor. Elektrik üretimi sera gazlarının %21'ini, fosil yakıt kullanımı %24'ünü, ulaşım %15'ini, binalar %13'ünü, endüstriyel işlemler %11'ini, tarım %13'ünü ve atıklar ise %3'ünü oluşturuyor

  • Türkiye, 2030 yılında sera gazı emisyonlarını yaklaşık 693 milyon ton ile sınırlandırarak, halihazırdaki seviyeye kıyasla %41'lik bir azaltım hedefi açıklamıştır. Ancak Türkiye'nin bu taahhüdü uzun vadede net sıfır emisyon ile uyumlu değildir.

📗YEŞİL SÖZLÜK

Sera Gazları

Dünya atmosferinde ısıyı hapsederek sera etkisine yol açan gazlardır. Başlıca sera gazları karbondioksit, metan ve azot oksittir. Bu gazlar doğal olarak oluşur, ancak fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma ve tarım gibi insan faaliyetleri nedeniyle atmosferdeki seviyeleri artmaktadır. Karbon yönetimi bağlamında, sera gazları genellikle "karbon" veya "karbon emisyonları" olarak adlandırılır.

Karbon yönetimi, Dünya'nın iklimi üzerindeki etkilerini sınırlandırmak için karbon emisyonlarının azaltılmasını, dengelenmesini veya hafifletilmesini içerir. Bu, enerji verimliliği önlemlerinin uygulanmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi ve karbon emisyonlarına katkıda bulunan ormansızlaşma ve diğer arazi kullanım değişikliklerinin azaltılmasını içerebilir.

📰 BAŞKA NELER VAR?

Geçtiğimiz hafta gündeme dair basında yer alan ilgi çekici başlıklar:

🔎GÖZÜNÜZDEN KAÇTIYSA

Gündemin yoğunluğuyla birlikte kaçırmış olabileceklerinizi sizin için derledik:

  • Bültende yer almasını istediğiniz konuları [email protected] üzerinden paylaşabilirsiniz.

  • Haftaya yine dolu dolu bir bültende buluşmak üzere. Hoşçakalın.